🐛15.Bölüm🦋

2.6K 429 306
                                    

🐛15

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

🐛15.Bölüm🦋
_____________________________________________________________________________________________________________
Elmayı yüke korlar , ağzını dike korlar kız annem. Beni senden alırlar, boynunu büke korlar kız annem!
_____________________________________________________________________________________________________________

Yazı kışı işlemekle geçen köylerin şüphesiz ki tek eğlenceleri kurdukları düğünleri, dernekleriydi. Bilhassa da hanımların! Beyler gibi diledikleri vakit kahvehanede toplanamadıkları ve evlerinde oldukları her vakitte yapmaları icap eden bir işleri olduğundan günlük hayattan kurtuldukları, diledikleri gibi süslenerek gönüllerince eğlendikleri tek yer kına geceleriydi. Nitekim kına eğlencelerine sünnet düğünü edilmiş oğlanları dahi kabul etmeden kadın kadına vakit geçirirlerdi. Bundandır ki kendilerine birazda eğlence çıksın niyetiyle geleneklerine birsürü kına eğlencesi adeti sığdırmışlardı. İki bayram arasını nişanlı geçiren geline bayram kınası, yaz sonuna bırakılan düğünün yaz başı başlayan hazırlıkları sırasında geline aynı kumaştan dikilen şalvar ve bluz ikilisinin giydirildiği mintan kınası , birkaç gün sonraki düğün için toplaşarak pişirecekleri cevizli lokumları yaptıkları güne lokum kınası , düğünden önceki gün baba evine veda eden kıza gelin kınası, sünnet olacak oğlan çocuklarına sünnet kınası, altıncı ayını sağlıkla dolduran kız bebeklere ise altı ay kınası yapılırdı. Genellikle erkeklerin oynadığı düğünde diledikleri gibi eğlenemedikleri için düğünün ertesi sabahı paça günü tertip eder, yeniden gelinliğini giydirip süsledikleri gelini bir kez daha oynatırlardı. Ama tüm bunlar yapılırken koca koca masraflar harcanmaz, düğün sahibine yüklenilmez, hatta herşey imece usulü yapılarak evlenen ve evlendirenlere destekler verilirdi.

Erken yenilen akşam yemeğinden sonra tez elden hazırlanmış ve beylerin eşliğiyle birlikte meyveci Şaban Efendi'nin evine gelmişlerdi konak hanımları. Şahbanu'nun bayram kınası çok kalabalık olunmayacağından ötürü üst salonda yapılacaktı. Adamlar için ise bahçedeki asma altı güzelce hazırlanmış, köşeye koca bir semaver kurulmuştu. Hüsna Hanım günlerdir beş karış gezdiği suratıyla kızı Yıldız'ı koluna takıp önden önden çıkmıştı yukarı. Huri Hala ise Asya'nın koluna tutunarak ağır adımlarla tırmanmıştı merdivenleri. Esasen onunda hiç gelesi yoktu ya, kardeşinin hatrına gelmişti işte. Yoksa o daha gelin çarşısına çıkıldığında vermişti Şahbanu denen kızın notunu.

Kolay kolay birşey beğenmeyen, sürekli oflayıp puflayan, hiç bir şeyle memnun olmayan, işler istediği gibi gitmediğinde huysuz bir suratla kollarını kavuşturup küçük büyük demeden terslenen cadalozun tekiydi işte. Almak niyetiyle baktıkları hiç bir şeyi beğenmemiş, kuyumcuyu adeta onlara dar etmişti. İki koluna beşer bilezik takıldığındaysa gözlerini devirerek sade nişan için bunlar zar diyerek Huri Hala için son noktayı da koymuştu. Demek ki bazı şeyler karakter meselesiydi. Ve varlık içine doğup, bi'eli yağda, bi'eli balda büyüse dahi insan içinde varsa muhakkak görgüsüz olabiliyordu.

K O Z A L I K I Z I K 🦋🐛Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin