üç

2.5K 103 45
                                    

"Özür dilerim. Seni rahatsız ettim." Dedi Neşe. Semih'i arar aramaz pişman olmuştu. Ahsen'i de arayabilirdi ama nedense aklına ilk gelen o olmuştu.

"Önemli değil." Dedi Semih. Ama içinde bir kuşku vardı. İşin açıkçası kızın kendisine salça olmasından korkuyordu. Arabayı çalıştırdı. "Gidecek yerin var mı?"

"Ahsen'e gideceğim. Aradım açmadı ama adresi var bende."

"Peki." Dedi Semih. Hiçbir şey sormadı kıza. Niye atılmıştı, Ahsen'de ne kadar süre kalacaktı? O gece neden para karşılığında kendisiyle yatmıştı? Merak ediyordu. Hem de deli gibi. Ama soracak cesareti yoktu.

  Ahsen'in evine sürdü. 4 katlı, eski ancak bakımlı bir apartmanın önüne park etti. Neyseki ışıklar yanıyordu. Neşe neden arkadaşının telefonunu açmadığını merak etti.

"Sanırım Ahsen'in çok sık misafiri oluyor." Dedi Semih. Evin önündeki lüks başka bir arabayı işaret ederek. "Mert'in arabası bu."

"Şey," dedi Neşe. Herhalde müsait değillerdi. Ne yapacaktı şimdi? Ahsen'i tekrar aramayı denedi. Kız yine açmadı.

"Bekle ben Mert'i arayayım." Dedi Semih.

"Alo? Kardeşim?" Dedi Mert keyifli bi sesle.

"Ahsen'e söyle de Neşe ile geldik. Kapıdayız."

"Birlikte mi geldiniz?"

"Ben gideceğim biraz sonra."

"Ooo süper!" Dedi Mert gevşek gevşek. "Gönder kızı yukarı. Fazla mal göz çıkarmaz."

  Semih rahatsız oldu. Hem de çok. Belli kız Ahsen'den yardım isteyecekti ama Mert'in niyeti hiç öyle değildi. Mert'i de gayet iyi bildiğinden kızı yollamak istemedi yukarı.

"Sen Ahsen'e söyle. Müsait olduğunda Neşe'yi arasın."dedi. Sonra kapattı telefonu. Neşe'ye döndü. Kız çok tedirgin duruyordu. Öfkelendi ona. Neden bilmiyordu ama çok öfkelendi.

"Bin arabaya. Yarın öğrenci pansiyonlarından birini ayarlarız." Arabayı işaret etti. "Bu gecelik bende kalırsın."

"Olmaz." Dedi Neşe hemen. Semih ile aynı çatının altına girmeye kalbi dayanmazdı. "Ben Ahsen'in yanına çıkayım. Sana rahatsızlık vermeyeyi..."

"Yukarı çıkarsan Mert seni altına alacak." Kabaydı konuşmasi ama kendini bu kadar zapt edebilmişti. "Söz dinle şimdi."

"Ama..." diye itiraz edecek oldu yine.

"Sabah erkenden bırakırım seni buraya."

  Neşe kabul etti. Mecburen. Semih'in fiyakalı kırmızı arabasına bindiler. Tüm yol sessiz ve acı verici geçti. Neşe geçtikleri sokakları sayarken adım adım tüketiyordu kendisine saygısını. Hani bu adamla bir daha görüşmeyecekti? Hani ondan tiksiniyordu? Neden ilk fırsatta aramıştı onu? Neden şimdi o arabayı kullanırken onu izliyor ve daha önce hiçbir erkeği bu kadar beğendiğini hatırlayamıyordu. Hiç mantıklı değildi.

  Lüks bir siteden içeri girdiler. Arabayı otoparka bıraktılar. Sonra Semih, Neşe'nin tüm hayatını sığdırdığı bavulu almak için bagaji açtı.

"Alma," dedi Neşe. "Sabah geri indirmekle uğraşma."

"Peki."

  Eve çıktılar. Kapıdan içeri önce Semih girdi. Sonra kapıyı sonuna kadar açtı Neşe'nin girmesi için. Ferah ve küçük bir evdi. Ama ev gibiydi. Tertemizdi. Etrafa hoş bir koku yayılıyordu ve her şey yepyeniydi. Üzücüydü ama Neşe hayatında ilk defa böyle bir ev görüyordu. Kitapları ve çalışmaları haricinde. Biraz da mesleki merakla inceledi salonu ve amerikan mutfağı. Tezgah belki biraz daha küçük olabilirdi.

august // semih kılıçsoyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin