4. 𝑩𝒐̈𝒍𝒖̈𝒎- 𝑰̇𝒏𝒕𝒊𝒌𝒂𝒎𝒂 𝑰̇𝒍𝒌 𝑨𝒅𝜾𝒎...

16 6 6
                                    

4. 𝑩𝒐̈𝒍𝒖̈𝒎- 𝑰̇𝒏𝒕𝒊𝒌𝒂𝒎𝒂 𝑰̇𝒍𝒌 𝑨𝒅𝜾𝒎...

Saat gece iki civarındaydı. Muhafızların nöbet değişim saati geçmişti. Ve kapımda kaçmamam için nöbet tutan iki muhafız uyukluyordu. Nefes alış verişleri ve horlamalarından uzun süre uyuyacakları belliydi. 𝑆̧𝑢𝑎𝑛 𝑡𝑎𝑚 𝑧𝑎𝑚𝑎𝑛𝚤 diye geçirdim içimden. Korsemin içine sakladığım anahtarı çıkardım ve hemen zindandan çıktım. Sessiz adımlarla diğer zindana girdim. 𝑇𝚤𝑝𝑘𝚤 𝑏𝑖𝑟 ℎ𝑎𝑦𝑎𝑙𝑒𝑡 𝑔𝑖𝑏𝑖... Son kez etrafıma bakındım. Güvende olduğumdan emin olunca köşedeki tek kişilik olan yatağı kenara çektim. Bundan 5 ay önce buraya bir tünel kazmıştım. Tünelin ormanda sona varıyordu. Aaron'un olduğu yere de yakındı.
Kendimi serbest bırakıp yere atladım. Toprak olan ellerimi silkeleyip, aşağıdan yatağı çekmeyi denedim. Pek başarılı olduğum söylenemezdi. Ama bir süre idare ederdi. Hızlı adımlarla tünelde ilerlemeye başladım. Arkamda birden bir gürültü koptu. Hızla hançerimi çektim ve sesin kaynağına döndüm. Tünele bir beden anlamıştı. Başımın belası olan muhafız Elam'dı bu. Benim aksine tünele sesli bir şekilde anlamıştı. Bu konularda tecrübesi yoktu anlaşılan. Kaybedecek kadar vaktim yoktu. Bu yüzden hemen konuya girdim.
"Planımı aksatacak bir harekette bulunursan emin ol ki seni şuracıkta doğrayıp giderim. Cesedini ne zaman bulurlar bilemem. Belki de cesedin burada çürür."
Elam hiç endişeli görünmüyordu. Aksine sırıtıp "Bundan hiç şüphem yok leydim" dedi. Yavaş yavaş sinirlenmeye başlıyorum.
"Yoluma çıkmaya kalkışma Beyaz Şeytan!"
"Buradan tek gitmenize asla izin vermem. Ya bende gelirim ya da bu lanet yerde hapis hayatı yaşamaya devam edersin. Karar senin."
Elam vazgeçmeyecek gibi görünüyordu. Eğer sözlerle vazgeçmezse fiziksel yollarla halletmeye mecbur kalacaktım...
"Benimle gelmeyeceğini belki yirminci kez söylüyorum. Artık anlamada sıkıntı çektiğini düşünmeye başladım."
Karşımda sırıtmaya devam ediyordu. Benimse sinirlerim iyice bozuluyordu. Duygusal yollardan konuşmaya karar verdim.
"Elam bak ne olur burada kal. Benim için birinin can vermesine dayanamam"
Ben onun zayıf noktasıydım. Bundan yararlanmaktan zarar gelmezdi. "Hemde çok sevdiğim birini kaybetmekten çok korkuyorum. Senin gibi... Sana birşey olursa kendi canıma kıyarım! Bak sana bir teklifte bulunayım sen burada kalıp bana olup bitenleri bildir olmaz mı?"
Elam neşeyle sıçrayıp "Tabii ya harika fikir" dedi. Sonrasında o ciddi ifadesine tekrar büründü. "Teklifini tabiki de..."
Cevabını endişe içinde bekliyordum. Ama hiç istemediğim cevap geldi.
"Tabi ki de kabul etmiyorum!"
Hançerimi elimde çevirip Elam'a yaklaştım.
"O lanet saraya geri dönmezsen... Sana zarar vermek  zorunda kalacağım"
"Beni vazgeçtiremezsin prenses. Boşuna o güzel sesini yorma"
"Sen inatsan ben daha da inatım Beyaz Şeytan. Sona son kez soruyorum. Buradan gidip canını mı kurtaracaksın? Yoksa burada kalıp yaralanacak mısın?"
"Hiçbir yere gitmiyorum leydim"
Derin bir iç çekip cevap verdim. "O zaman bunu sen istedin beyaz şeytan. Üzgünüm"
Elam'a daha da yaklaşıp hançerimi savurdum. Ona ölümcül bir yara açmak istemiyordum. Bu yüzden hedefim bacağıydı. Kendimi yere attım. Ardından hemen Elam'ın bacaklarının arasından geçip arkasında yerimi aldım. Baldırına derin olmayan ama uzunca olan bir yara açtım. Kırmızı,sıcak sıvı elime akınca istemsizce yüzümü buruşturdum. Tabiki de ilk defa birini yaralamıyordum. Yaralamayı bırak birçok insanın canını aldım. Ama bu sefer başkaydı. 𝐶𝑖𝑑𝑑𝑒𝑛 𝑠𝑒𝑣𝑔𝑖 𝑔𝑢̈𝑐̧𝑠𝑢̈𝑧𝑙𝑢̈𝑘𝑡𝑢̈. Elam acı içinde yere çöktü. Ağzından güçsüz bir initli çıktı. Gözlerinde birçok duyguyu besliyordu.  Hayal kırıklığı,acı,ihanet,nefret...
"Seni defalarca uyardım Elam. Beni affet"
Hemen tünelin çıkışına doğru koşmaya başladım. Tünelin çıkışı çim gibi görünen ama aslında örtü olan bir kumaş parçasıyla kapalıydı. Örtüyü tek hamlemle çektim ve kendimi dışarıya attım. Koşar adımlarla Aaron'un saklandığı çalılıklara gittim. "Aaron?" Diye seslendim. "Aaron! Lütfen hemen oradan çık. Hemen buradan gitmemiz gerekiyor. Aaron!"
Çalılıklardan Aaron'un çıkmasını beklerken hiç ummadığım birşey oldu. Çalılıklardan bir beden çıktı çıkmasına ama bu beden Aaron'a ait değildi. Hemen hançerimi çektim. Artık hançer çekmeyi nefes almak gibi görüyordum. Nefes almadan nasıl yaşayamazsanız ben de hançerimi çekmeden yaşayamazdım. "Sen kimsin? Çabuk söyle!"
"Sakın yanlış bir harekette bulunma prenses. Yoksa o küçük bedenini tek hamlemde yere yığarım"
Nefesim ciğerlerime yetmiyordu. Başım dönüyor, düşecek gibi oluyordum. Kimdi bu adam? Aaron'a birşey yapmış mıydı?
"Sana kimsin dedim. Ayrıca o dediğin biraz sor gizemli çocuk"
"Kim olduğumu çok merak ettiysen prenses sana söylemekten zarar gelmez. Nede olsa sende diğer prensesler gibi hayatını sadece gösterişli,kabarık elbiseler giymeye ve dans etmeye adamış aptalın tekisin. Ben..."
Çocuk cümlesini tamamlayamadan kafasına sert bir darbe inmişti. Bu Aaron'du... Hemen koşup ona sıkıca sarıldım. Titreyen sesimle "Aaron neredeydin? İyi misin?" Diye sordum. "Ayrıca bu it de kim?"
"Telaşlanma Çürük Portakal iyiyim."
Cidden artık sabrım tükeniyordu. İnsanlar bugün sorularıma cevap vermemeye yemin mi etmişti?
"Sana bir soru sorduğumu hatırlıyorum Aaron." Kaşlarımı tehditkâr bir şekilde kaldırdım. Gözlerim istemsizce kısılmıştı. Aaron "Meraklı portakal" diyip küçük bir kahkaha attı. Bense onun tam tersiydim. Sinirden başım ağrımaya başlamıştı bile.
"Tamam tamam kızma yolda hepsini anlatırım"
"Babamı sen mi öldürdün?"
Sesim buz gibiydi. Cidden babamı Aaron öldürmüş olabilir miydi?
"Hayır. Doğruyu söylemek gerekirse babanı öldürmek için saraya sızdım. Herhangi bir muhafızın kılığına girdim ve babanı öldürmek için doğru anı bekledim. Ama..."
"Ama ne? Devamını getirir misin Aaron. Lütfen"
"Yanlışlıkla sesin kapında nöbet tutan muhafızlardan birinin kılığına girmişim"
Cümlesiyle kahkahamı tutamadım. "Ne! Ne dedin sen?" Kahkaham hala devam ediyordu. O kadar çok gülmüştüm ki artık nefesim kesiliyordu.
"Komik olan ne Çürük Portakal?"
Aklıma aniden saraydan kaçacağım geldi. Gülümsemem yüzümden silindi. Bakışlarım tekrardan sertleşti.
"Aaron artık gitmeliyiz. Buradan hemen kaçmam lazım"
"Nereye gideceksin peki Çürük Portakal? Onu da planladın mı?" Yüzüne o gıcık sırıtışını tekrardan takındı.
"Cehennemin dibine Aaron. Nereye olabilir? Sen benim krallığımda istediğin kadar kalabilirsin demedin mi? Tabiki de senin krallığına"
"İyi öyle olsun Çürük Portakal. Düş önüme.
                                                 4. 𝑩𝒐̈𝒍𝒖̈𝒎 𝑺𝒐𝒏𝒖

Ölümcül Taht (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin