2.0'•
"hey,acıkmış olmalısın. sana sıcak bir çorba yaptım,en azından boğazlarını yumuşatır Aya. aylardır ağlamaktan başka bir şey yapmıyorsun." yorgun ve ruhsuz bakışlarımla karşımda durmuş,bana bir kase sıcak çorba uzatan Uraume'ye baktım,o haklıydı. aylardır ağlamaktan,gece boyunca korkunç kabuslardan hıçkırıklarla ve çığlıklarla uyanmaktan başka bir şey yapmıyordum. boğazımdan nerdeyse tek bir lokma geçmiyordu,oldukça zayıflamıştım.
ama bunların bir önemi var mıydı?
"hayır Uraume,beni yalnız bırak."
"bunu yapamam." kaseyi masasının ucuna bıraktı,ardından karşımda bulunan sandalyeye oturdu. bense yalnızca pencereden içeriye dolan güneş ışıklarına dalmış,uzakları seyrediyordum. "sana destek olmalıyım. açık konuşmak zorundayım,eğer bu halde yaşamayı bırakmazsan çok yakın zamanda hüzün ve kahır ölümüne yol açacak Aya."
"ve?" başımı geriye doğru yasladım,vücudumun her bir tarafı ağrıyordu. ama ben farkındaydım ki,bu bedensel bir ağrı olmaktan çok uzaktı. bu yalnızca artık taşıyamadığım ruhumun ağırlığıydı. "hayatta kalmayı ben mi istedim sanıyorsun,Uraume?"
bana doğru uzandı,kolumu avucuyla sararak bana destek olmaya çalıştı. "farkındayım,ölmeyi yeğlerdin. ancak onlar senin hayatta kalmanı,senin zarar almamanı istediler Aya. bunu başardılar da,bu yüzden olanları beraber atlatmalıyız. merak etme,ben yapılması gereken her şeyi yapıyorum."
"peki ya sen neden hala burdasın?" merakla sordum,kurumuş dudaklarım konuşmamı zorlaştırıyordu. "Sukuna,Hera.. onlar artık yoklar,artık yaşadığımız o saray yok,artık hizmetkârlarımız yok,artık gücümüz yok,artık eski hayatımız yok ve bir daha asla o kadar mutlu olamayacağız. artık ben bir Kraliçe değilim,yalnızca sahip olduğu her şeyi tekrar kaybeden zavallı bir kadınım. sen neden hala burda,benim yanımdasın?"
bakışlarını benden kaçırarak soluklandı. bense,ona bu soruyu sorarken ruhumda herhangi bir yaşama arzusunun kalmadığını biliyordum. ben şu anda yaşamıyordum,yalnızca nefes alıp veriyordum ve hepsi bu kadardı. aşık olduğum adamı ve biricik kızımı kaybederek,bu kocaman ve acımasız dünyada yapayalnız kalmıştım. yaşamanın ne anlamı vardı ki?
"Sukuna-sama,mühürlenmeden evvel bana bir emir buyurdu Aya."
kaşlarım şaşkınlıkla havalandı,Hera beni çok uzak bir köşeye savurduğunda saatlerce tekrar onlara ulaşmaya çalışsam da,o kocaman ormanda kapana kısılmıştım. beni ordan kurtaran ve Sukuna'nın,Hera'nın mühürlenerek büyücülere mağlup olduklarını bana söyleyen Uraume'ydi. sanırım Sukuna ona bu emri,mühürlenmeden hemen önce vermiş olmalıydı.
"seni hayatının sonuna kadar korumam gerek Aya,bu Sukuna-sama'nın bana buyurduğu son ve en mühim emir oldu. yalnız,sakın tek sebebin bu olduğunu sanma. seni gerçekten seviyorum,sana gerçekten çok saygı duyuyorum Aya. bu yüzden,eğer Sukuna-sama bana bu konuda emir vermemiş olsaydı da,seni hayatını sonuna kadar korumak için burda olurdum."
yanaklarıma doğru sıcak gözyaşları akıyordu,demek Sukuna'nın,aşık olduğum adamın en sadık hizmetkârına buyurduğu son emir bu olmuştu.. duygulanıyordum,uzun zamandır bastırdığım yoğun duygular gün yüzüne çıkıyor ve sanki boğazıma sarılıyorlardı. bunların yanı sıra,Uraume'nin bana karşı olan sevgisi ve sadakati beni onurlandırmıştı. hala bu dünyada yapayalnız olduğumu düşünsem de,eğer bu güne kadar hayatta kalmayı başardıysam onun sayesindeydi.
"eğer burda,yanımda olmasaydın,çoktan canıma kıymış olurdum Uraume."
haklıydım,son birkaç aydır defalarca canıma kıymaya yeltenerek ölümle burun buruna gelsem de,her defasında Uraume beni kurtarmış ve hayatta kalmamı sağlamıştı.
"buna müsaade edemem,Aya. yoksa,Sukuna-sama ve Hera tekrar yanımızda olduklarında,tek bir hamlede boğazımı keserler." kıkırdadı. "ve şunun farkında ol ki,en kısa zamanda onların tekrar yanımızda olmalarını sağlayacağım."
bir sabah uyandığımda,her zaman olana benzer bir halde uzandığım yataktan yorgun ve ruhsuz adımlarla doğrulmuştum. farkındaydım,bu günde her gün olduğundan farksız olacaktı. tüm gün boyunca,Uraume'yle sığındığımız bu eski sarayın penceresinin yanında bulunan sandalyede oturacak ve Uraume'den güzel haberler bekleyecektim. o haberler gelmeyecekti,bense en kısa zamanda nasıl canıma kıyabileceğimi,Lorduma ve kızıma nasıl kavuşabileceğimi düşünüp duracaktım.ancak bu sabah,ansızın aklıma gelen şeyle bu düşüncelerden çok utandım. o kadar utandım ki,yüzüm kızardı.
bu güne kadar Sukuna'ya ve Hera'ya her zaman söyleyip durduğum,onları nerdeyse bıktırdığım bir söz vardı. 'ecel beni sizden almaya karar verene dek,her ne olursa olsun sizden asla ayrılmayacağım. son nefesim Lordumun ve biricik kızımın kollarında savrulacak,ne olursa olsun sizinle vedalaşmadan bu dünyadan göçmeyeceğim.'
peki ya ben neden ölmeye çalışıyordum? neden onları gerekirse senelerce ya da bir ömür beklemek dururken,neden ben canıma kıymaya yeltenerek onları sonsuza kadar kaybedecektim? bunu yapamazdım,aşık olduğum adama ve kızıma vermiş olduğum sözü tutmalıydım.
hızlı adımlarla -ki son birkaç aydır yalnızca yatağımdan sandalyeme yürümüş olmam nedeniyle,bu beni çok yoruyordu.- Uraume'nin çalışmalarını yaptığı odaya yaklaşıyordum. sabırsızlık duygusu beni bastırırken onun odasının kapısını çaldım,ardından bu kaba bir davranış olsa da onun yanıt vermesini beklemeden içeriye daldım.
"Uraume,beni bir lanete dönüştüreceksin."
•
bir sonraki bölüm final!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
daddy issues. | ryomen sukuna.
Fanfictiongo ahead and cry little girl, nobody does it like you do, I know how much it matters to you, I know that you got daddy issues. and if you were my little girl, I'd do whatever I could do.