(2)- Neredeyim Ben?

21 9 1
                                    

Bölüm şarkıları;
Neredesin / Ezhel
Sana bir sır vereceğim / Hazan vakti
Hoş Geldin ayrılığa / kolpa ve ece seçkin düeti

Bölüm şarkıları;Neredesin / EzhelSana bir sır vereceğim / Hazan vaktiHoş Geldin ayrılığa / kolpa ve ece seçkin düeti

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Keyifli okumalar!

2. Bölüm: Neredeyim Ben?

Hala daha önceki yaşadıklarımın etkisindeyken, bir anda başım dönmeye başladı. Vücudum olayın etkisinden yeni yeni çıkmaya başladığı için sıcaklamıştım ve boynum sızlıyordu.

İki büklüm olurken kafamı yere eğerek bir müddet bekledim. Biri bana sesleniyordu ama çektiğim acıdan bir cevap bile verecek halde değildim. Acının geçmesini gerekiyordu. Aksi takdirde kendimi çok güçsüz hissediyordum. Ve bu his beni bitiriyordu.

Başım dönmesi daha da artarken, eğik olan kafam elimle baskı yaptım. Berbat bir haldeydim. Midemin yukarı çıktığı hissediyordum. Vücudumun verdiği tepki azalmak yerine artıyordu. Asıl acı yeni başlıyordu. Tüm hızıyla.

Acı ikiye katlandı ve ben hızla elimdeki suyu rastgele bir yere fırlatarak lavaboya koştum. Marketin arka tarafı küçük bir sığınak gibiydi. Yatak ve tuvalet vardı.

Kapıyı büyük bir güçsüzlükle iterek elimi ağzıma götürdüm. Kusacaktım. Çünkü gerçekten midemin ağzıma geldiğini hissediyordum.

Önüme çıkan ilk kapıdan tuvalet olduğunu anladım. Sığınakta tek bir oda vardı o da tuvaletti. Kapıyı ittirerek doğrudan klozetin olduğu tarafa adımladım. Kapağını kaldırarak ne var ne yoksa çıkardım. Kusarken midem bulanıyor ve yine kusuyordum.

En sonunda içimde sadece mide özü kaldığında kafamı kaldırarak derin bir nefes çektim ciğerlerime. Rahatlamıştım.

Sifona aynı rahatlık hissiyle bastım ve klozet kapağını kapattım. Lavabo bölümüne giderek musluğu açtım. Elimle birkaç kez ağzımı çalkaladım. Son kez yüzüme, kendime gelmek adına su çarparak musluğu kapattım. Aynada kendimle yüz yüze geldim.

Rezalet halime göz devirerek arkamı döndüm. Tuvaletten çıkacakken boynumda aşırı bir yanma hissederken refleks olarak kafamı yanan yere doğru eğdim. Acı dayanılmaz bir boyuta çıkarken tekrar lavabonun olduğu yere döndüm.

Aynada kendimle göz göze gelirken yan dönerek boynumu kapatan saçlarımı çektim. Boynumda ne varsa görmeliydim. Böyle bir yanmanın başka bir açıklaması olamazdı.

Boynumu kapatan hiçbir engel kalmamışken aynadan iyice boynuma yapışan simgeye baktım. O simge annemin söylediğine göre doğduğumdan beri varmış ve ne yapsalar da gitmemişler. Doğum lekesi niyetine hep benimle kaldı. Ve şimdi ise şok olmamı sağlayacak bir sebep doğmuştu.

O simge kırmızı olmuştu!

Şoktan ağzım oval şekilini alırken aniden tuvalet kapısının açılmasıyla aynadan gelen kişiyle göz göze geldim. İkinci bir şok yaşarken bu kişinin zihnimde gördüğüm, hatta göz göze geldiğimiz kişiyle benzerliklerini sorguluyordum.

O ise sanki beni bulmuş gibi rahatlamıştı. Bakışlarını benden çekerek boynuma getirdiğinde kaşlarını çattı. Ben de aynı onun gibi bakışlarımı ondan çekerek boynuma getirdim.

Simge artık yanmıyordu ve rengi değişerek mavi olmuştu!

"Buldum" dedi sanki diğerlerine hitaben. Gözleri, boynumdaki o simgeyi esir almışken gülümsedi. "Sanırım ruh ikizimi buldum."

•••

O değişik kişinin son sözlerinden sonra ne olduğunu anlamadan elini boynuna götürmüş ve bastırmıştı. Onun bu hareketiyle son kez göz göze gelmiş ve gözlerim kararmıştı.

Yani bayılmıştım!

Şu an ise yeni yeni ayılmaya başlamışken bir yatakta uzanıyor olduğumu kavramıştım. Elimi sızlayan boynuma götürerek kafamı biraz eğdim. Boynum feci bir şekilde ağırıyordu.

Felçli kalmış olmayayım!

Aklıma doluşan bu cümleyle istemsiz bir hareketle gözlerimi büyütmüş ve karşıya dikmiştim. Karşıda olan insanlar gözlerimin daha da büyümesine neden olurken kilitlenmiş gibi hepsinde gözlerimi gezdirdim.

Bunlar... bunlar zihnimde gördüğüm insanlara benziyordu. En azından kıyafetleri ve cinsiyet şekilleri. Bir kız ve üç erkek vardı. Biri beni bayıltandı. Gözlerim ona geldiğinde sert bir ifade diye adlandırdığım bir şekilde bakmıştım. Bu onu gülümsetmişti. O gülümseme kaşlarımı kaldırmama neden olacak kadar tanıdık geliyordu. Lakin çıkaramıyordum.

Yeterli bir şekilde onlara baktığımı düşünerek bakışlarıma hepsini alarak dilimle dudaklarımı ıslattım.

Ağzımdan çıkan sözlerle birlikte belki de kaderim baştan yazılmıştı.

"Neredeyim ben?"

Gayet ideal bir soru sorarken aynı zamanda karşımdaki dört kişiye de sorgulayıcı bakışlarımı atmayı ihmal etmiyordum. Harbiden, ben neredeyim ve bunlar da kim?

İçlerinden sonunda birisi konuşması gerektiğini anlamış olsa gerek açıklamaya yapmak amacıyla genzini temizleyerek sözü devraldı.

"Sen de aynı bizim gibi bir Bow Down üyesisin."

Söyledikleri bir bomba gibi ortaya düşerken, şaşkınlıktan göz bebeklerim yuvalarından çıkacak seviyeye gelmişti. Ne söylediğinin farkında mıydı o?

Ortam benim şaşkın bakışlarım ve suskunluğum ile daha da korkutucu bir hal alırken aralarından biri halime acımış gibi bir az önce benim saçma bir şeyin üyesi olduğumu söyleyen kişiyi dirseğiyle dürterek şirince sırıttı.

"Sen onun kusuruna bakma ya!" dedi şakaya vurarak. "Kendisinin akıl sağlığı pek yerinde değil." Gözleriyle ona kınayıcı bakışlar attı. O daha fazla bu bakışlara maruz kalmamak için savunmaya geçti.

"Oğlum sen demedin mi; 'kim gelirse gelsin ona samimi davranmak yok pat pat pat' diye."

Şok üstüne şok yaşarken artık neyin gerçek olduğunu idrak edemiyordum. Benim geleceğimi önceden biliyorlar mıydı? Peki ya, ben şu an neyin içerisindeydim?

Bilmiyorum, kahretsin ki hiçbir şey bilmiyorum!

Dreamliili 💨

Bizimle kalın!

Bow DownHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin