Bölüm şarkıları;
Pus / Sufle
Üzülmedin mi? / Simge
Başa sar / Ege can salKeyifli okumalar!
14. Bölüm: Kimsesiz Bir Ruh
Titrek bir nefes vererek bu ortamdan uzaklaşmak adına arkamı döndüm. Aynı anda bu yöne ilerleyen Yağız ile göz göze gelince gözlerinin dolu dolu olduğunu görmek dudaklarıma sinir dolu bir gülümseme oturmasını sağlamıştı.
"Tebrik ederim." Fısıltı şeklinde çıkan sesimi duyduğunu elbette biliyordum. Aramızdaki mesafe ona duyuruyordu. "Bunca yıl beni çok güzel kandırdın."
Bana özlem dolu bakışlarını gönderirken bunu hiçe sayarak yanından geçip gitmeyi planlıyordum ki kolumu tutan eli buna engel olmuştu.
Bir kolumu tutan eline, bir de yüzüne bakarak gözlerimi devirdim. Kolumu elinden kurtararak son kez ona bakma tenezzülünde bulunmadan merdivenlere yöneldim.
İçimi koca bir hayal kırıklığı kaplarken hala kabullenemiyordum. Nasıl olurdu da bunca yıl koca bir yalanın içinde başrolü oynardım. Nasıl fark etmedim? Gözüm bu kadar mı kördü? Ölümü, gözlerimi bu kadar mı kapatmıştı?
Hayal kırıklığını bastırmaya çalışan çok güçlü bir duygu açığa çıktı. Öfke. Tek isteğim derhal odama gitmekti. Sindirilmesi gereken duygular vardı ve sindirilmediği sürece içten içe beni yemeye devam edecekti. Kimse fark etmeden.
Hayat bu.
Elimi kalbime bastırarak son basamağı da tamamladım. Doğrudan odama gitmeyi hedeflerken karşıma çıkan Kumru buna engel oldu. Ona şimdi olmaz demek istedim. Diyemedim. Elimi kalbimden indirerek serbest bıraktım.
Kural 1= Kimseye bir şey fark ettirmeden acını içinde yaşa, yoksa dalga konusu olursun.
Acı dolu çocukluk anılarım. İnsanların beni suçlaması. Yalnız kaldığım an bağıra çağıra ağlamam... Şimdi olmaz.
Gözlerimi sımsıkı kapatarak içimdeki sesi tek bir seferliğine susturmak istedim. Duymak istemedim. Geçmişin sesini. Nefret ettiğim ağlayışımı. Acı dolu çığlıklarımı duymak istemedim. İstemedim.
Kendime gelmeye çalışarak tırnağımı koluma geçirdim ve zorla da olsa gözlerimi açarak Kumruya baktım. Bana anlamazca bakıyordu. Diğerleri gibi. Zaten hayatım boyunca kimse beni anlamadığı için alışmıştım buna.
Acı dolu tebessüm ederek, "Ne oldu Kumru?" diye sordum. Sesimin titrememesi içinde ayriyeten tırnaklarımı daha çok koluma bastırmıştım ve o bölgenin kızaracağına, hatta kanayacağına adım gibi emindim.
Kimse fark etmezdi ki.
"Biraz konuşabilir miyiz?" Çekingen bir edayla sorduğu soruyla neden şimdi diye sormak istedim. Yutkunarak buna engel oldum. Yalnızca kısık bir tonda, "Olur." dedim.
Yalandan gülümseyerek kaldığı misafir odasına yönlendirdi beni. Bu süre zarfı içinde tüm düşüncelerimi bir mahzene atarak kilidini asla erişemeyeceğim bir yere bıraktım.
Düşünceden uzak birkaç dakika, fena olmaz bence.
•••
Karşısındaki tekli koltuğa oturarak geriye yaslandım. Duygusuzca camdan ormanlığa çevirdim gözlerimi.
Kural 2= Ölü gibi davranma, eski formuna dön ve neşeli biri ol. Asla acıyı tatmamış biri gibi.
Kafamı iki yana sallayarak kendimi toparlayarak hafif öksürdüm ve buraya gelme sebebime yani Kumruya döndüm.
Bakışları yerdeydi. Neden böyle davrandığına anlam veremezken kurcalamak istemedim. Sonuçta onun hayatı.
"Ne konuşacağız." Hafif öne eğilerek dikkatini üzerime almaya çalıştım. Gözleri yavaş yavaş yukarı çıkarak beni buldu. "Biliyorum," Mırıldanarak başladı.
"Kafanda pek çok soru var." Derin bir nefes verdi. "O gün markette kimden kaçıyordum? Burayı nereden buldum? Seni görünce neden şaşırmadım?"
Ruhsuzca saydıklarından sonra benim aksime geriye yaslandı. "Okul çıkışıydı." Bana anlatması düşüncelerimi iyice benden uzaklaştıracağı için can kulağı ile onu dinlemeye koyuldum.
"Doğum günümdü ve ben aptal gibi heyecanlıydım." Sinirle sırıttı. "Ailem bana sürpriz yapacaktı. Söz vermişlerdi." Gözlerini kapatarak bir müddet bekledi.
"Hızlı hızlı evin yolunu tuttum. Ara sokağı geçiyordum ki bir ses duydum." O anlar zihninde tekrardan canlanıyormuş gibiydi ve bu yüzden gözünü açmadı. Belki de acı çekmek istedi.
"Sonra bir ses daha. Merak ettim. Bomboş bir sokakta böyle bir sesin nereden geldiğini merak ettim."
Tırnaklarını avuçlarına geçirmişti. "Ayaklarım benden bağımsız oraya yöneldi. Merakım beni kontrol etti. Merakım sonum oldu."
Kapalı gözünden bir damla yaş düştü. Kaşlarımı çatarak sessizliğimi korudum. "Ailem yerde. Kanlar içindeydi. Karşısında elinde silah olan boynuzlu biri."
Ralelerin başından mı bahsediyordu? Ailesini mi öldürmüştü?
"Şok oldum." Gözlerini sımsıkı kapattı. Kendini suçladı belki yüzüncü kez. "Elimi ağzıma götürdüm. Göz yaşlarım teker teker aktı. Hareket edemedim. Orada öylece ailemin kanlı cesedine baktım."
Eliyle kafasına bir kere vurdu. "Bir aptal gibi yardım istemedim. İsteseydim belki yaşama şansları olurdu. Ama ben o şansı kendi ellerimle öldürdüm."
Elini saçlarına geçirerek gözlerini açtı. Kızarık gözlerinden bir damla daha yaş düştü. "Korkaklığım ailemin sonu oldu."
"Ailemin katili oldum." Sesinin titremesine engel olamamıştı. Benden bağımsız gözlerim bir başkası için dolarken beklemeden ayağıya kalktım. Yanına giderek ona sarıldığım an sanki bunu bekliyormuş gibi kollarını sımsıkı sardı bana.
Kural 3= Herkesi dinle. Onlara dayanak ol. Ama gün gelince aynı şeyi kendin için bekleme. İnsanlar bencildir. Kendi acıları dışında bir başkasının acısını önemsemeyecek kadar. Alış yalnızlığa. Çünkü senin ruhun kimsesiz.
Dreamliili 💨
Bizimle kalın!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bow Down
Teen FictionAğzımdan çıkan sözlerle birlikte belki de kaderim baştan yazılmıştı. "Neredeyim ben?" Gayet ideal bir soru sorarken aynı zamanda karşımdaki dört kişiye de sorgulayıcı bakışlarımı atmayı ihmal etmiyordum. Harbiden, ben neredeyim ve bunlar da kim? İçl...