17. 𝐵𝑜̈𝑙𝑢̈𝑚- 𝐾𝑎𝑏𝑢𝑠

25 2 17
                                    

                17. 𝐵𝑜̈𝑙𝑢̈𝑚- 𝐾𝑎𝑏𝑢𝑠

|⚔️🔥

Witchelm Krallığı'na geleli üç ay olmuştu. İlk hamleyi ağabeyimin yapmasını bekliyordum. Ama bir türlü hamle yapmıyordu. Galiba o da benim hamle yapmamı bekliyordu. İyi o zaman öylece birbirimizi bekleriz.

Kapım tıklatılınca elime hançerimi alıp kapıya doğru ilerledim. Çünkü saat gecenin üçüydü. Bu saatte kim gelebilirdi ki?

Yavaşça kapıyı açtım. Karşımdaki kişiyi asla ama asla beklemiyordum?

"Majesteleri?"
Gelen kişi Kral Robert'tı.
"Burada ne işiniz var? Üstelik bu saatte?"

Hiçbir şey söylemeden içeriye girdi. Beni duvara ittirip duvarla arasında kalmamı sağladı. Ne yapıyordu bu salak?

"Majesteleri ne yapıyorsunuz? Yaptığınızın farkında mısınız? Çekilin! Sonrada bu odadan defolup gidin!"

Beni dinlemiyordu. Bileğimden sertçe tutup sürüklemeye başladı. Bense hala bağırıyordum.

"Bakın elimden bir kaza çıkacak! Defolup gidin  odadan!"

Beni yatağa fırlatıp üstüme çıktı. Tam bir kaç şey daha söyleyecektim ki dudaklarıma kapanan dudaklarıyla cümlelerim yarıda kaldı.
Karşılık vermiyordum. Ve asla vermeyecektim. Bir süre daha dudağımı öptükten sonra karşılık vermeyeceğimi anlayıp geri çekildi.

Aslında elimdeki hançerle onu gebertsem gebertirdim ama sırf saygı duyduğum için ve beni krallığında ağırladığı için hiçbir şey yapmıyordum.

Tek hamlede elbisemin fermuarını çekti ve iç çamaşırlarımla kaldım.

"Bakın majesteleri son kez uyarıyorum! Rahat bırakın beni!"

Cebinden çıkardığı bantla ağzımı bağladı ve işine devam etti. Sütyenimin kopçasını da açtı ve göğüslerim ortaya çıktı. Elimle onu durdurmaya çalışırken ellerimi bir iple bağladı. Bu yaptığı planlı bir şeydi. Yanında ip bile getirmişti!
Beni soyduktan sonra kendide soyundu. Pis pis sırıtarak üstüme eğildi ve "Merak etme Evera çok acımayacak" diye fısıldadı.

Cümlesiyle sinirlerim iyice zıpladı. Kasığına sert teklememi yapıştırdım ve üstümden kalkmasını sağladım. Yatağımın yanındaki hançeri alıp dikkatle elimdeki ipi kestim. Ağzımdaki bandı da söktüm

"Siz ne yaptığınızı sanıyorsunuz!"

Beni umursamadan tekrar ayağa kalktı. Ve sol göğsümü okşamaya başladı. Hiç düşünmeden hançerimi kaldırdım ve bana dokunduğu eline saplayıverdim.

Yaptığım hamle sinirini bozmuş olacak ki beni hızla yatağa yatırdı. Ve aynı hızla içime girdi.
Artık sinirden gözüm dönmüştü. Ayrıca kurtulmam için başka hiçbir şans yoktu. İçimde olan Robert'ın verdiği acıyı umursamayarak hançerimi kaldırdım ve karnına saplayıverdim. Daha da derine bastırınca içimden çıkması ve yere yığılması bir oldu.

Hızla ayağa kalktım ve yere yığılan Robert'ın kalp atışını kontrol ettim. Kalbi atmıyordu. Onu öldürmüştüm! Ağzımdan kaçan çığlıkla odamın kapısının açılması bir oldu. Kapıdan giren kim göremedim. Çünkü tek odağım yerde öylece yatan cesetti.

"Evera!"

Elam'ın telaşlı sesini duyunca başımı ona doğru çevirdim. Ve hızla ayağa kalkıp Elam'a sarılarak daha çok ağlamaya başladım.

"E-Elam! B-Bana sald. Saldırdı"
Ağlamaktan konuşamıyordum bile.
Odaya iki kişinin daha girdiğini hissettim.

"Robert!"
Kraliçe Nora'nın acı içinde bağırışını duyunca yutkundum. Ben cidden suçlu değildim.

Nora yanıma geldi ve beni Elam'dan ayırdı. Saçımdan tutup kendine çevirdi.

"Ona ne yaptın seni fahişe!"
Korkuyla Elam'a sokulup açıklamaya başladım. Bu sırada ağlamam birazda olsun kesilmişti.

"Cidden ben bir şey yapmadım. Odamda oturuyordum. Ve aniden kapı çaldı. İçeriye majesteleri girdi. Beni öptü. Bir şey yapmadım. Yatağa attı. Bir şey yapmadım. Beni soydu. Yine bir şey yapmadım. En sonunda içime girdi. Onu durdurmayı çok denedim. Ama durmadı! Durmadı işte."

Ağlamam yine şiddetlenmişti. Elam saçıma nazik öpücükler bırakırken Nora hala hakaretler yağdırıyordu.

"Ben bu sürtüğü sarayımda istemiyorum! Hatta onu ağabeyine teslim edeceğim. Cesedine zevkle bakacağım Evera!"

Elam derin bir iç çekti ve oda bağırmaya başladı.

"Burada suçlu olan babam. Ve sen hala Evera'ya mı bağırıyorsun?"

Onun da beni suçlayacağını düşünmüştüm. Ama o beni annesine karşı korumuştu.

"Kes sesini Elam! Aptal olma. O senin babanı öldürdü."

Elam bu sözlere daha fazla maruz kalmamam için elimi tuttu ve odadan çıktık. Elinde ise gece mavisi saten geceliğim vardı. Ne ara almıştı bilmiyordum. Koridordaki muhafızlar bana dik dik bakıyordu. Nedenini anlamak için vücuduma baktım. Çıplaktım!

"Önünüze dönün! Prensese bakan kişinin gözlerini oyarım. Ardından o gözlerle çorba yapıp içerim!"

Elam'ın odasına girince bir rahatlama hissi geldi.

"Elam cidden isteyerek yapmadım"
Hala ağlıyor ve kendimi açıklamaya çalışıyordum.

"Biliyorum güzelim. Hadi gel geceliğini giyelim."

Saçıma bir öpücük daha kondurdu.
Normalde fazla çapkın olan Elam bir kez bile çıplak bedenime bakmamıştı. Belki de oda beni suçluyordu. Ama bana söylemiyordu.
Elam geceliğimi giydirdikten sonra kanlı olan ellerimi ve yüzümü temizledi. Sonrasında ise yatağına uzandırdı.

"Sen şimdi uyu tamam mı prenses? Ben seni almaya gelicem" diyip odadan çıktı.
Bugün kabus bir gündü. Ama ben kendimi uykunun kollarına bırakınca yeni bir kabusla baş başa kalmak istemiyordum. Uykum fazlasıyla vardı.

Bir süre uykumla mücadele ettim. Fakat sonunda gözlerim yavaşça kapandı. Ve rüyalar alemine giriş yaptım.
                                       17. 𝐵𝑜̈𝑙𝑢̈𝑚 𝑆𝑜𝑛𝑢...

Ölümcül Taht (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin