gossip

254 17 90
                                    

Babamın odasında karşılıklı oturuyorduk. Yaklaşık 20 dakikadır kitabımın arasından neden Petunya çıktığını sorguluyordu. Ben de bilmediğimi söylüyordum. Anlamıyordu. Tekrar tekrar lanetlenmiş olabileceğimi, beni lanetleyen kişinin isterse beni anında öldürebileceğini söyleyip duruyordu. Artık patlamak üzereydim.

: Biliyorum Profesör. Ama yapacak bir şey yok. Kimin yaptığını bilmiyorum.

Derin nefes verdi ve omuzlarımı tutarak konuştu.

: Riddle'a anlattın mı?

Kafamı iki yana salladım. Ona anlatmak fazla riskliydi. Eğer o değilse... Eğer o değilse hiç iyi şeyler olmazdı.

: Hayır.

Omuzlarımdaki tutuşu sıkılaştı.

: Ona anlatmalısın.

Şaşırmıştım. Neden ona anlatmamı istiyordu?

: Neden ona anlatayım?

: O kimin yaptığını bulur.

Yüzümü buruşturup ellerini omzumdan çektim. Ayağa kalktım. Sesim biraz yükselmişti.

: Onu neden tehlikeye atayım? Laneti yapan kişi onu oracıkta öldürebilecekken neden onu tehlikeye atayım?

Babam kaşlarını çattı. O da ayağa kalktı.

: Onu önemsemeyi bırak.

Sinirden gülüyordum. Büyük ihtimalle dışardan delirmiş gibi görünüyordum. Bu son olan olaylar psikolojime ağır gelmişti.

: Önemsemeyi bırakayım mı!? Bak ne diyeceğim, madem o lanet olası petunyaları kimin koyduğunu bulmayı bu kadar istiyorsun, git kendin bul! Belki bir kere babalık yapmış da olursun! Ha, nasıl fikir!? Müthiş değil mi!?

Odadan çıkmak için hareketlendiğim sırada babam kolumu tuttu.

: Bana böyle davranmayı bırakmalısın. Ben senin babanım. Ne olursa olsun.

Gözlerim dolmuştu. Kolumu elinden kurtardım.

: Sen benim hiçbir şeyim değilsin.

Kapıyı çarpıp çıkmadan önce gördüğüm son şey babamın dolmuş gözleriydi. Tüm hayatım boyunca bir kere bile bana sarılmamıştı, öpmemişti... Hatta beni sevdiğini bile söylememişti. Hiçbir veli toplantısına gelmezdi. Hiçbir zaman "iyi misin?" diye sormazdı. İlgilendiği tek şey notlarımdı. Hiçbir derdimi anlatamadığım, hiçbir zaman oturup sohbet edemediğim biri, biyolojik olarak babam olsa bile gerçekten "baba" olabilecek biri miydi? Değildi.

Koridorda ağlayarak ve neredeyse koşarak gidiyordum. Odama girdiğimde Harry ve Ron un da olduğunu görüp sevindim. Ağlıyordum. Onları görünce daha da çok ağlamaya başladım. Harry kalkıp yanıma geldi. Gözyaşlarımı siliyordu.

: Ne oldu? Riddle mı?

Kafamı iki yana salladım.

: Hayır. Snape.

Kaşlarını kaldırdı ve oflayarak kafa salladı. Sonra gülümsedi.

: Abi-kardeş sarılması?

Kıkırdadım.

: Müthiş olur.

Kollarını açtı ve sıkıca sarıldık. Gerçekten iyi gelmişti. Hermione ve Ron da duygulanmış, bizi izliyorlardı. Burun çekme sesini duyduğumda Harry'nin de ağladığını anladım ve yanağından öptüm. Harry gülümsedi.

Night Sky Petunia // Tom RiddleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin