Ben: Şımarık,(20.19)
Ben: Neden erkenden kaçtınız?
Şımarık: Neden mi?(20.30)
Şımarık: Kızı yiyecektin de ondan.
Şımarık: Kızın namusu elden gidiyordu.
Yerim yani ne var?
Ben: Abartma.
Şımarık: Ben mi abartıyorum?
Şımarık: Öyle bir baktın ki kız bile korktu.
Şımarık: Irz düşmanı.
Ben: Abartıyorsun.
Şımarık: Kızın dibine girip saçını koklayan da bendim.
Ben: Sus be.
Şımarık: Ben çok akıllıyım ya.
Ben: Ne alaka?
Şımarık: Geliyorsun okula değil mi?
Şu an kendimi Sare'nin yerine koydum. Soruya soruyla karşılık verilmesi gerçekten de kötüymüş.
Ben: Geliyorum.
Şımarık: OK.
Görüldü yapıp WhatsApp'tan çıktım. Amacım sinir etmekti sadece. Bir sürü bildirim geldi ama hiçbirine bakmadım. Telefonu önümdeki masaya bırakıp karşıdaki tek katlı mavi eve baktım. Gerçekten de güzel şeyler aniden olurmuş. Evlerimiz karşı karşıyaydı. Daha da güzeli ise, Ben Dimma ile konuştuktan sonra kapı çalmıştı ve Dima'dan kapıdaki kadının Sare'nin annesi olduğunu öğrenmiştim. Dima, Selin ablayı içeriye davet etmişti. Selin abla, benimle de birazcık sohbet etmişti. Çok tatlı bir kadındı.
Kayınvalide:)
Beni mutluluktan havalara uçuran"Yarın akşam yemeğe bekliyorum," demesiydi. Dima'ya kabul etmesi için yalvaran bakışlar attığımda ise dayanamayıp kabul etmişti.
Selin ablayı yolcu ettikten sonra koşarak odama çıkmıştım. Şimdi ise günün en sevdiğim saatiydi. Akşam olmuştu ve hafif rüzgarlı bir hava vardı. Havalar soğumaya başlıyordu ki sonbahar benim en sevdiğim mevsimdi. Mutluluğum ikiye katlanmıştı. Ani duygu değişimlerim vardı işte. Balık burcunun belirgin özelliğiymiş galiba. Pek anlamam da, Defne dibimden ayrılmıyor mâlum.
Canım acayip dışarıya çıkmak istemişti. Odamdan çıkarak merdivenleri seke seke indim. Babam ve Dima salondaydı. Babamın yanına ilerledim. Televizyona bakıyordu. Ne izlediğine baktığımda bunun bir belgesel olduğunu anladım.
Ellerimi omuzlarına koydum ve eğilip yanağından öptüm. O da elimi tutmuştu."Markete gidebilir miyim?"diye sordum. Birkaç saniye cevap gelmedi. Sorumu tekrar soracaktım ki "Neden?"diye sordu. Sorgular gibi değildi, öylesine soruyordu.
"Çikolata alacağım,"diye kestirip attım. Sadece bahaneydi ama alsam da işime gelirdi. Yine biraz durdu ve "Gidebilirsin,"dedi. Neredeyse koşarak kapıya ulaştığımda Dima'nın sesini duydum."Kız deli, düşeceksin,"dedi. Ben ise arkamı dönüp ikisine de uzaktan öpücük yolladım. Ayakkabılarımı giyip, askıdan anahtarımı aldım ve dışarı fırladım. Arada geliyordu, anlık enerji patlaması.
Sokakta ağır ağır yürüdüm. Markete vardığımda ise artık her şey susmuştu. Bir sorunum vardı.
Karam mı, Browni mi?
Bence, ikisi de!
Mutlulukla arkamı döndüm ve birisiyle burun buruna geldim. Sare'ydi. Kalbim yerinden çıkacaktı veya Sare, kalp atışlarımı duyacaktı. İkisi de, sonum olurdu.
Biraz uzaklaşıp gülümsedim ve "Merhaba,"dedim. O da uzaklaşıp gülümsedi. "Bu saatte, ne tesadüf?"dedi gülümsemesini sürdürerek.
Mesafeli konuşmaları sevmiyorum.
"Şey, dışarıya çıkmıştım, çikolata alayım kendime dedim. Sen?"Sesimdeki titreme nitekim beni ele verse de çok umursamamaya çalıştım.
"Ben de mahallenizi geziyordum, içecek alayım dedim."Bakışlarımı indirip eline baktığımda enerji içeceğini gördüm.
Bu saatte mi?
Birkaç adım attı ve arkasını dönüp bana baktı. Kafasıyla ileriyi işaret ederek"Gelmiyor musun?"dedi.
Seninle...
"Geliyorum,"diye mırıldandım birkaç adım atarken.
Aramızda tek bir konuşma geçmezken marketten çıktık. Yan yana yürüdük. Konuşacak konu arıyor gibime geldi. Bana fark etmezdi, konuşmadan da durabilirdim.
Kafasını çevirip bana baktı, sonra da"Neden bu kadar uzunsun?"diye bir sitemde bulundu. Omuz silktim. Yeterli olmayınca da"Sen kısasın,"dedim. Yalan yoktu, bana göre kısaydı.
"Ben mi kısayım?"dedi hakaret edilmiş gibi davranırken. Bu arada kaldırımın ortasında durmuş ve bana dönmüştü. Aşağıdan yukarıya beni süzdü ve"Boyun kaç ki senin?"diye sordu. Verebileceği tepkiyi ölçmeye çalıştım fakat tam kestiremedim. Umursamazca"1.79,"deyiverdim. Dudaklarından şaşkınlık nidası dökülürken sesli bir şekilde güldüm.
"1.80 olmadan önce seni tutan neydi?"diye sorduğunda ise daha yüksek sesle güldüm. Kahkahamın arasından "Senin boyun kaç?"diye sordum.
Bir an "Soruma soruyla karşılık verme,"diyeceğini sansam da"1.65,"dedi. Sonra yürümeye devam ettik. Sonunda bizim sokağa gelmiştik. Cebimden Karam'ı çıkarıp uzattım. Konuşmama fırsat vermeden"Bu ne?"diye sordu. Sesinde herhangi bir tonlama yoktu. Hangi duyguyu barındırmıştı, sezememiştim.
"Küçük bir hediye,"demekle yetindim. Alttan kaşlarını kaldırıp baktı önce. Sonra da nazikçe alıp"Teşekkür ederim,"diye mırıldandı. Çikolatayı arka cebine koyarken yolun karşısına geçti. Ben arkasından bakarken elini kaldırıp
"Görüşürüz,"diye bağırdı. El sallayıp eve doğru yürüdüm. Kalp atışlarımı o an duymaya başladım. Dışarıdan sakin görünmem bazen beni de şaşırtıyordu. Birisi görse inanmazdı Sare'yi sevdiğime.Anahtarı çevirip kapıyı açtığımda salondan meraklı gözlerle bana bakan Dima'yı gördüm. Anahtarımı askıya asıp salona doğru yürüdüm ve Dima'nın yanındaki boş yere oturdum.
"Geç kaldın, market yakın değil mi?"Sırıtıp yanına yanaştım. Sonra da kulağına eğilip"Sare ile karşılaştım,"dedim. Dima ise heyecanla uzaklaşıp yüzüme baktı."Gerçek mi?"Gözlerimi kapatıp kafamı aşağı yukarı salladım. Sonra, yaşanan her şeyi anlattım.
"Beni arkadaş olarak görmesinden korkuyorum,"diye bitirdim. Ki, zaten öyleydi. Kastım; arkadaş olarak sevilmek, ilişkimizin arkadaşlıktan öteye gitmemesiydi. Aniden aklıma o mesaj geldi.
Ben ilk defa bir kızdan hoşlandığımı hissettim.
Demek oluyor ki, şansım vardı. Bir kızdan hoşlandıysa, benden de hoşlanabilirdi. Bu düşünceyle gülümserken merdivenin başından bir ses duyuldu.
"Kimmiş o bakayım Tanem?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hetero musun? | Texting
Подростковая литература*Yer yer argo kelimeler, yetişkin içerikli sahneler vardır. G×g kurgusudur rahatsız olanların okumaması rica edilir.* Sare: Sen beni anlamıyorsun herhâlde Sare: Heteroseksüelim, heteroyum! Sare: İstesemde sana aşık olamam Tanem: Anlıyorum da Tanem:...