4. Bölüm: En Berbat Gün

113 21 10
                                    

Rollerimiz ve oyun metni hepimize dağıtılmıştı. Çoğu kısa diyaloglardan oluşan bir oyundu. Karakter komedisiydi, okurken bayağı keyiflenmiştik. Dram türü oyunlarda çoğu zaman başrol oyuncu olarak bazense yardımcı oyuncu olarak yer aldığım için şimdi komedi türü oynayacak olmak bayağı ilgimi çekmişti.

Bir süre Kağan Bey'in oyunla ilgili verdiği bilgileri ve dikkat etmemiz gereken hususları dinledik. Daha çok başrolle konuşuyor ve önemli noktaları durmadan tekrar ediyordu. Ben de o esnada metni üstünkörü gözden geçirmeye devam ediyordum.

Elindeki metinle birlikte yanıma gelip: "Konu çok iyi ya!" diyen Tarık'a bakıp gülümsedim.

"Evet, ben de çok sevdim."

Metni incelemeye devam ederken yanıma gelip yaslandığım duvara o da sırtını yasladı. Birkaç komik diyaloğu sesli bir şekilde okuyup beni ve yakınımızdaki birkaç kızı güldürdü.

"Yalnız Kardelen, senin bu role adapte olman biraz zor gibi, üç dört rolün hep dramdı."

"Orası belli olmaz." deyip göz kırptım. İşimi seviyordum, hangi rol olursa olsun günlerimi o rolün hakkını vermek için çalışmakla geçiriyordum. Hâliyle zor bir rol bile olsa kaldırabileceğimi düşünüyordum. Kaldı ki bu sefer yan rollerin birindeydim.

Oyunculuk konusunda iddialı olmamın sebebi; çok çalışmaktı. Yoksa arkadaşlarımdan ekstra bir yeteneğim olduğunu düşünmüyordum. Hepsi gerçekten yetenekli oyunculardı, hatta birkaçı film ve dizilerde başrol olmasa da çeşitli roller üstlenmişti. Bir keresinde ben de bir teklif almış olsam da kabul etmemiştim. Ben tiyatro sahnesini seviyordum, dizi veya filmlerde rol almak gibi bir hayalim hiç olmamıştı.

"Sana dram yakışıyor ya, komedi oyununu bilemedim."

Tarık, bir süre daha bana takılacak gibi hissettiğim için söylediği şeye başımı sallamakla yetindim. O da eline koz vermediğimi fark edip başka bir arkadaşıyla uğraşmaya gitti. Elimdeki metne odaklanmayı sürdürdüm. Daha çok kendi karakterimin diyaloglarına göz gezdiriyordum. Eve gidince hepsini daha detaylı okuyacak, aralarındaki bağlantıya göre de ses tonu ve mimik çalışacaktım.

Saat 17:30'a kadar çalıştıktan sonra Kağan Bey yorulduğumuzu fark edip gidebileceğimizi söyledi. Arkadaşlarla biraz oyun üzerine sohbet ettikten sonra tiyatro binasından ayrılıp taksiyi aradım. Hava bugün biraz kasvetliydi, başımı kaldırıp gökyüzüne baktığımda kararan bulutları gördüm. Birazdan yağmur yağacak gibiydi. Tam da sevdiğim bir hava vardı bugün İstanbul'da.

Hızlıca hırkamı giyip taksiyi beklemeye koyuldum. Gelip geçen insanları, yüzlerindeki ifadeleri uzun uzun inceledim. Hangi yüze baksam okuduğum kitaplardaki uzun betimlemelerin bir benzeri zihnimde yankılanıyordu. Hatta kimilerine hayat hikâyelerini tahmin etmeye çalışarak bakıyordum. Az önce karşıdan karşıya geçen kadının fönlü saçlarına, takım kıyafetlerine, ceketinin içine giydiği yakası ütülü beyaz gömleğine ve yorgun görünen yüzüne bakınca aklımda çeşitli senaryolar belirdi sözgelimi. Çalıştığı bankada oldukça yorulmuş, eve gidince yapacağı şeyleri planlayan bir iç dünya belirmişti zihnimde. Kırmızı ışıkta duran bir aracın açık penceresinden sarkan küçük çocuğun üzgün yüzünü ve öndeki anne ve babasının gergin yüzlerini gördüm sonra. Trafiğin yoğunluğundan bunalmış yahut aralarındaki tartışmadan gerilmiş gibiydiler.

Daha derinlikli düşüncelere bile dalabilirdim lakin o esnada beyaz lüks arabasını önümde durduran kişiye bakıp biraz gerildim. Gelen kişi Alperen'di. Arka tarafta ise sonuna kadar açık olan camdan; Seda, Mine ve Mine'nin sevgilisi Yağız gülümseyerek bana bakıyordu.

"Sen gelmeyeceğim dedin ama gönlümüz sensiz gitmeye razı olmadı. Hadi, gel."

Seda'nın neşeli sesi beni daha çok sinirlendirmişti. Alperen'in yakınlaşma çabalarının farkında olan biri olarak bu yaptığı bana bir oyun gibi geliyordu. Sanki aramızı yapmaya çalışıyor gibiydi. En son oyun sonrası saçlarımla ilgilendiği bir vakitte söylediklerini anımsadım. Alperen'i, onun bana karşı olan duygularını sürekli olarak dile getirmeye çalışması ve bugün sabah whatsapp grubundan attıkları mesaja olumsuz cevap vermeme rağmen inatla gelip beni almaları... Sanırım kendimi bir oyunun tam ortasında hissetmem çok doğaldı.

Kardelenler Üşümez mi?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin