🐛 2. Bölüm 🦋

1.7K 312 104
                                    

🐛2

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

🐛2. Bölüm🦋
_____________________________________________________________________________
Ben yemenimi al isterim, ortasında dal isterim, bir güzelce yar isterim...
______________________________________________________________________________

Uludağ'ın zirvesinden süzülüp köyün taşları kıyısından süzülen ince çayda dalgınlıkla dolanmaktaydı gök gözler. Zihninde on yedi senelik ömrünün her bir karesi canlanmakta, yaşadıkları acılar da, mutluluklar da, üzüntüler de irislerinden birer bulut gibi geçip gitmekteydi. Anasının bereleri avuçları, babasının her daim ağrıyan beli ve sırtı, bakkaliyeye yazdırmadan alamadıkları bir avuç şeker. Tüm bu garibanlığa rağmen bir gün olsun niçin ziyan zebil ettin diyerek horlamamıştı onu Hüseyin efendi. El kadarken ekmek yapacağını sanarak yarım çuval unu çamurlu suyla mundar etmiş, anası ah vah etse de babası kederli bir soluk çekerek büyüyesi dek ananla kar hamuru e mi kızım diyerek okşamıştı başını. Bir kez şen haliyle görmemiş olsa da o güneşten kararmış çehresiyle onları geçindirmek için gecesini gündüzüne katmıştı.

Ya Eysan Hanım? En son ne vakit kendine yeni bir entari alabilmişti Bursa'dan? Yahut bir top allı güllü eteklik kumaş? Yabanlık, bayramlık diye saklaya saklaya on senedir aynı esbabları giymez miydi cemiyetlerde? Lakin düşünüyordu da tüm bunlara rağmen huzurluydu onlar. Evlerinde ne kavga gürültü olur, nede evin babasının eli bir kez olsun kötek atmak için havalanırdı. Karınları yarım yamalak doymuş olsa bile şikayetlenmezlerdi birbirlerine. Amma yaşlanmıştı gayrı ikisi de. Yarın öbür gün ağabeylerinden biri evlenmeye kalksa kaynata, kayınna olacaklar, belki torun seveceklerdi. Nasıl seveceklerdi ? El tarlalarında marabalık yaparak bükülmüş belleriylen mi? Yoksam gece uyutmayan yaralı avuçlarıylan mı? Bir şey yapmak icap etmekteydi. Bir şey yapmak, bu gidişe gayrı dur demek lazım gelirdi. Ve bunu edecek olan ise tekne kazıntısı Asya'dan başkası değildi.

Günseli elindeki testileri sıkı sıkı tutarken bir an duraksayarak bakmıştı yol boyunca ağzını bıçak açmayan arkadaşının yüzüne. İri mavi gözlerinin nasıl boşluğa dalıp gittiğini görmüş, yüzü endişeyle dolarken içine kesik bir soluk çekmişti. Asya bahar kuşları gibi cıvıldayan , etrafına rengarenk bir neşe saçan bıcır bıcır bir kızdı her daim. Onu kimse kolay kolay somurturken göremezdi. Düştüğünde kalkmasını, yaralandığında yarasını sarmayı, en umutsuz anlarda bile umut etmeyi pek eyi bilirdi. Peki niçin şimdi öyle süzülmüştü mavileri? Şahbanu denen fitne fücurun dediklerine mi güceniklik etmişti? Hoş, Günseli o anda Asya'nın bir kahkaha atıp Şahbanu'nun saçlarını nasıl yolmadığına şaşırmıştı ya! Normalde Asya öylelerine haddini tez bildirirdi. Amma etmemişti. Niçin etmemişti? Aklına gelenle bir an duruvermiş, elindeki testileri yere bırakıp yapımıştı ahretliğinin koluna.

K O Z A L I K I Z I K 🦋🐛Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin