19.BÖLÜM "OMZUMDAKİ YÜKLER"

54 10 2
                                    

💐💐

         "Onu yukarı doğru çizeceksin, evet öyle." Sakin kalmaya çalışarak konuşurken bir yandan da kolumdaki saate bakıyordum.

En son evden çıkarken annemi kıramamış, Şengül Teyze'nin kızı Ebru'ya çizimle alakalı birkaç şey göstermeyi kabul etmiştim.

"Böyle mi?" Dedi yana doğru taşırarak. Kız gösterdiğim hiçbir şeyi yapamıyordu ve bu durum beni çıldırtıyordu, neredeyse kafayı yiyecektim.

"Hayır." Dedim ve o kâğıda doğru eğik duruyorken geri çekilip öfkeyle ona baktım. Ardından soluklarımı düzene koymaya çalışarak elinden kalemi aldım ve çizmeye başladım. "Başında da söylediğim gibi, bunun doğru olup olmadığını bilmiyorum, ben bir eğitmen değilim. Sadece kendi yaptığım şekilde seninle paylaşıyorum çizim tekniğimi." Diyerek daireyi sola doğru kaydırdığımda dikkatle izliyordu.

"Ama bu çok saçma, göz hiç insanın yüzünün tam ortasında olur mu?" Tahammülsüzlükle gözlerimi devirdim. "Bu söylediğim yoruma kapalı yalnız teknik çizimin kurallarından biri bu." Sinirimi bastırmaya çalışıyordum.

Bana doğru dönerek sordu. "Ama bazı insanların gözleri daha yakın bazılarının daha ayrık. Sen aralarında muhakkak bir göz mesafesi olacak diyorsun?" Saatime baktım, çizim kursu ne yazık ki kapanmak üzereydi ve ben bugün oraya yetişemeyecektim...

"Standart yapman gerekeni bilirsen ona göre daha ayrık duran ya da yakın duran insanların gözlerini yaklaştırıp uzaklaştırabilirsin değil mi?" Geri zekâlı. Bu kadar basit şeyleri bile düşünüp akıl edemiyor muydu gerçekten?

O anda öğretmen mesleğine inanılmaz derecede saygı duydum. Bildiğim şeyi bile öğretmekte ne kadar da zorlanıyordum. Yıllarca aynı şeyleri öğrencilerine anlatıyorlardı ne kadar da zordu. Hiç geri zekâlı olduğumuzu düşündükleri olmuş muydu acaba? Keza ben bu masaya oturduğumdan beridir Ebru'nun geri zekâlı olduğunu düşünüyordum.

O sırada telefonum çaldı, çizim kursundan arıyorlardı. Telaşla aramayı cevapladım. "Alo?" Karnımda içi su dolu kazanlar kaynıyordu sanki. Az önce onlara bugün gelemeyeceğimi söylemiştim ancak demek ki görmemişlerdi.

"Maya Hanımla mı görüşüyorum?"

"Evet, benim."

"Merhaba Maya Hanım ben sizi yönetimden arıyorum bugün görüşme almışsınız ancak gelemeyeceğinizi söylüyorsunuz randevuyu başka bir güne ertelemek ister misiniz?" Ahizenin ardında çok tatlı bir kadının sesini duyuyordum. Oldukça nazikti.

"Evet, bugün hafta sonu olduğu için erken kapanıyor kurs ve ben ne yazık ki randevuma yetişemiyorum."

"Anladım, Murat Bey birkaç saat daha kurumda olacak eğer yetişebilecek gibiyseniz haber vereyim kendisine?"  Sıkıntıyla yanımdaki kabiliyetsiz kıza baktım ve insanları da zor duruma sokmak istemedim. Sonuçta yetişip yetişemeyeceğimden tam emin değildim.

"Şey, ben tam emin değilim o yüzden görüşmeyi yarına erteleyelim olur mu?"

"Tamamdır," dedi ve beraber saati ayarlayarak telefonu kapattık.

O sırada bir saniye bile çizim yapmayan kız gözlerini dikmiş beni izliyordu.

Çenemin ucuyla önünü işaret ettim. "Devam etsene Ebru neden duruyorsun?"

"Sıkıldım ya..." Dedi ve soluğunu bıkkınlıkla vererek sandalyesine yaslandığında ne diyeceğimi şaşırdım. "Başka zaman devam etsek olur mu? Arkadaşlarımla buluşacağım akşam."

Peçete ve Bekçi KöpeğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin