beş

2.1K 101 28
                                    

  Ahsen ve Neşe akşam yemeklerini yerken bir yandan da televizyon izliyorlardı. Neşe birkaç gündür her zamankinden daha sessiz ve düşünceliydi. Semih'in haksız olduğunu biliyor ancak onun sözünden de cıkmak istemiyordu. Aklını kacıracaktı. Nasıl söylerdi şimdi Ahsen'e?

"Neyin var senin?" Diye sordu Ahsen. Bir yandan da Neşe'nin tabağına biraz daha salata koyuyordu. "Sebze ye biraz."

"Bir şeyim yok." Dedi Neşe. "Sadece artık sana çok yük oluyorum."

"Kaç kere konuşacağız bunları ama ya! Bunaldım valla."

"Kızma hemen. Bir pansiyon bulduk, üniversiteye bağlı."

"Bulduk? Semih ile mi?" Neşe sustu. Ahsen göz devirdi. Anlaşılan Neşe burnunun dikine gidecekti. "Burada kalmani istemiyor dimi?"

"Yok o bir şey demedi sad..."

"Neşe hiç beceremiyorsun yalan söylemeyi ya. Tamam, sen bilirsin." Dedi Ahsen. Bitmiş tabağını alarak kalktı masadan. Neşe yanlış yapıyordu, hissediyordu.

  Yarım saat sonra Ahsen hazırlanmış, süslenmiş bir şekilde çıktı evden.

  Omuzları düştü Neşe'nin. Daha iyi hisseder sanmıştı. Ama iyi falan hissetmiyordu.

Ahsen, Ateş ile birlikte bara girerken bir yandan da telefonunu kontrol ediyordu. Bugün kardeşiyle konuşmamıştı, aklı onda kalmıştı. Gerçi annesi en son onun iyi olduğuna dair bir mesaj çekmişti ama Ahsen yine de rahat değildi.

  Erkek kardeşi 18 yaşında ve otizimliydi. Okulda çok zorlanıyordu, Ahsen de ona elinden geldiğince özel hocalar tutmaya, eğitiminin üzerine düşmeye çalışıyordu ama bunların hepsi para demekti işte. Annesi ile babası ayrılalı çok olmuştu. İşe yaramaz herif 3 kuruş nafaka veriyor, onun da lafıni yapıyordu. Ahsen de üniversiteye başlayınca geçinmeleri iyice imkansızlaşmıştı. Böyle başlamıştı zaten her şey.

  Bunları düşünürken ileride Semih ve
Mert'i gördü. Yanında başka kızlarla birlikte. Ahsen'in birden sinir tepesine bindi. Ateş'e burada beklemesini söyleyerek yanlarına ilerledi. Masada tanımadığı başka bir adam daha vardı. Kimseyle muhatap olmadan Semih'e döndü.

"Kamp iyi geçiyor anlaşılan." Dedi imayla. Neşe'yi bu kadar rahat kullanıyor olması zoruna gidiyordu. "Takım arkadaşın mı?" Semih'in yanındaki kızıl saçlı afeti işaret etti. Çok hoş kızdı. Salak, dedi Neşe'ye. Sen de bu adamın ağzının içine düşmeye devam et.

"Noluyor?" Diye sordu adını bilmediği kıvırcık..

"Bir dakika Ferdi." Desi Semih. Ayaklandı. Ahsen'i kolundan çekiştirerek uzaklaştırdı.

"Manyak mısın sen herkesin içinde?"

"Ben sana Neşe'den uzak dur demedim mi?" Ahsen sesini yükseltti. "Niye kızın beynini yıkıyorsun?"

"Bıraksaydım da senle mi kalsaydı?"

"Neyim varmış benim?"

Bir problem olmadığına ikna olmamış olan Ferdi yanlarına geldi. Semih'i kolundan tutup çekmeye çalıştı ama adam direndi.

"Sen hiç aynaya bakmıyorsun herhalde Ahsen? Neyin yok ki? O gün kızı benim kucağıma atan sen değilmişsin gibi? İşin bu değilmiş gibi?"

  Ahsen'in kulakları uğuldadı. Tokatı Semih'in suratına indirdi. "Alçak herif!" Bu sefer de göğsünden itti. "Çok seviyorsunuz dimi her boku bana yüklemeye!"

  Olay büyüyecekti ki Mert de gelip Semih'i çekiştirerek uzaklaştırdı. Burnundan soluyan kadını sakinleştirmek ise Ferdi'ye kalmıştı. Barmenden bir su istedi. Elleri titreyen kıza uzattı.

"İyi misin?"

  Ahsen suyu aldı. Sakinleşmeye çalışarak içti. Ama kıpkırmızı olmuştu.

"Gel biraz hava alalım." Ferdi elini nazikçe kızın sırtına attı. Dışarı çıktılar.

  Hava soğuktu. Ahsen kabanının önünü ilikledi. Sonra bir sigara çıkardı.

"Neşe'yi kullanıyor. Gözünün içine baka baka yalan söylüyor kıza. Benimle görüşmesine de müsaade etmiyor. Öyle bir noktaya getirecek ki kızı kendinden baska kimse kalmayacak, kız da kendini bu siki kırığa muhtaç hissedecek."

"Semih pek öyle biri değil aslında." Dedi Ferdi. Ahsen alayla güldü. "Ama sana dedikleri çirkin iftiralard..."

"Kibarlık etmene gerek yok. Tam da anladığın işi yapıyorum."

  Ferdi kız adına utandı. Ne dese bilemedi.

"Şey... pek öyle durmuyorsun da." Sıçıyordu şu an herhalde. "Ben onun adına senden özür dilerim."

"Yok, şey..." Ahsen birden sakinleşti. Sakin kafayla Ferdi'nin yüzüne baktı. Tatlı bir yüzü vardı. Sıcak, sevecen... İlk defa hoş hissetti. Kendini toparladı. "Senlik bir şey değil zaten. Ben gideyim artık." İçeri dönecekti.

"Dur," dedi Ferdi. "Semih son zamanlarda çok kötü şeyler yaşıyor. Ben de onun için endişeliyim. Ben sana numaramı vereyim," utandı. "Yanlış anlama cidden şey kötü niyetle demiyorum. Semih ile ilgili bir durum olursa haberim olsun."

"Peki."

***

  Neşe, 1 hafta sonra apart odasına yerleşirken bir yandan Semih'in onu resmen kapıya bırakıp gitmesine canı sıkılıyordu. Kampı başlamıştı ve neredeyse hiç görüşmüyorlardı. Üstüne üstelik Ahsen de konuşmuyordu onunla. Çok yalnız ve çaresiz hissediyordu. Semih'in dün maçı vardı. Hayatında ilk defa maç izlemiş. Ancak Semih büyük bir sinir harbiyle 30.dakikada kırmızı kart yiyince kapatmıştı maçı.

  Semih iyi değildi. Anlıyordu. O yüzden bir haftadır arayıp sormamasına kızmıyordu. Ama kendi de iyi değildi. Mutsuzdu, üzgündü. Canı sıkkındı. Kimsesizdi.

  Bir konu daha vardı.

Hiç parası kalmamıştı neredeyse. Yarın kafeden haftalığını alacaktı ama bu onu ne kadar idare ederdi bilmiyordu.
 
  Bu düşüncelerle boğuşurken telefonu çaldı. Arayan Semih'ti. Aşağıda kendisini beklediğini söylüyordu. Hızla üzerini değiştirdi. İndi aşağıya.

"Selam." Dedi neşeli olmaya çalışarak. Ama çocuğun yüzü çok düşüktü.

"Bana gidelim mi?" Dedi Semih.

"Olur." Bir de bu vardı. Semih'in evi dışında hiçbir yerde vakit geçirmiyorlardı. Daha doğrusu Semih'in yatak odası dışında.

  Eve vardılar. Semih salondaki koltuğa geçti. Oturdu. Televizyonu açtı. Neşe de yanına oturdu.

"İyi misin?" Diye sordu Neşe. "Canın sıkkın gibi."

"Sıkkın." Dedi Semih. Kolunu yana açtı. "Gelsene yanıma." Dedi.

Neşe onun kolunun altına girdi. Göğsüne yattı.

"Kart yüzünden mi?"

"Aldığım tepkiler yüzünden."

"Bir sonraki maçta daha iyi oynarsın. Hemen unuturlar."

"Doğru." Dedi Semih gülerek. Eğildi, Neşe'yi öptü. Üzerine çekmeye çalıştı kızı ama Neşe geri çekildi.

"Noldu?" Semih şaşırdı.

"Bir şey yok." Regli olduğunu nasıl söyleyetecekti ki?

  Semih anlam veremedi. Ahsen mi ötmüştü? Noluyordu?

"İstemiyor musun?" Semih korkarak sordu.

"İstememek değil de, şey..." Neşe dilini tutmaya çalıştı. "Ben şeyim de..."

"Ha," dedi Semih. Şansına küfretti. "Anladım."

  Tüm iletişimleri buydu.

august // semih kılıçsoyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin