6. 𝑩𝒐̈𝒍𝒖̈𝒎- 𝑰̇𝒉𝒂𝒏𝒆𝒕 𝑪̧𝒂𝒏𝜾...

17 4 13
                                    


6. 𝑩𝒐̈𝒍𝒖̈𝒎- 𝑰̇𝒉𝒂𝒏𝒆𝒕 𝑪̧𝒂𝒏𝜾...

O gün bu gündü... Baskın günü. Neredeyse her yerimde kesici aletler vardı. Bacaklarım,kollarım,bileklerim... Heryerim kesici aletlerle doluydu. Şuan tam takır hazırdım ama içimde dinmek bilmeyen bir korku vardı. Kendime güvenim sonsuzdu. Önüme çıkan herkesi yere serebileceğimden emindim. Ama... Yine de içimdeki endişeyi ve korkuyu durduramıyordum.

𝑁𝑒𝑦𝑑𝑒𝑛 𝑘𝑜𝑟𝑘𝑢𝑦𝑜𝑟𝑠𝑢𝑛 𝐸𝑣𝑒𝑟𝑎? Dedi içimdeki ses. Bilmiyordum. Ben neyden korkuyordum?
Ölmekten mi? ASLA. Ölmek umrumda değildi.

Yara almaktan mı? Hayır.

"Abile yüzleşmekten mi? Oda hayır. O zaman ne? Bende bilmiyorum...

Kapım tıklatıldığında korkuyla oturduğum yerden sıçradım. Ardından "Girin"diye mırıldandım. Sesim titreyerek çıkmıştı. Odaya giren kişi hizmetli kadınların en yaşlısı Amaris'ti. Kadın bakışlarını ayağına sabitleyip konuşmaya başladı.

"Kral Aaron ve muhafızlar hazır majesteleri. Aşağıda sizi bekliyorlar"

Kadını başımla onaylayıp odadan çıkmasını söyledim. Kadın odadan çıkınca nereme koyacağımı bilmediğim o ince bıçakla bakışmaya başladık. Kabzası da tıpkı kendi gibi incecikti. Aynadan kendime baktığımda bir aydınlanma geldi.
Saçlarım... Sıkıca at kuyruğu yaptığım saçımın içine bıçağı sakladım. Ardından hızla aşağıya inmeye başladım. Üstümde o kabarık rahatsız elbiseler yoktu. Onun yerine içinde güvende hissettiğim ve bi o kadar da rahat suikast kıyafeti vardı. Aşağıya ulaştığımda atımın yanına doğru ilerlemeye başladım
. Şaşkınca kafamı Aaron'a çevirip "Sadece bu kadar mıyız?" Diye sordum.

Muhafızlarla beraber 7 kişiydik. Bence fazlasıyla azdık. Aaron kendinden emin bir sesle "Evet" diye yanıtladı sorumu. Sadece başımla onaylamakla yetindim. Çünkü Aaron'la fazla iletişim kurmak istemiyordum. Atımın üstünde yerimi aldıktan sonra atın dizginlerini tutup bekledim. Aaron ve muhafızları ilerlemeye başlayınca bende onları taklit edip ilerlemeye başladım.

Yol boyunca hiç konuşmamıştım. Konuşmak yerine Aaron'un arkasında sessizce ilerliyordum. Bir de Aaron bana ihanet ederse ne yapabirim diye plan kuruyordum. Saraya yaklaştığımızda içime bir endişe doldu. Daha önce hiç bu kadar yoğun bir duygu hissetmemiştim.

"İnme vakti geldi prenses" diye bir ses geldiğinde korkuyla yerimden sıçradım.

Atım kıpırdanmamla birlikte beni yerle buluşturuverdi. Şimdiden kıyafetimi kirletmiştim. Kan lekesinden önce çamur lekesiyle kapanmıştı kıyafetim...

"Sakar portakal" diye söylendi Aaron. Ona kulak asmadan hızla yerden kalkıp üstümü silktim.
"Hadi şu aptalı yere serip tahtımı alalım" diye cıvıldadım.

Ne kadar Aaron'dan şüphelensemde şuanlık ona bunu belli edemezdim. Aaron bu halime sırıtıp sessiz adımlarla ilerlemeye başladı. Alex'i kendi ellerimle öldürdüğüm anı defalarca kez zihnimde canlandırmıştım. Hepsinde de o intikam duygusunu her zerremde hissetmiştim. Şimdiyse hissetmekle kalmıycam bizzat o duyguyu yaşayacaktım.

Saraya kapıdan girmeyi beklerken, Aaron benim kazdığım gizli tünele doğru ilerliyordu.

"Aaron doğru yoldan gittiğine emin misin? Burası mahzene çıkıyor" dedim.

"Evet Çürük Portakal eminim"

"Peki..."

Derin bir iç çekip önüme döndüm. Aklımda onlarca düşünce,onlarca plan vardı. Aaron yoksa beni Alex'e mi teslim edecekti. Günlerdir bana soğuk davranmasının sebebi bu muydu? Beynim ve kalbim farklı şeyler söylüyordu.
Kalbim "𝑂 𝑠𝑒𝑛𝑖𝑛 𝑎𝑟𝑘𝑎𝑑𝑎𝑠̧𝚤𝑛 𝐸𝑣𝑒𝑟𝑎 𝑠𝑎𝑐̧𝑚𝑎𝑙𝑎𝑚𝑎. 𝑂 𝑎𝑠𝑙𝑎 𝑏𝑜̈𝑦𝑙𝑒 𝑏𝑖𝑟𝑠̧𝑒𝑦 𝑦𝑎𝑝𝑚𝑎𝑧" diyordu.
Beynim ise "𝐺𝑢̈𝑐̧ 𝑢𝑔̆𝑟𝑢𝑛𝑎 ℎ𝑒𝑟𝑘𝑒𝑠 ℎ𝑒𝑟𝑠̧𝑒𝑦𝑖 𝑦𝑎𝑝𝑎𝑏𝑖𝑙𝑖𝑟 𝐸𝑣𝑒𝑟𝑎. 𝐴𝑟𝑘𝑎𝑑𝑎𝑠̧𝚤𝑛 𝑜𝑙𝑠𝑎 𝑑𝑎 𝑠𝑎𝑛𝑎 𝑖ℎ𝑎𝑛𝑒𝑡 𝑒𝑡𝑚𝑒 𝑝𝑜𝑡𝑎𝑛𝑠𝑖𝑦𝑒𝑙𝑖𝑛𝑒 𝑠𝑎ℎ𝑖𝑝. 𝐶̧𝑎𝑏𝑢𝑘 𝑏𝑖𝑟 𝑝𝑙𝑎𝑛 𝑦𝑎𝑝𝚤𝑝 𝑏𝑢𝑟𝑎𝑑𝑎𝑛 𝑘𝑢𝑟𝑡𝑢𝑙. 𝐾𝑎𝑐̧ 𝑏𝑢𝑟𝑎𝑑𝑎𝑛 𝐸𝑣𝑒𝑟𝑎. 𝑆𝑎𝑘𝚤𝑛 𝑏𝑖𝑟 𝑎𝑝𝑡𝑎𝑙𝑙𝚤𝑘 𝑦𝑎𝑝𝑚𝑎" diyordu. Bense bu sefer kalbimi değil beynimi seçiyordum. Hemen bir plan yapmalıydım.

Ölümcül Taht (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin