10. Bölüm: Filistin Eylemi

121 22 21
                                    

Selamun aleyküm.

Upuzun, emek dolu bir bölüm oldu. Daha çok kişiye ulaşabilmemiz için yıldıza basmayı ve yorum yapmayı unutmayın ❤️

***

Rana Teyze'nin bana verdiği bütün gömlek ve etekler üzerime bol geldiği için en sonunda uzun, siyah, göğüs kısmı boncuklu bir elbiseyi istemeyerek de olsa giymiştim. Boyum Rana Teyze'den uzun olduğu için elbise tam olarak bacaklarımı kapatamasa da az önce bende görmekten hoşlanmadıkları o görüntüyü epeyce örtmüştü.

Aynadaki yansımama ilk önce uzaktan baktım. İçinde bulunduğum durum içler acısı olmasa şu görüntüme katıla katıla gülebilirdim. Fakat sadece sıkıntıyla iç çekmekle yetindim. Biraz daha yaklaştım aynaya. Ağlamaktan kızaran yüzüme, mavi gözlerimin etrafındaki beyazlığın üzerinde titrer gibi duran kan rengi kılcal damarlara baktım. Sonra Âsım'ın gözünden görmek istedim kendimi. Göz göze geldiğimiz o kısacık zaman dilimlerinde ne hissettiğini bilmek istedim.

Rana Teyze'nin odasından çıktığımda koridora yayılan pişi kokusunu takip ederek mutfağa girdim. Bir eli belindeydi, diğer eliyle kızarttığı pişileri ters çeviriyordu.

"Yardım edilecek bir şey var mı Rana Teyze?"

Dalmış olacak ki sesimi duyunca irkilir gibi olup arkasını döndü. Beni görünce üzerime giydiğim kıyafeti baştan ayağı süzdü ve gülmemeye çalışır gibi dudaklarını birbirine bastırdı.

"Kötü olmuş, değil mi?" Diye sordum elbiseyi iki parmağımla tutup geri bırakırken.

"Sen çuval giysen yine yakışır kızım" diye iltifat edip gönlümü hoş etmeye çalıştı. "Bir an değişik geldi de gözüme. Boyun da uzun maşallah, benim gibi kısa değilsin ki."

Dudaklarım zoraki bir tebessümü ağırladı. Yanına yaklaşıp bir işin ucundan tutmak niyetiyle ne yapabileceğime şöyle bir bakındım. O ise hissetmiş gibi: "Sen salona geç kızım" dedi. "Zaten bitti sayılır, geliyorum inşallah."

Esasında şu an, yardım edecek bir zihnî berraklığa sahip olmadığım için: "Peki" deyip salona geçtim. Kendimi koltuğa bıraktığımda gözüme ilk çarpan şey sehpanın üzerindeki iki kitap olmuştu. Âsım'ı, aşağıdaki çardakta kitap okurken gördüğüm zaman dilimleri öyle fazlaydı ki bu kitabın ona ait olduğundan şüpheye düşmedim. Koltukta biraz daha yana kayıp kitaplara uzandım.

Müslümanca Düşünme Üzerine Denemeler

Müslümanca Yaşamak

İkisi de 'Rasim Özdenören' adlı bir yazara ait olan kitaplara bakıp sayfalarını araladım. Kalbimde de yeni bir sayfa aralandı sanki. Âsım'la ilgili farklı şeyler öğrenip nakşedecektim o sayfaya. Fakat altı çizili bir cümleye parmağımı yaklaştırırken Rana Teyze, elinde tepsiyle salona girdi. Kitapları telaşla kapatıp tekrar sehpaya bıraktım. Fakat artık incelediğimi görmüştü.

Oldukça olağan bir şey yapmışım gibi: "Âsım da senin gibi kitap kurdudur" dedi. Bunu derken az önce o kitaplara niçin ilgi duyduğuma dair en ufak bir tahmininin bile olmadığını sezdim. Bu durum beni rahatlatırken onu dinlemeye devam ettim.

"Bazen ona takılıyorum. 'Evlenirsen karın yandı, her yeri kitaplığa çevirirsin sen' diye... Bakma burası toplanmış hâli. Âsım, her yere kitap bırakır. Kızınca da: 'Nereye gitsem elimin altında olsunlar, boş durmak yerine iki satır da olsa okuyayım,' der. Ben de o yüzden sehpadakileri çekmemiştim temizlik yaparken."

Âsım'la aynı evi paylaşmak... Onun eşi olmak...

Kendimi yeni bir hayalin pençesinde kıvranır hâlde buldum birden. Onunla aramızdaki tüm mesafelerin, kuralların ve sınırların yerle bir olacağı o kutsal bağı düşündüm. Babam, evlilik için hep bu tanımı yapardı: Kutsal bağ. Şimdi Âsım'la kendimi aynı çatı altında aradaki tüm engellerin kalktığı bir yakınlıkta hayal ederken babamın bahsettiği o bağ, zihnimde yeni bir anlama bürünüyordu.

Kardelenler Üşümez mi?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin