[gözlerim uzaklara gider, ne kadar yakınmışsın meğer... yaz güneşi gibi hep göktesin ama akşamında bulutla çöker... kalbimi döver... ]
[Medya: Soner Avcu - Kayıp Şehir]
Hyunjin Ağzından:
"Sevgilim akşam bir parti varmış aşağıda bu akşam katılalım mı? Hem belki biraz eğleniriz. Dans ederiz. Ne de olsa artık herkesin sevgili olduğumuzdan haberi var. Artık bir sorunumuz kalmadı."diyerek gülümsedi Minho'm gülüşü için canımı bile veririm. O kadar güzel gülüyor ki... Her neyse asıl konuya dönelim. Bir parti güzel olabilirdi ama ben hiçbir zaman partileri yüksek sesli şeyleri renkli ışıkların gözümü kör etmesini sevmemiştim. Sevgilimin beni bu kadar iyi tanıyamıyor olması beni üzse de o istiyorsa ben de onaylayacakdım tabii.
"Tabi sevgilim harika olur."
"Tamam o zaman. Akşama hazırlanalım ne dersin? Ama önce güzel bir kahvaltı yapalım. Hadi hazırlan sevgilim. Kahvaltıya gidiyoruz." Bir yandan konuşuyor bir yandan yanağımı okşuyordu. Ben normalde yüzümün ellenmesinden nefret ederim ama o dokunduğunda kendimi çok huzurlu hissediyordum. Onun dokunduğu heryer çiçek açacakmış gibi hissediyordum. Bana şu cehennemde cenneti yaşatıyordu...
Gülümsedim. "Tabi sevgilim sen nasıl istersen."
Bana öyle geniş gülümsedi ki kalbim tekledi. Yüzünü eğdi göz kapaklarımda öptü. Kendi yüzümden nefret eden bir insan olarak bana kendimi çok güzel, çok değerli hissettiriyor.
Yataktan kalktık ve hazırlanmak için dolabı açtık. Ben bu sefer rahat giyinmek istiyordum. Kendime siyah bir şort çıkardım üstüme de beyaz bir tshirt seçtiktekn sonra tamamen giyindim ve ayaklarıma da uzun beyaz bir çorap geçirdim.
Minho ise üstüne keten kısa kollu bir gömlek altına da bol keten pantolon giymişti. Benim yakışıklım her zaman çok şık.
Sonunda kendimizi dışarıya atmıştık. Minhomun kolu omzumdaydı. Hava sıcak ve aydınlıktı. Yaz gelmişti. Sahil havası burnuma çok hoş geliyordu.
Ilık rüzgar tenimi okşuyordu. Çok huzurluydum. Üzerimde hiç bir yük olmamasının rahatlığını yaşıyordum.
Sonunda otele yakın, sahilin hemen yanındaki mekana girdik ve açık alanda hafif bir kahvaltı yaptık.
Şu sıralar her zaman tok oluyordum. Nedenini bilmiyordum.
Huzurlu olmasına huzurluydum ama... içimde bir his vardı. Kötü bir şeyler olacağını habercisi bir his. Genelde benim altıncı hissim kuvvetlidir ama bence bu sefer yanılıyorum çünkü böyle bir zamanda başımıza ne gelebilir ki? Hiç bir yük kalmadı. Mutluydum. Mutluyduk. Huzurluydum. Huzurluyduk. Bence bu sefer yanılıyorum ama kalbimdeki ağırlık öyle demiyordu? Bence bu kadar huzuru kaldıramadığım için kesin kötü bir şey olacak diye düşünüyordum. Evet.
Kahvaltı bittikten sonra kalktık ve sahil kenarında yürümeye başladık. Minho'm bana çilekli dondurma ısmarladı.
Dondurmamızı yerken pamuk şekercinin yanından geçiyorduk... bi anlık durdum ve gözlerimi oradan ayıramadım. Her şey teker teker gözlerimde canlanıyordu... Babamın beni küçücük bir çocukken basit bir pembe pamuk şekerle kandırıp her seferinde o iğrenç adamların evine göndermesi... her şeyi kavradığımda o pamuk şeker benim kabusum olmuştu. Elinde pamuk şeker tutan küçücük bir çocukken o adamların bana tecavüz etmesi... iğrenç. Nefret ettim. Kendi bedenimden de o adamlardan da babamdan da.
Etraf bulanıklaştığında gözlerimin dolduğunu yeni anlıyordum. Minho bana bakıp "Bebeğim? Niye ağlıyorsun? Yoksa canın canın pamuk şeker mi çekti? Hemen alırım."dedi ve pamuk şekerciye yöneldi. Ben ise onu kolundan tutarak durdurdum. Boğazıma dbir yumru oturmuştu. Minhonun kolunu tuttuğumda titrediğimi yeni fark ediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
★𝑽𝑽𝑽𝑰𝑷 𝑰𝑫𝑶𝑳★ʰʸᵘⁿʰᵒ
Fanfiction"𝑮𝒆𝒓𝒄̧𝒆𝒌𝒕𝒆𝒏 𝒂𝒓𝒕𝜾𝒌 𝒂𝒌𝒍𝜾𝒎𝒂 𝒊𝒏𝒕𝒊𝒉𝒂𝒓 𝒔𝒆𝒄̧𝒆𝒏𝒆𝒈̆𝒊 𝒈𝒆𝒍𝒊𝒚𝒐𝒓 𝒂𝒎𝒂 𝑺𝑻𝑨𝒀'𝒊 𝒕𝒆𝒓𝒌 𝒆𝒕𝒎𝒆𝒌 𝒊𝒔𝒕𝒆𝒎𝒊𝒚𝒐𝒓𝒖𝒎" ~𝙃𝙬𝙖𝙣𝙜 𝙃𝙮𝙪𝙣𝙟𝙞𝙣~ ...