7. Bölüm: Tutunduğum Anlam

112 18 10
                                    

Rana Teyze'nin verdiği bir bardak suyu dört büyük yudumda bitirip önümdeki sehpaya bıraktım. O anı hatırladıkça vücudumun ürpermesine engel olamıyordum.

"Sağ ol Rana Teyze."

"İyisin, değil mi kızım?"

Başımı sallayarak tebessüm etmeye çalıştım. Yine de pek iyi olduğum söylenemezdi.

"Bu mahallede de sapığı uğursuzu yoktur aslında. Kendi hâlinde herkes... Kimdi ki sana sarkıntılık eden çocuk?"

Tedirginlikle böyle bir soru yönelttiğinde: "Aslında..." diye söze girdim. "Şehir tiyatrosundan arkadaşımdı o... Bana karşı duyguları vardı. Bu yüzden yüz vermiyordum. Fakat içip gelmiş bugün... Kendini kaybetmiş. Normalde bu kadar ileri gidebilecek biri değildi."

Rana Teyze, duyduklarına inanamıyormuş gibi elini dehşetle dudaklarına götürdü. Birkaç saniye sessizlikten sonra heyecanla: "Kuzum..." dedi. "Güvenme sakın o çocuğa, içip içip kapına gelebilecek kadar sıkıntılı bir tip belli ki... Allah korusun ya!"

Elimi elinin üzerine koyup: "Korkma, bir şey yapamaz." dedim. "Biraz tartışmıştık geçenlerde. Onu kafasına takıp içmiş olmalı. Bir daha böyle bir şey yapacağını sanmıyorum."

Söylediklerim onu rahatlatmamış gibiydi. Kaşlarını kaldırıp yüzüme baktı. Ben de Hazal eve varmadan evde olmayı istediğim için çantamı koltuktan çekip ayaklandım.

"Nereye kızım, daha yeni geldin. Yemek yerdik birlikte."

"Sağ ol Rana Teyze..." dedim salonun kapısına doğru yürürken. "Gitsem daha iyi olacak..."

O da arkamdan gelip: "Peki..." dedi. "Dikkat et kendine, bir sıkıntı olursa bize haber ver, olur mu?"

Koridorda yürürken: "Olmaz büyük ihtimalle" dedim. "ama olursa da haber vereceğim ilk kişi siz olursunuz."

Kapı kulpunu aşağı indirip dışarı çıkmak için bir adım atmışken karşımda beliren tanımadığım yüz sebebiyle irkilerek geri çekildim. Elleri ceketinin cebinde, iri yarı, kirli sakallı, orta yaşlarda bir adamla yüz yüze gelmiştik. Beni görünce ilk başta o da şaşırdı fakat çok geçmeden dudağının kenarıyla güldü.

"Ooo... Âsım Bey'in sevgilisi de mi varmış... Ne yere bakan yürek yakanmış meğer."

Hiçbir şey anlamadan kaşlarımı çatarak karşımda tuhaf tuhaf gülen adama baktım. Hareketleri ve konuşması öyle iticiydi ki birkaç adım geriye gitme ihtiyacı duydum. Rana Teyze arkamdan çıkıp adamın önüne geçti.

"Siz kimsiniz? Ne diyorsunuz?"

Ondan daha önce hiç duymadığım sert bir ses tonuyla bunu sorarken adama güvenmemiş olmalı ki kapının kolunu tuttu. Kapatmak için hazırlandı. Fakat adam ellerini hızlıca cebinden çıkarıp kapıyı tuttu:

"Seninle bir derdim yok teyze!"

Bunu derken bana bakmaya devam etmesi biraz daha gerilememe sebep oldu. Yumruk yaptığı eliyle burnunu silip: "Bana Âsım'ı çağır!" dediğinde koridorun ortasındaki kapının gürültüsüyle arkamı döndüm.

Âsım, başında bulunan beyaz takkeyi çekip çatık kaşlarla bize doğru yaklaştı. Adamı tanıyor olmalıydı ki: "Senin ne işin var lan burada!" diye öfkeyle bağırdı.

"Siz içeri geçin çabuk teyze!"

Âsım'ın net ve yüksek sesiyle irkilerek Rana Teyze'ye baktım. Gözleri korkuyla irileşmiş, elini ağzına götürüp: "N'oluyor oğlum?" diye soruvermişti.

"Teyze, lütfen geçin içeri."

Yeğeninin ciddiyetini ve öfkesini fark edince kolumdan tutup: "Gel kızım..." diye mırıldandı. Salona doğru yürürken adamın: "Sevgilin bir içim su..." dediğini işitip ürperdim. Rana Teyze'yle salona girdiğimizde o da benim gibi korkmuş olmalı ki kapıyı kapatıp sırtını duvara yasladı.

Kardelenler Üşümez mi?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin