🐛6.Bölüm🦋

1.8K 361 259
                                    

🐛6

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

🐛6.Bölüm🦋
_____________________________________
Uzun kavak ne gidersin engine? Yaprakların benzemiyor rengine. Anne beni verecek misin dengime?

Rahmetli Kurtulmuş Bey ve Zümrüd Hanım için yapılan hayırın üzerinden çok geçmemişken bir sabah çalınmıştı Şaban Bey'lerin kapısı. Hüsna Hanım'ın dünürbaşı olarak aracılığa seçtiği birkaç olgun kadın gitmiş, isim anmadan Haskan'ların oğlu için kızınız Şahbanu'yu istemek dileriz demişlerdi. Şahbanu başta olmak üzere tüm aile havalara uçmuştu tabii. Öyle ya, herkese nasip olmazdı Haskan'lar ile dünür olmak. Kadınlar saygıyla buyur edilmiş, kalfalara bırakılmadan evin hanımları tarafından ağırlanmıştı. Genç kız kurum kurum kurulmuştu dünürcülerin yamacında. İnanamamıştı. O gün Yıldırım'ın çıkışmasından sonra tüm umudunu kesmişti halbuki. Lakin anlaşılan genç adam o maraba kızını bahane ederek onunla konşmak, hatta belki yüzünü yakından görmek niyetiyle gelmişti yanına. Neyse! Nihayetinde nicedir düşlediği şey olacaktı ya, ötesini berisini düşünmeye hacet yoktu.

Hanımlar Şaban Bey'lerin evinden memuniyetle ayrılmışlar, dönüşleri doğruca Haskan'lar konağına olmuştu. Hüsna Hanım onları hop oturup, hop kalkarak beklemekteydi. Bir tanecik oğlu seneler sonra ana ben bu kızı almak dilerim demişti ona. Bunun mutluluğu dahi ayaklarını yerden kesmişken nasıl sakin kalabilirdi ki? Hem Şefik'in Yıldırım'dan evvel evlenmesi iyi olacaktı. Sonuçta o bu konağın ilk oğlan torunuydu. İlk evlenip bu konağın büyük gelinini getirmesi  icap ederdi. Öyle de olmuştu şükür.

Görücü gününden sonra tez geçmişti günler. Tez ve hazırlıklarla dolu geçmişti. Hüsna Hanım bu zamana kadar Kozalıkızık da görülmemiş bir söz bohçası hazırlamıştı gelinine. Çiftlik sattıran denen pullu boncuklu el işi kumaştan metrelerce koymuş, bir o kadar da ipek kumaş kestirmişti. Sedefli hamam takunyasından gümüş tasına dek vardı ipek üzerine işlenmiş bohçasında. Bir tepsi cevizli, bir tepsi fındıklı, bir tepsi de fıstıklı baklava yaptırılmış, koca iki sini cevizli lokum dökülüp üzerine koca ceviz taneleriyle gelin ve damadın baş harfleri çizilmişti.

Nihayetinde Haskan'lar türlü hazırlıkları, kucak kucak bohçalarıyla teyitleşildiği akşam söz kesmek üzere dayanmışlardı Şaban Bey'lerin kapısına. Kapı evin kalfası tarafından saygıyla açılmış, ev sahipleri konuklarını hemen avluda büyük bir ihtimamla karşılamışlardı. Fakat Şahbanu'nun elinde baklava tepsisiyle içeri giren Yıldırım'ı gördüğü an başından aşağı bir kova kaynar su dökülüvermişti. Öyle ya, adetlere göre damat isteme gecesinde ve gelin almada kız evine gelmezdi. Ayıp kaçardı öylesi. Ve Yıldırım'ın gelip Şefik'in gelmemiş oluşu bir tek şeye delalet etmekteydi. Gözleri bir anda dolu dolu olan genç kız kendini odasına zor atmıştı. Anası ne kadar dil dökse de onu oradan çıkaramamış, sonunda babası müdahalede bulunmuştu. Şaban Bey'in Şefik ile evlenmeyi istemediğini söyleyen kızına tek cevabı ise koskoca Haskan'lar benden kız isterken sana soran mı var, yetti gayrı şımarıklığın olmuştu. Böylece iş yarıda kalmamış, o akşam Şefik ve Şahbanu'nun sözleri kesilip şerbetleri içilmişti. Buna en memnun olan ise şeksiz şüphesiz Yıldırım olmuştu.

K O Z A L I K I Z I K 🦋🐛Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin