:)

11 2 14
                                    

Yemeğimizi yemiş ve geri otele dönüyorduk. Sonunda! Uykulu gözlerim kendilerini kapatmaya zorlarken asansördeydik. Uyumak benim kırmızı çizgimdi. Sonunda asansör durduğunda kendimi hızla kapının önünde bulmuştum. Yongbok un kapıyı açmasını beklerken saliseler sayıyordum resmen. Kapı açıldığında ise hırkasını Yongbok a adeta fırlatıp üzerimi dahi değiştirmeden kendimi yatağa atmıştım.

Rahatlık beni dahada mayıştırırken kendimce birşeyler mırıldandım.

"İyi geceler çilli melek."

...

Sabahın güzel ışıltısı ile gözlerimi araladığımda burnuma gelen güzel koku ile kaşlarımı çattım. Bu Yongbok un kokusuydu. Beraber yatmış olamazdık ya. Hızla arkamı döndüğümde. Gördüğüm yüz ile düşündüm.

Yongbok benim yatağımda, bende onun yatağındaydım. Akşam ilk ben yatmıştım. Onun yatağına atlamam aklıma geldiğinde gözlerimi sıkıca yumdum. Rezil olmuştum. Hayır gözündemi görmüyor be Haneul. Kendi kendime yaşadığım utançla yorganı kafama kadar çektim.

Aldığım koku ile rahatlarken kendime yine kızmıştım. Seviyordum işte onu. Her ne kadar inkar etsemde istiyordum onu. Ama bunu itiraf edemezdim. Bir daha ihanete uğramayı kaldıramazdım. Kokusunu birkez daha içime çektim. Yüzümde oluşan tebessüm ile yorganı kafamdan çektim, ki keşke çekmez olsaydım.

Yongbok bana bakıyordu. Uyanmıştı. Beni tinerci falan sanmış olamaz değil mi? Hızla yataktan kalkarken yüzüne bakmadan adeta çemkirdim.

"İnsan bir uyandırır ya. 'Kalk kendi yatağına yat' der , ama bizde nerde~ "

Arkamdan gülmesini işitirken kendimi banyoya attım.

...

Bugün futbol takımımızın maçı vardı. Eğer bugün kazanırlarsa bizim gibi ilk 5 e isimlerini yazdıracak ve sonraki şehire yine beraber gidecektik. Bu maçı kaçırmak istemiyordum açıkçası. Futboldan gram anlamasamda izlemesi ve rekabeti eğlenceliydi. Ki birde sevdiğim çocuğun oynaması ayrı bir konuydu. Her ne kadar ondan uzak durmaya çalışsamda...

Yongbok uyandığından beri çok heyecanlı  gözüküyordu.  Bir o yana bir bu yana giderken şirin mırıltılar eşliğinde şarkılar söylüyordu. Biraz sakinleşmesi için kahve söylediğimizde ise buna devam ediyordu.

"Americano çoha çoha~" 

Kalçasını ufak hareketler ile kıvırdığında bu haline kıkırdayıp dolaba ilerledim. Siyah askılı bir crop üzerine bir ceket ve altına kumaş pantolon aldığımda çok resmi gibi duruyordu ama şık olduğu için umursamadım. Yanına birkaç aksesuarda eklediğimde giyinmek için banyoya gittim. Geri odaya döndüğümde Yongbok un elinde gördüğüm pankart ile kendimi gülmekten alıkoyamadım. Bu çocuk gerçekten alemdi.

Pankartta 'Civciv Yongbok Fighting!' yazıyordu. Elindeki pankartı alırken konuştum.

"Kendi kendine motivasyon pankartı yapan oyuncu mu olurmuş?"

Dudaklarını büzerken omuz silkerek konuştu.

"Bazıları beni için akıl edememiş ne yapsaydım yani."

Şişmiş yanakları bende onları mıncırma isteği yaratsada kendimi zor tutarak bu isteği reddettim.

...

Sıra bizim okulun takımına geldiğinde sahaya çıkmalarını pür dikkat izledim elimdeki pankartla beraber. En önde çıkan Yongbok ile nefesim saniyesinde kesilsede kendime gelmem uzun sürmedi.

Bir insan nasıl bu kadar yakışıklı olabilirdi!? Futbol forması sanki onun için varolmuşçasına üzerinde parıldarken başındaki bandanası ona ayrı bir hava katıyordu. Yüzünde belirgin olan çilleri ise kusursuz yüzüne yıldızları dizmiş bulunuyordu. Ona hayran hayran bakarken çoktan zaman geçmiş ve maça başlamışlardı.

...(Yazar notu ; futbol maçından kesitler yazamayacağım çünkü yazarınızın futbol ile pek bir bilgisi yok eheh (⁠◠⁠‿⁠・)...

Yongbok un neredeyse orta sahadan gönderdiği sert top kalecinin parmak uçlarından kayıp hızla filede dalgalanma yaratırken yedek oyuncular hızla sahaya koşmuştu. Takımımız kazanmıştı. Takım sarılması halindeki sevinç nidaları çıkarıyorlardı.

Onların bu sevinmiş haline tebessüm ederken sahadan buraya bakıp gülümseyen gözlere elimdeki pankartı gösterip yeniden güldüm. Yorulmuş olacak ki güldükten sonra sahanın dışına doğru yürüyüp oradaki oturaklara kendini atmıştı. Tribünün en önünde oturduğum için tam önümdeydi şuan. Terini dahi görebildiğim yüz kana kana suyunu içerken yüzünü inceledim.

Ona bu kadar yakınken uzak olmak canımı yakıyordu. Fakat bunu ben seçmiştim. Onunla yeniden olmamayı ben istemiştim. Belki haklıydım yeniden ihanet edilmek istemiyordum, gururuma yediremiyordum , ama belkide haksızdım o bana hiç ihanet etmemişti belkide söylediği gibi. Neye inanacağımı bilmiyordum. Bu iki uçurum arasındaymışım gibi hissetmeme sebep oluyordu. Düşündükçe ayağımın altındaki taşlar düşüyor ve nefes almamı zorlaştırıyordu.


Ah be yavrularım...
Sonraki bölümde birşeyler açığa çıkabilir sonunda.
Bu arada uzun bir aradan sonra yeniden merhabaa.
Yeni ismimle Mochi niz geldiii 🍡
Okuduysanız lütfen oy vermeyi unutmayın çünkü okunma sayımız çok az.
Bol oy ve okunma dileği ile
Kendinize iyi bakın
Öpüldünüzzzz <3

DEEP END || LEE YONGBOKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin