1.BÖLÜM GİRİŞ

74 6 4
                                    

Herkese merhaba😊😊

Bu benim ilk hikayem. Umarım hoşunuza gider.

İyi okumalar😘😘

Kasvetli bir karanlık çökmüştü koloninin üzerine. Karanlığın varlığı ışıkla beraber tüm sesleri de bastırmıştı. Bu derin sessizlik, insanın içinde kopan kıyametleri daha şiddetli hissetmesine sebep oluyordu.

Daha önce görmediği bu karanlık hiç normal değildi çünkü bu görülmemiş karanlık, insan hayatına anlam katan bütün güzel duyguları şiddetle bastırıyordu. Yani sıradan bir gece karanlığı değildi. Bu karanlığa sebep olan başka bir şeydi. O şey her neyse gittiği yere kaos getirdiğine emindi çünkü sessizlik bozulmaya başlamıştı.

Bunu anlamak zor değildi çünkü o derin sessizliği, karanlığa aldırmadan tüm engelleri aşarak gelen korkunun çığlıkları, bozuyordu. O keskin çığlıklar kulaklarını tırmalıyordu. Kulaklarını elleriyle kaparken pencereden bakıp dışarıda olanları görmek için oturduğu yerden kalktı ama pencereye yaklaşamadı çünkü kendinde bunu yapacak cesareti bulamıyordu.

Merakını daha önce hissetmediği bu şiddetli korku bastırıyordu. Bu yüzden korkarak etrafına bakındı. Belki de gözleri saklanabilecek bir yer aramıştı ama boş duvarlar ve hayatı boyunca sahip olabildiği birkaç eski eşya şu anki yalnızlığını ve kimsesizliğini bir tokat gibi yüzüne vurdu. Bugüne kadar hiç durmadan çalışmış olmasına karşın ardına saklanabileceği bir eşyaya sahip olamamıştı.

Korkak ve titrek ama sessiz adımlarla dışarıdaki tehdidin yanına gelmeyeceğini umarak bir köşeye geçti. Hemen oraya oturdu, bacaklarını kollarının arasına aldı ve başını dizlerinin üzerine kapattığında daha önce hiç böyle titremediğini fark etti. Sakinleşmek için derin derin nefes aldı ama faydası yoktu. Kalbi kaburgalarını yarıp dışarıya fırlayacakmış gibi atıyordu.

Sakinleşmeye çalışarak tekrar dışarıyı dinlediğinde gelen çığlık seslerinin azaldığını fark etti. O an gözleri dolmuştu çünkü bunun tek bir sebebi vardı. Bu acı sebep, bir gün herkese uğrayacak olan ölümün buradaki insanlara bir bir uğramış olması ve onlardan canlarıyla birlikte yapabildikleri son şey olan çığlıklarını da almış olmasıydı.

Çığlık sesleri azalırken onun yapabileceği tek şey ise sadece beklemekti. Bu çaresiz bekleyen haline acırken kendi kendine "Neyi bekliyorum?" diye sordu. Sahi bu durumun geçmesini mi yoksa sıranın kendine gelmesini mi bekliyordu? En kötüsü de buydu zaten. Ne olacağını bilmeden beklemek. Diğerleri gibi ölecekse eğer şu an hayatta olmanın ne önemi ne amacı vardı?

Bir anda kapıya çarpan şey irkilmesine ve bu düşüncelerden arınmasına sebep oldu. Kapı zangır zangır sallanıyordu. Artık beklentinin yerini korku almıştı ve geriye kalan tek umudu kapının birileri gelene kadar dayanmasıydı.
"Birileri gelecek miydi ki?"

En az kendisi kadar yorgun olan o eski kapı dışarıdaki şeyin darbelerine ne kadar dayanabilirdi. O kapının ardında bu zamana kadar hiç görmediği bir enerji olduğuna emindi, bunu hissedebiliyordu ama o şeyin ondan ne istediğini bilmiyordu.

Korkuyla biraz daha geri çekildi ve cebindeki broşu eline aldı. O broşu sıkı sıkı tuttu ve zamanında veremediği için kendine lanet etti ve gelen gürültü ile irkildi.

Koca eski kapı "Benden bu kadar!" der gibi daha fazla dayanamayıp büyük bir gıcırtı ile yıkılmıştı. Kapı devrildiğinde yerdeki tozlar bir duman gibi havaya yükselmişti. Oluşan hafif esinti zayıf ve güçsüz yanan mumu söndürmeye yetmişti. Buradaki son ışığı da alan o varlık tüm endamı ile kendini göstermiş ve kalan son umudu almak için karanlık gözlerini ona dikmişti.

Onun, o karanlık nefretini gördüğünde bakmak istememesine rağmen gözlerini ondan alamıyordu. Bu güne dek hiçbir işe yaramamış olan o değersiz güçleri yine onu yüz üstü bırakıyordu. Bu varlığa karşı yapacağı hiçbir saldırı ve savunma işe yaramazdı çünkü onun yanında kendi güçleri bir hiçti. Kaderine razı olmuş bir şekilde karşısında duran şeye çaresizce baktı.

Öyle karaydı ki ortamın karanlığı onu gölgeleyemiyordu ve tüm netliği ile insana kendini gösteriyordu. Uzun kuyruğunun ucu yerde sürüklenmekten parçalanmıştı. Karnında ve sırtında kendine ait olmayan kafalar vardı. Sanki bu kafaların kendine ait bir benliği bir karakteri var gibiydi. Boyu öyle uzundu ki kapının eşiğinden geçerken bir hayli eğilmişti. Yüzü sadece karanlıktan ibaretti. Lakin göz yuvaları o karanlık sıfatında bir inci gibi parıldıyordu. Yüzü karanlık bir boşluğa benzediği için duygularını anlamak mümkün değildi.

Bir şey arıyordu sanki. Başını etrafa çevirip duruyordu. Varlığı ile etrafındaki varlıklara sadece karanlık bir karamsarlık getiriyordu.

Onu gören yaşam ve ölüm arasındaki ince çizgiyi ayırt edemez hale gelip yaşam arzusunu yitiriyordu. Etrafına yaydığı lanet enerjisi ise o enerjiyi nüfuz edeni öldürmekle kalmıyor o kişiden geriye kalan cesedi tüm iliklerine kadar sömürüyordu.

Kendisi için sonun geldiğini anladığında bile aklı hala son kez göremediği kişideydi. Tek başına karanlığın içinde büyük bir ızdırapla can verirken tek düşündüğü kısa bir süre önce yitirdiği, onun uğruna her şeyi geride bıraktığı ve burada yeni bir hayat kurduğu değerlisiydi.

GARDİYANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin