13. Bölüm: İtiraf

125 21 18
                                    

Bir sırrı taşımak kalpte... Gizlenmek, kaçmak, saklanmak. Fark edilmekten ölesiye korkmak...

Bir sırrı taşımak kalpte... Sanki biri şu iki göze baksa; orada o gizin emareleri görülecekmiş gibi müthiş endişeler duymak. Bu yüzden sık sık kaçırmak gözlerini. Ola ki bir cümlenin başında, sonunda veya ortasında adı geçse; ellerini nereye koyacağını şaşırmak, kelimelerini yitirmek ve susmak.

Kaçtığım Sümeyye değildi esasında. Kaçtığım Âsım'a dair her görüntü, her ses ve her anıydı. Fakat aynı evde yaşadığım Sümeyye'nin eniştesi ile Âsım, oldukça yakın iki dosttu. Bu yüzden kızları eve davet ettiğimde, bir masa başında hep birlikte yemek yediğimizde "Âsım" ismini işitmek hem çok olağan hem de çok olağanüstüydü benim için. Olağandı, çünkü istesem de istemesem de sürekli maruz kalıyordum. Olağandışıydı, çünkü onunla ilgili yeni şeyler öğreniyordum.

Öğrendiğim şeyler basit ve ufak şeyler olsa da onunla ilgiliydi ya; göğüs kafesime kaldıramayacağım bir yük binerdi ne zaman duysam. En çok da böyle zamanlarda zordu gizlenmek. Kaçsam yakalanırdım çünkü. Biri fark etmese bile diğeri muhakkak fark ederdi sebebini. Sadece Sümeyye olduğunda kaçabiliyordum da; kalabalıklar içinde ancak acısını yükleniyordum.

Telefonum çalmasa belki sabaha dek yeni kaçış yöntemleri arardım. Fakat ısrarla çalınca mecburen bıraktım arayıp durmayı.

"Anne?"

"Gül gibi işini neden bıraktın Kardelen?"

Onun sitemli ve öfkeli sesini işitince tek elimle gözlerimi ovuşturup ofladım. Ailemden kaçmak belki de en zoruydu. İşi bırakalı henüz iki hafta geçmesine rağmen nasıl haberleri olmuştu, hiç bilmiyordum. Fakat onu da çok geçmeden öğrendim:

"Bir hafta önce Alperen söyledi, birden işini bırakmışsın. Bana söylemeni bekliyorum bir haftadır. Sen hiç bizden bir şey gizlemezdin kızım. Zaten son zamanlarda sesin de kötü geliyordu. N'oluyor sana, anlamıyorum."

Yataktan doğrulup ayaklarımı aşağı sarkıttım. Epey uzayan saçlarımı karıştırıp: "Biraz dinlenmek istiyorum anne" dedim donuk bir sesle. "Çok yorgunum... Uzun bir süre sadece dinlenmek istiyorum."

Aklına kötü şeyler geldiğinden dolayı mı bilmiyorum ama sesi birden değişti, merhamete bulandı.

"Kızım neyin var? Zaten uzaktasın, merakta bırakıyorsun bizi!"

Arkadan babamın boğuk sesini işittim. "Verir misin telefonu canım?" Ardından hışırtı sesleri doldu kulağıma.

"Kızım, neler oluyor? Canını sıkan neyse söyle. Annen de ben de hep yanındayız, biliyorsun değil mi?"

Uzun ince eşofmanımın portakal desenleriyle anlamsız bir şekilde oynamaya başladım.

"Biraz ara verdim baba. Birikimim var epey." Sümeyye'nin okulunu bitirmesini bekleyeceğime hiç değinmeden: "Bir süre çalışmayacağım" dedim.

Yeni bir oda arkadaşı bulduğumu biliyorlardı fakat detaylarına hâkim değillerdi. Annemin gazabına uğramamak için Sümeyye ile ilgili birçok bilgiyi ondan gizlemiştim. Özellikle dernekten tanıştığımızı ve tesettürlü olduğunu...

"Dinlenmek istiyorum baba. Çok yordu beni son oyunlar... Bir süre kendime vakit ayıracağım. Aylar bulabilir bu süreç. Ama ruh sağlığım inan ki daha önemli. Sonra Ankara'ya gelip oradaki Şehir Tiyatrosu'na iş başvurusunda bulunacağım."

Yanlarına gideceğimi duyunca sevincini gizleyemeden: "Zaten biz de yakınımızda ol isteriz, tek kızımızsın sen." Dedi. Kısa süren sessizliğin ardından derin bir iç çekti.

Kardelenler Üşümez mi?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin