3.BÖLÜM:TÜKENİM

43 4 0
                                    


Çürük ve ahşap koloni kapısından geçerken ıslak ahşap kokusu her defasında zihnine kazınıyor ve bu eski koloniye layık görülmek Sandara'yı deli ediyordu.

Dedesiyle hemen sayım için kuyruğa girerken sırada üç kişinin olmasına sevinmişti çünkü sırtındaki odunlar çok ağırdı ve bu odunlar ile uzun bir kuyrukta beklemek büyük bir ızdıraptı.

Önündeki insanların sırtlarındaki yüklerden dolayı düşük omuzlarının ve kamburlaşmış sırtlarının yorgunluktan bu hale geldiğini anlayabiliyordu. Bir anda kendinin de öyle görünüyor olabileceği aklına geldi ve olabildiğince dik durmaya çalıştı.

Sayımı tamamlananlar arasında aldıkları ekmeği kirli elleri ile hemen yemeye başlayan da vardı o ekmeği evde bekleyenine götürmek için cebine koyanda. Yalnızlık ve bir bekleyeninin olması, insan davranışlarını bu şekilde değiştirebiliyordu.

Sıra Kurt'a  geldiğinde koloni görevlisi ondaki odunları indirdi, enerji izini aldı ve ekmeğini ona verirken Kurt'un gözlerine uzun uzun baktı.

Bu adam uzun boylu iri bir medeniyet muhafızıydı. Keskin koyu kahve gözleri muazzam teknikler bildiğine dair ışıltılar saçıyordu.

Muhafız bir anda Kurt'un kolundan tuttu ve onun gözlerine dikkatlice bakarak "Yaşlı Kurt gözlerinde elaya kaçan bir renk var. Sanırım tükenim başlamış. Çok yakında işe yaramaz bir ihtiyar olacaksın." dedi.

Kurt ne zaman sinirlense alnındaki damarlar belirginleşirdi. Şimdi tekrar belirginleşen damarlar Kurt' un tüm öfkesini yansıtmaya yetiyordu ama sakin kalmaya çalışıyordu. Fevri hareketlerin burada kimseye faydası olmadığına kaç kez şahitlik ettiğini hatırlamıyordu bile.

Sandara da çok sinirlenmişti. Görevlinin iyi bir tekmeyi hak ettiğini düşünmüştü  ama dikkatleri üzerine çekmemek için  her gün dedesinden nasihatler alıyordu.

Arkasında küçük bir çocuk "Tükenim nedir?" diye sorarken açık kahve gözleri parıldıyordu ve Sandara, çocuk soru sorana dek onu fark etmemişti bile. Etrafında olup bitenin farkına varamayacaksa her gün  pratik yapmanın ne anlamı var diye düşünmeden edemedi.

Koloni görevlisi üşengeç bir tavırla  "Zaten az olan enerjisi onu terk etme niyetinde. Kısacası Kurt ölüyor." diye çocuğun  sorusunu duygusuzca cevapladı.  

Kurt hakkında bu gerçekleri duymak Sandara' yı üzmüştü. Zaten bildiği gerçeklerdi ama üzülmemesi  de elde değildi.

Dedesi ile geçirebileceği fazla zamanı yokken kalan zamanında dinlenmesine izin bile vermemeleri Sandara' yı ayrıca kahrediyordu. Koloni görevlisinin kendisine olan bakışlarını fark edince tedirgin olmuş ve tüm düşüncelerinden bir anda çıkmıştı.

Koloni görevlisi keskin kahve rengi gözleriyle ona şüphe dolu bir bakış attı. "Sandara." diye seslendi ve bir an sessiz kaldı. Daha sonra biraz daha yaklaşarak "Gözlerindeki anlayamadığım bu tuhaflık var." dedi.

Sandara hareket bile edemiyordu. Görevlinin ona bu kadar yaklaşması onu çok endişelendirmişti.

Görevli işaret parmağını Sandara'nın omzuna bastırırken "Son zamanlarda geç kalıyorsun. Bir şeyler çevirmiyorsun öyle değil mi?" diye  sordu. 

Sandara koloni görevlisinin dikkatini bu denli çektiğini  ve kendinden şüphelenmeye başladığını görünce şok oldu. Koloni görevlisinin gözlerine bu denli dikkatli bakması ve o gözlerin gerçek olmadığını anlaması ihtimali bile onu dehşete düşürmüştü. Bu yüzden korkuyla dedesine baktı.

Dedesinin  giderek açılan açık kahve  gözlerini o an daha iyi fark etmişti ama elinden bir şey gelmiyordu. Tek yapabildiği yaşarmış gözlerle dedesine  bakmayı sürdürmek oldu ama Kurt, gülümseyerek kolunu Sandara'nın omzuna attı ve göz yaşlarını sildi.

GARDİYANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin