🐛3.Bölüm🦋

1.8K 307 211
                                    

🐛3

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

🐛3.Bölüm🦋
______________________________________________________________________________________
Gel yanıma gir canıma ayletme beni, yedi de sene mapusta yatsam alacam seni!
_______________________________________________________________________________________

-Hamdü senalar olsun Huda Mevlama! Gurbet ellerde kalmış kanadı kırık evladımı görmüşüm ya bu sofrada, gayrı ecel gelse gözüm açık gitmeyecem öte dünyaya!'

Şenlik yeriydi bu akşam Haskan'ların büyük sofrası. Bir gün evvelinden başlanmıştı hazırlıklara. Gelecek olan konağın ufak oğlu değilde reis-i cumhurmuş gibi avlular baştan aşağı yıkanmış, ahşap basamaklar arap sabunuyla möbkem möbkem fırçalanmıştı. Arka bahçeden kesilmiş kucak kucak güllerle doldurulmuştu salonun köşelerindeki şehir işi vazolar. İçerisi kuş sütü eksik olan sofranın yemek kokularıyla karışık misler gibi gül kokmuştu. E kolay mı? Ailenin senelerdir onlardan uzaklarda yetişmiş, anasızlığın ve babasızlığın acısını iliklerine dek yaşamış oğlu temelli yuvasına dönmüştü.

Huri Hala içinin coşkunluğunu her zamanki gibi perdesizce dışarı vurmuş, konağa girdiği andan beri defalarca yaptığı gibi masa başında da Yıldırım'ı çekip hala ufacık oğlan gibi gördüğü heybetli delikanlıyı bağrına basmaya çalışmıştı. Bu teşebbüsü genç adamın iri yapısından mütevellit pek mümkün olmasa da onu göğsüne yaslamış gibi memnun etmişti. Öyle ki, yemeklerini yemekte olan konak halkı bu manzara karşısında lokmalarını zorlukla yutarak gülmeden edememişlerdi. Lakin n'apsındı canım? Şefik veletiyle Yıldız cadısı hiç Yıldırım gibi sevdirmezlerdi ki kendilerini. Halbuki o yeğenlerini hep kendi doğurduğu evladı gibi görüp severdi.

Nasip olmamıştı ona ana olmak. On altısını sürerken kapılarını aşındıran görücülerden birinin oğluna gönlünü düşürmüş, rahmetli babası ishareye yattım, bu işte hayır yoktur cay kızım dese de o gelecek her mihneti kabul ederek sevdiğinden caymamıştı. Yedi gün, yedi gece süren koca bir cemiyetle evlenmiş, gelinliğinin ilk senesi her genç kızın düşlerindeki gibi mutlulukla geçmişti. Fakat baba yüreğine mâlum olanın başına gelmesi uzun sürmemişti. Aniden hastalanmıştı gözünün içine bakan melek kocası. Bir hafta sürmüştü yatmalığı. Kabus gibi geçen koca koca yedi gün. Sabahlar olmayan koca yedi gece. Ne bir lokma geçmişti adamcağızın boğazından, nede bir yudum su. İçinden çıkaracağı birşey kalmayınca safi kan kusar olmuştu. Haberi yoktu meğer senelerdir bedenini sinsi sinsi saran hastalıktan. Hastalandığı cumadan öteki cumaya dek ancak direnebilmiş ve o sabah cuma selasından evvel onun selası çınlatmıştı Kozalıkızık göklerini. Gitmişti Huri'nin yiğit sevdiği. Ona bu dünyada bir sene cenneti yaşatıp terki diyar eylemişti dünyayı. Babasının cay deyişini anımsayan Huri'ye ise bir sene sonra boynu bükük baba evine dönmek kalmıştı. Allah var kötü de karşılanmamış, evlat denerek yeniden basılmıştı bağırlara. Amma bir daha da evlenmeyi hiç mi hiç düşünmemişti. Bahtına yeğen sevmek, yeğenlerini büyütüp mürüvvetlerini düşlemek düşmüştü. Yüzünde oluşan içten tebessümle dönüp yamacında oturan yaşlı kadının omuzuna değdirmişti elini Yıldırım.

K O Z A L I K I Z I K 🦋🐛Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin