onbir

1.7K 95 12
                                    

Neşe, Mert'in arabasina yerleştirdiği makete son bir kez baktı. Başına bir şey gelmeyeceğinden iyice emin olduktan sonra, ön koltuğa Mert'in yanına bindi.

"Çok teşekkür ederim bıraktığın için. Bu maketle otobüse binsem mukavvayı bile ulaştıramazdım okula."

  Mert güldü. "Bir şey değil." Dedi omuz silkti. Tanışıp görüşneye başladıkları şu 1 ayda Mert ile ilgili tek yanlış bir izlenimi bile olmamıştı kızın. Mert hem çok nazik hem de çok olgun biriydi. Şaşırılacak derecede de sakindi. Neşe onun sakinliğine imrenmeden yapamıyordu. Kendisinin panikten elinin ayağına dolandığı tüm durumlarda Mert bir şekilde işin içinden çıkmayı başarıyordu.

"Araba mı titriyor sence?" Diye sordu Mert birden. Direksiyonu daha sıkı kavradı, sonra dikiz aynasından arkaya baktı.

"Bilmem, hiç anlamam ki."

  Mert'in canı sıkıldı. Yeni almıştı ailesi ona arabayı. Annesi ve babası diş hekimiydi. Özel bir klinikleri vardı. Aynı zamanda ablası da estetik doktoruydu, durumlari gayet iyiydi. Mert ailenin en küçüğü olduğundan hem tüm gözler onun üzerindeydi, hem de şımartılıyordu. Yeni alınan bu son model araba da bunun bir örneğiydi.

  Okula vardılar, jüriye girdiler. Stresli bir 4 saatin sonunda Neşe arkasına bakmadan uzaklaştı okuldan. Bu jüriyi de geçmişti ama hasbelkader olduğunun farkındaydı. Daha çok çalışmalıydı, çalışmak için zaman yaratmalıydı. Ancak kafede çalışırken çok zorlanıyordu. İşte bu yüzden daha vizelerine vakit olmasina rağmen deskte müşteri beklerken bir yandan da ders notu çıkarmaya çalışıyordu.

"Merhaba." Dedi tanıdık bir ses. Semih'ti. Yeni alışkanlığı da buydu adamın. Haftada bir kez buraya gelip Neşe'yi kontrol ediyordu. Neşe artık onun kafayı yediğini düşünmeye başlamıştı. Çünkü her seferinde kovulmasina rağmen bir şekilde iletişim kuruyordu.

"Gayet iyiyim Semih, bu hafta da bayılmadım." Dedi Neşe. Sonra Semih'in kahvesini hazırlamaya başladı.

"Hoşbuldum Neşe. Çok güleryüzlüsün her zamanki gibi."

"Sana güleryüz borcum yok." Neşe kısık ve kırgın bir sesle konuştu. "Neden anlamak istemiyorsun? Seni görmek istemiyorum."

"Tabii." Dedi Semih, kahvenin ödemesini yaparken.

"Ciddiyim." Neşe sertleşti. "Gerçekten bir daha buraya gelirsen işi bırakacağım. Seni görmek bana iyi gelmiyor. Üzülüyorum, hatta canım acıyor. Yüzünü her gördüğümde kendimle kavga ediyorum Semih. Lütfen ısrarcı olma."

"Sen ciddisin?" Dedi Semih şaşkınlıkla. Neşe'yi üzüp kırdığını biliyordu ama bu kadarını tahmin etmemişti.

"Ciddiyim. Hiç olmadığım kadar.  Beni, sağlığımı birazcık düşünüyorsan benden uzak dur."

"Düşünüyorum." Dedi Semih dürüst olarak. Neşe'yi hep düşünüyordu. "Peki istediğin gibi olsun."

******
"İyi misin?" Mert, bu ortamlara alışık olmadığı her halinden belli olan Neşe'ye yakın durdu. Jüri iyi geçince sınıftan birkaç arkadaşlarıyla eğlenmeye gelmişlerdi.

"İyiyim de ben içmesem olur mu?" Dedi Neşe, Mert'in kendisine uzattığı birayı itekleyerek. "Daha önce hiç içmedim. Tedirgin oldum."

"Yaa?" Mert şaşırdı. Ama sonra bozuntuya vermedi. Barmene döndü, iki kola istedi. "Ben de sana eşlik edeyim o zaman." Dedi.

  Kolalarını içerken etraftaki insanları izlemeye ve onlar hakkında konuşmaya başladılar. Neşe, kafasını rosto yapmış bir adamı işaret etti. "Nasıl yıkıyor ki bu saçı?" Gülüştüler. Uzun süre yerlerinden dahi kalkmadan keyiflo vakit geçirdiler. Ta ki Neşe, kendisine doğru yürüyen diğer Mert'i görene kadar. Semih'in arkadaşı olan, Ahsen ile yatan, o gece neler olduğunu bilen Mert.

   Nefesi kesildi. Adamın kendisine ulaşmasına izin vermeden kendini dışarı attı. Tabii hiçbir şeyden haberi olmayan diğer Mert de peşinden çıkti.

  Açık havaya varınca derin nefesler almaya çalıştı. Doktorun kendisine önerdiği nefes egzersizini uygulamak istedi ama sanki hava ciğerinde tıkanıyordu. Elleri titremeye başladı. Semih'i dinlemeliydi. İlaçlarını akşam değil, sabah içmeliydi.

"İyi misin?" Diye sordu Mert. Paniklemişti. Neşe'nin titreyen ellerini tuttu. "Hastaneye götüreyim mi seni?" Diye sordu. Neşe cevap veremiyordu.

"Çantam..." diyebildi sadece. Mert de titreyen elleriyle çantayı açtı. İçinden bulduğu ilacı uzattı kıza.

"Bir sorun mu var?" Yoldan geçen başka bir kadın yaklaşti yanlarına. "Doktorum ben."

"Bilmiyorum," dedi Mert. Ilaci kadına uzattı.

"Tamam sakin ol." Dedi kadın Neşe'ye.  Çantasından küçük bir şişe su çıkardı. İlacını yutturdu Neşe'ye. "Alkol aldın mı?" Diye sordu. Neşe kafasını iki yana salladı.

  Kadın Neşe'nin ellerini tuttu. "Sakin ol, kalp krizi geçirmiyorsun. Panik atak sadece. Bak şimdi beraber nefes alalım. Geçecek." Birlikte nefes alıp verdiler. Bir 5 dakika kadar. Neşe sakinlesti, titremesi durdu.

"İyi misin?" Diye sordu kadın.

"Evet, teşekkür ederim." Dedi Neşe en samimi gülümsemesiyle. Mert'e döndü. O da bir panik atağın eşiğinde görünüyordu. Bir anda adam Neşe'yi kendisine çekip sarıldı.

"Mert, tamam, iyiyim." Dedi Neşe. Gözleri istemsiz kapanmıştı. Mert'in kolları rahattı, sakindi.

"Yine de istersen bir ekg çektir." Dedi doktor ona. "Meltem ben bu arada."

"Memnun oldum." Dedi Neşe, hala Mert'in kolları arasındayken. "Kalp hastasıyım zaten."

"İlaçlarını düzenli kullanıyor musun?" Diye sordu Meltem. "Bu durup dururken olacak bir şey değil."

"Kullanıyorum aslında ama..." neden heyecanlandığını ve panik yaptığını söyleyemezdi. Mert'in onun, para karsılığında Semih ile birlikte olduğunu bilmesinden korkmuştu. Tam olarak bundan.

****

  Semih, Çisem'in kendisini bu saatte aramasında bir hayır çıkmayacağını biliyordu. Yine bir şeyi yanlış yapmıştı. Ve bu yüzden azarlanacaktı. Sesli bir nefes verdi. Tüm ilişki dinamikleri buydu. Semih bir şeyleri unutur ya da umursamaz Çisem de çocukmuş gibi onu azarlardı.

"Sana inanamıyorum!" Dedi Çisem kapidan girer girmez. "Bugünkü ödül törenine benimle geleceğine söz vermiştin!"

"Ne ödül töreni?" Diye sordu Semih. Hicbir şey hatırlamıyordu. Kafasının içinde sadece Neşe vardı.

"Yılın influencer'ı ödülü." Dedi Çisem. "Nasıl unutursun? Herkes seni sordu bana."

"Antrenmanım vardı Çisem. Sonrasında da yorgundum." Yalandı.

"Zaten ne zaman bana gelse yorgunsun, zamanın yok. El alemin kızını kucağında taşımayı biliyorsun."

"Ne alakasi var ya?" Dedi Semih. "Ne alaka şimdi yani?"

  Çisem süpheyle kıstı gözlerini. Bu ifadeyi biliyordu. Semih'in paniği onun içindeki şüphe tohumlarını iyice arttırdı.

"Neden benimle ilgilenmiyorsun? Neden hep ben senin peşindeyim?" Diye sordu Çisem.

"Çisem benim mizacım bu. Sen de bunu bile bile benimle birlikte oldun." Dedi Semih. Aslında Çisem'in yerinde olsa o da kendine katlanmazdı. Ama Çisem de katlanılabilir biri degildi. Her sabah ağzına kamera sokulup uyandırılmaktan en özel anlarını instagramda görmekten bıkmıştı. Hele geçen hafta Semih'in evde sadece boxerla dolaştığı halini story atmasi fecaatti. Aralarındaki tek güzel şey seksti. Onu da tüketmişlerdi.

"Ben neden aşk kırıntılarıyla doymak zorundayım?"

"Ayrılalım o zaman." Semih bir anda sesini yükseltti. "Zaten ne sen beni seviyorsun ne ben seni. Uzatmayalım."

august // semih kılıçsoyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin