Bölüm şarkıları;
Woman / Doja cat
Olmuşum Leyla / Buray
Vermedin / Umur timurKeyifli okumalar!
4. Bölüm: Bir Kovalama Vakası
Suçluluk duygusu içimi kaplamışken öylece karşıdaki duvara bakıyordum. Yanımda bir hareketlilik hissettiğimde kafamı çevirdim. O sırada zihnimi okuyan çocukla göz göze geldim. Kaşıyla karşıyı işaret edince dişlerimi dudağıma geçirerek oraya döndüm.
Oğuz, kafasındaki sargı ile dakikalardır aynı pozisyonda bana bakıyordu. O sanırım gruptaki en büyük kişiydi ve onun sözü geçerli oluyordu ki şu an bu konumdaydık.
Ben, zihnimi okuyan kişi, maskeli gulyabani ve ateş eden eleman. Koltuktan diziliş şeklimiz tam da buydu.
Bu görüntü daha çok suç işleyen çocukları, annesinin uyarmasına benziyordu.
Aklıma dolan fikirle yanımdaki çocukla aynı anda hafif kıkırdadığımız sırada tüm bakışlar bize döndü.
Çocuk zihnimi okuyabiliyordu değil mi? Peki ya ben neden her seferinde bunu unutarak rezil oluyordum?
Tüm bakışların bize dönmesi biraz tırsmama sebep olsada yanımdaki şahısla göz göze gelmemek için kafamı önüme eğdim. Ciddi ortamlarda ciddi kalamıyordum kii. Aklıma hep komik şeyler geliyor. Günün sonunda ise aynen böyle rezil oluyordum.
"Evet" dedi artık sadede gelmemizi hatırlatmaya çalışan Oğuz. Daha çok ben ve yanımdaki şahısa ithafen, "Gecenin bir saatinde aşağıda ne yapıyordunuz?" diye bir soru yöneltti.
Hafif öksürerek cevap verme sorumluluğunu ben üstlendim. Biraz önce açıklayıp gitmek istiyordum.
"Şimdi, ben gariban gariban ses çıkarmadan su içecektim ki bacağım hafiften masaya değdi."
Yanımdaki şahıs elini çenesine koyarak bana doğru döndü.
"Öyle mi oldu?" biraz önceki söylediklerime karşı kurduğu cümleyi kafamla onayladım.
"Öyle oldu. Sonra bir baktım ki masadaki herşey yere devrildi."
Tüm dikkatleri üstüme çekmiştim ve herkes pür dikkat bana bakıyordu. Bu olay gülmeme sebep olacakken son anda dudaklarımı birbirine bastırarak bunu önledim.
Biraz öne doğru eğilerek, "Söylemek ve söylememek arasında biraz kararsız kaldım ama sanırım masanız bozuk. Yani bir parmağım değdi diye devrildi."
Maskeli gulyabaniden histerik bir gülüş geldiğinde kafamı ona doğru çevirdim. "Hadi ya, buna inanmamızı beklemiyorsun herhalde. O masayı bir kere ben seçtim ve gayette kaliteliydi."
Sinir bozucu bir tebessüm göndererek, "Belli oldu masanın neden bu kadar dayanıksız olduğu." mırıldandanarak kurduğum cümlenin ses tonunu öyle bir ayarlamıştım ki duymuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bow Down
Roman pour AdolescentsAğzımdan çıkan sözlerle birlikte belki de kaderim baştan yazılmıştı. "Neredeyim ben?" Gayet ideal bir soru sorarken aynı zamanda karşımdaki dört kişiye de sorgulayıcı bakışlarımı atmayı ihmal etmiyordum. Harbiden, ben neredeyim ve bunlar da kim? İçl...