✨1. bölüm✨

103 29 85
                                    

Özel bir çiçek, varlığıyla mı
bu derecede bir yıkım yaratabilir
Yoksa çiçeğin varlığı değil de...
kişilerin bu derecede aç gözlü olması mı yıkımı tetikler!?★

Her şey bir çiçek çevresinde gelişti; Aydınlık, karanlık ,iyilik ve kötülük herkeste ki siyahı, beyazı ortaya cofzellos çiçeği çıkardı. Bu dillere destan Cofzellos çiçeği; mavinin en açık tonunda olan yapraklara sahip ve bir cam kadar şeffaf görünümlü üstelik rüzgarın üflemesiyle anında uçup gidecek gibi narin görünen asırlardır krallıkların kendi topraklarında barınmasını arzuladığı eşsiz bir çiçek,bu çiçeği özel yapan şey ise her ne tür dilek olursa olsun onu gerçekleştirebilecek güce sahip olması...

Yüzyıllardır bu çiçek uğrunda savaşlar asla son bulmadı ve bulmayacağından da çok emindim peki çiçeğe ihtiyacımız var mıydı çiçek olmadan biz bir bütün değil miydik, mutlu değil miydik?
Zaten birbirinden muhteşem ayrı özel güçlere sahiptik ama her zaman daha fazlasına erişmek istedik peki neden neden istedik,niçin huzurla yaşamaktansa birbirimizi geri dönüşü olmayan köklü acılara sürükledik?

Başlangıçta tek bir krallık vardı herkesin neşeyle huzurla yaşadığı bir krallık ama artık ondan eser kalmamıştı. Onu biz kendi bencilliğimizle parçalamıştık. Artık iki Krallık vardı bir tarafında benim de bulunduğum krallık tejopota krallığı öte yandan ailemin tarafını seçip bulunduğu ve bizi birbirimizden ayıran droxney krallığı.Bir zamanlar birbirine sıkı sıkıya bağlıyken Kendi ellerimizle iplerini kopardığımız krallığımız artık birden fazla yerinden düğüm atmanın da fayda etmeyeceği bir vaziyetin içindeydi...

bir tarafta Bütün kötü güçlerin yer aldığı droxney diğer tarafta bütün iyi güçlerin yer aldığı tejopota krallığı olmak üzere ikiye bölündü.

Droxney krallığı kendilerine 'woyiler' denen acımasız canlılara dönüştüler aksine tejopota krallığı saflığını ve güzelliğini her daim korumaya çalıştı ve kendimize 'wensimolar' demeye başladık. Bizi birbirimizden acımasızca ayıran o çiçek artık tanrıçalar tarafından saklanmıştı her ne kadar iki Krallık o çiçeği aramak için seferber olsa da bir müddet sonra unuttular en azından ben unuttuklarını düşünmüştüm...

Üzgün üzgün düşünce bulutlarının arasında sıkışırken iki elin gözlerimi kapamasıyla irkildim.

Kendimden emin bir şekilde "Conroy sen olduğunu biliyorum, hem senin burda ne işin var koskoca yönetici olarak işin gücün yok mu, beni ne diye rahatsız ediyorsun?"diye çemkirdim.

Oturmuş olduğum kütüğün yanına oturdu ve bana dönerek hafif çarpık bir gülümsemeyle baktı. Başımı ellerinin arasına aldı ve alnıma küçük bir buse kondurdu. içim kıpır kıpır oldu, mutluluğun damarlarımda ışık hızıyla dolaştığını hissetmem uzun sürmemişti. Bana çok önemli bir şey söyleyecekmiş gibi duruyordu. Endişesi yüzünden okunuyordu. ayağa kalktı biraz ilerledi ve arkasına dönerek el işaretiyle gel yaptı ben o sırada onu incelemeye dalmıştım bu yüzden ne dediğini duymuyordum.

Baştan aşağı onu süzmeye devam ediyordum. Üzerinde; mavi, uzun savaşçı kostümünü andıran aşağı tarafında üç yırtmacı olan kıyafeti ve altına giydiği siyahın en koyu tonunda ki pantolonu ile ne kadar da çekici olduğunun farkında mıydı? iki önden örülü uzun Kekili ,sarı dağınık uzun saçları ve tepesinde çok düzgün olmayan topuzu ve orman yeşili gözleriyle bana sesleniyorken ben ise kendimi ona bakarken orman yeşili gözlerinin içinde yeşeren filiz gibi hissettim.

O kadar uzun süre bakınca haliyle Conroy bıyık altından gülerek son derece heyecanlı sesiyle "Rayne, eğer beni gözlerinle yiyişin bittiyse meleğim, çabuk gel sana çok önemli bir şey söylemem gerekiyor!"dedi.

ÇAPRAŞIK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin