13.BÖLÜM: BARLAS

46 2 0
                                    

Gecenin karanlığını koridorun loş ışıkları zapdetmeye çalışırken bu koridorlar kendi gençliğini hatırlatmıştı Zaman'a. O da bir zamanlar başka bir pansiyonun koridorlarında koşup odalarında dinlenmişti. Şimdilerde çoğunu kaybetmiş olsa da iyi arkadaşlar edinmişti. Hayatının en güzel ve en temiz yıllarıydı pansiyonda kaldığı o yıllar. Pis işlere bulaşmadığı zamanlardı.

Yavaş ve sessizce ilerlediği bu koridorlar yaptığı her şeye şahitlik edecekti. Casus ona aradığı kişi hakkında her detayı vermişti. Bu yüzden hangi kata çıkması ve hangi odaya gitmesi gerektiğini biliyordu.

"Birinci kat, yirmi yedi numaralı oda."

Bunu aklına iyice kazımıştı. Sessiz ve hızlı bir şekilde yirmi yedi numaralı odayı buldu ve hemen kapının önüne geçti. Yavaşça kapıyı açtı ve odayı görebilmek için başını içeriye doğru uzattı. Birkaç dolap ve yatak vardı. Dolapların arasında pencerenin önünde bir masa duruyordu. Oda sade ve yarı karanlıktı. Sıradan bir genç odasıydı. Hedefi ise yatağında mışıl mışıl uyuyordu. Derin bir nefes aldı ve ona doğru sessizce yaklaştı. Cebinden mendili ve ilacı çıkarırken kendinden utanıyordu. Kızı yaşındaydı bu kız. İlacı mendile boşalttı. Hiç istemeyerek mendili kızın yüzüne bastırdı.

Kız o anda uyanmış ve göz göze gelmişlerdi. Kızın söylendiği gibi eşsiz yeşil gözleri vardı. Bağırmaya çalışarak ve ağlayarak onu tekmeliyordu. Elleriyle saçlarını çekiyor ve bir kedi gibi yüzünü tırmalıyordu ama Zaman kararlı bir şekilde bastırmaya devam etmişti. Kızın gücü yavaş yavaş kesildi ve kısa bir süre sonra göz yaşları içinde bayıldı. İşin zor kısmı şimdi başlıyordu. Onu kucakladı ve koridordan koşarak merdivenlere yöneldi. Hızla aşağı indi ve girerken kullandığı kimlik kartı ile giriş kapısını tekrar açtı. Kimlik kartını atarak oradan uzaklaştı. İleride tedirgin bir şekilde onu bekleyenlerle, buluştu.

İçlerinden biri fısıldayarak " Nerede kaldın? diye sordu.

Zaman ise "Orada oyalandığımı mı zannediyorsun? Haddini bil." dedi ve konuyu kapattı.

Planlandığı gibi yanlarında ağzı kapaklı bir sandık vardı. Kızı sandığa koydular ve kapağı sıkıca kapattılar. Sandık dışarıdaki sesleri içeri geçirebilirdi ama içerideki sesleri dışarıya geçirmiyordu. Büyük sandıkla yavaşça karanlık sokakta kayboldular.

Ertesi gün akşam üzeri Poyraz ,Gümüş ve Arma bir binanın tepesinde oturmuş medeniyetteki hazırlıkları oradan izliyordu. Hepsi de oraya ailelerinin yanından gelmişti. Uzun bir süre onları göremeyen anne babaları onları kocaman kucaklamış, sıcacık yuvalarında güzel yemekler yemiş ve akşam geç saatlere kadar muhabbetler etmişlerdi. Siyanür kimsesiz olduğu için pansiyonda kalıyordu. Birazdan o da gelecekti ve havai fişekleri birlikte izleyeceklerdi. Ardından müsabakaların yapılacağı arenaya gideceklerdi ama Poyraz'ın ın pek tadı yoktu. Bu beşli grubu bozduğu için pişmandı. Eğitim tekrar başladığında onun yüzüne nasıl bakacağını düşünüyordu. Kendini affettirmenin bir yolunu düşünüyordu.

Gümüş arkadan gelen Siyanür' ü görünce "Nihayet gelebildin. Havai fişekler başlamak üzere." dedi.

Siyanür karnını sıvazlayarak "Kusura bakmayın son yediğim çörek galiba dokundu biraz." dedi.

Arma endişeli bir şekilde " Şimdi nasılsın peki? Müsabakaya katılabilecek misin?" diye sordu.

Siyanür tamamen yanlarına geldi ve " Ben iyiyim ama dünden beri Sandara' yı göremedim. Yemekhaneye inmiyor. İyi mi acaba?" diye sordu.

Pişmanlıktan festivali zehir olan Poyraz " Acaba pansiyona gitsek ve siz kızlar onu aşağı getirseniz olmaz mı?" dedi.

Arma kollarını önünde birleştirmiş bir şekilde " Onun için kılımı bile kıpırdatmam. Üstelik birazdan Siyanür'ün müsabakası var ve ben kaçırmak istemiyorum." diyerek patlamaya başlayan havai fişeklere bakmaya başladı.

GARDİYANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin