Bu dünyanın cenneti neresi diye sorsalar.
Bir insanı çıkarsız,beklentisiz seven bir insanın kalbidir derim.
Öyle bir 'kalbin' içindeysen sakın kaybetme cennetini.(Huzeyfe Mücahid)Cüneyd ile birlikte bahçede dolaşıyorduk bugün hava güneşli olduğu için heveslenmiş birlikte evimizin bahçesinde yeni açmış olan çiçeklere bakıyorduk gülümseyerek olduğum yerde eğildim gördüğüm güzel çiçeğin yapraklarını okşayarak "Ağlayan Gelin,hikayesini biliyor musun?" diye sordum Cüneyde o sessiz kalmayı tercih etmişti biliyordu gülümseyip yine de anlatmaya başladım.
"Hristiyanların inancına göre Hazreti İsa çarmıha gerildikten sonra çok üzülen Meryem ana'nın toprağa döktüğü gözyaşlarından filizlenmiş bu yüzden adını 'Ağlayan Gelin' koymuşlar." bakışlarımı Cüneyde çevirdim olduğum yerden doğrulup ona baktığımda benim yerime devam etti "Şirinin aşkı için dağları delen Ferhat,Şirinin ölümünden sonra elinde ki balta ile kendini öldürmek ister elinde ki baltayla başına vurmuş başından akan kanların biriktiği yerden de Ağlayan Gelin çiçeğinin bittiğine inanılır." başımı salladım hemen ardından o başını eğip "Sence?"
Anlamsızca baktım ona dudaklarımdan "Hım?" diye ses çıkınca Cüneyd "Ferhat aşkı için kendini öldürdü sence 'Aşk' suçlumudur bu durumda?"
Hafifçe Kaşlarımı çattım biraz düşündükten sonra sorusuna "Çok önceden Aşkı noksan olarak görüyorum demiştin peki şimdi? Kusur olarak gördüğün 'Aşk' insanların ölümüne sebep oluyorsa neden suçlu olmasın ki?" Cüneyd ile tanışmadan önce böyle derdim çünkü Aşk kavramı benim için kusurlardan ibaretti ancak bunu aşık olunca anlıyor insan.
Dudaklarımı aralayıp "Aşk kusurlu değildir kaderdir onları ayıran aşk sadece vesile olmuştur sevenler birbirinden ayrılmaz Cüneyd onlar hem dünyada hem de ahirette birbirleriyle olacaktır." dedim Cüneyd gülümseyerek başını salladı hemen ardından "Hava soğudu içeriye geçelim." dedi beklentiyle bana baktığında onaylayıp beraber evimize girdik...
"Ihlamur kaynatayım mı? İçimiz ısınır." Cüneyd cübbesini askılığa astıktan sonra "Olur." diye mırıldandı onayı aldıktan sonra mutfağa geçip ikimize de yetecek kadar ıhlamur kaynattım.
Ihlamurlar hazır olduğunda iki bardağı da salonda ki masanın üzerine koydum Cüneyd elinde ki kitabı koltuğa bıraktığında onun yanına mesafeler bırakmadan oturdum artık yan yana,dip dibe, oturabiliyorduk gülümsedim Cüneyd kucağımda ki elimi sıkıca tutup "Ellerine sağlık Zeynep." diye fısıldadı utanarak -ki hâlâ bu durumu aşmış sayılmam- gözlerimi kaçırdım o sırada Cüneyd çenemden tutup beni nazikçe kendisine çevirdi göz göze geldiğimizde anlık cesaretiyle kaçırdığım gözlerimden öptü kuş kadar dokunuşu ile mest olurken o bana adeta küçük bir çocuğa bakıyormuş gibi "O güzel gözlerini benden kaçırma lakin özlemle kavruluyor içim."
Elimi sakallarına daldırdım Cüneyd gülümseyerek bana bakarken içimde ki isteğe karşı koyamayarak yerimden hafifçe doğrulup dudaklarımı yanağına bastırdım.
Onun gibi nazikçe,kıyamadan öpmüştüm bu ona ilk gerçek temasımdı karşımda ki adam bu hamlemi beklemiyor olacak ki bir şey demeden şaşkınca bana bakıyordu ben de utançtan kızaran yanaklarımla "Soğutmadan içelim." diye konuyu değiştirdim.
...
Sabah olduğunda Cüneyd erkenden dergaha gitmişti ben de evden yeni çıkıyordum Annemin yanına gidecektim o hapisten çıkmış Birgül halamda kalıyordu ayrıca babamdan da o günden sonra haber yoktu Cüneyde defalarca nerde olduğunu söylesem de bilmediğini söylüyordu iç çektim.Halamın evine giderken karşıma çıkan Feyza ile olduğum yerde durdum onun ile de uzun zamandır görüşmüyorduk ki bence görüşmemek en iyisi tam karşımda durduğunda "Selamünaleyküm Zeynep." merhametli ve oldukça güzel çıkan sesiyle hafifçe kaşlarımı çattım şu an bana laf çarpıtması gerekmiyor muydu? "Aleykümselam." diye karşılık verdim selamına Feyza dudağını yalayıp "Seninle bir şey konuşmak istiyorum müsait misin?" merakla ona bakmaya başladım başımı salladığımda gülümsedi beraber küçük banka oturduk Feyza'ya dönüp "Önemli bir şey mi oldu?" diye sordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zevc&Zevce
Romance2. Sezondan itibaren yazılmaya başlanmıştır. "Tüm yollar eninde sonunda aynı yere varır Zeynep." ürkekçe baktım ona hafif merakla "Neymiş orası?" diye sordum. Merhametli bakışlar ile "Hayal kırıklığı." diye mırıldandı daha sonra devam etti; "Hayatı...