Büyük İtiraf

7 1 1
                                    

Bazı anlarda hayatımızın darmadağın olduğunu hissederiz, berbat olacağını düşünürüz. Çoğu zaman korkaklık eder ve sevdiğimiz insanlardan büyük şeyler saklarız. En büyük sır, sır saklamaktır. İnsanların ve kendi sırlarımızı saklarız, ancak sevdiğimiz insanlardan bir şey saklamamız, hata olur. En başında bilmeleri belki daha iyidir, sonradan öğrendikleri zaman daha büyük tepki verirler.

Korkaklık etmeyin ve gidip sevdiklerinize her şeyi, arkalarından çevirdiğiniz işleri itiraf edin. Tabii insan, sevdiği insanların arkasından iş çeviremez. Eğer birisinin arkasından bir iş çevirdiyseniz, onu gerçekten sevmiyorsundur. İnsan sevdiğinden iyi niyetle de olsa bir şey saklamaz.

İyi okumalar. Oy ve yorum atmayı unutmayın.

"Mert'e bu durumu söyleyecek misin?" Diye sordum.

"Söylemeyeceğim..." Dedi Vuslat, sesi bir fare kadar cılız çıkmıştı. Derin bir nefes aldım ve arkama yaslandım. Vuslat, Mert ile birkaç ay önce bir şeyler yaşadığını söylemişti. Her şeyin nasıl geliştiğini anlamamış, kendisini bir anda bu durumda bulmuş.

Bana kalırsa Mert'in bu durumu bilmesi gerekir. Bu onun en doğal hakkı. Bu bebeği ister mi, pek bilmiyorum ama bilmesi gerekir. Vuslat onu doğurup doğurmayacağına tek başına karar veremez, Mert'in de buna karar vermesi gerekir. Babası olarak bu onun en doğal ve en büyük hakkı.

"İyi bir doktordan randevu al, kimsenin bu durumu bilmemesi gerekiyor. Şimdilik kimseye söylemeyelim, önce sen kararını ver. Mert'in bilmesi gerekiyor, bu kararı ortak verebilirsiniz." Dedim ve telefonu hoparlöre alıp yanıma koydum. Oturduğum koltuğa uzanıp esnedim.

Çok uykum vardı ancak Deniz ile konuşmadan önce uyumak istemiyordum. Önce onunla konuşup o mesajın ne kadar doğru, ne kadar yanlış olduğunu bilmek istiyordum. Vereceği cevap, benim için hayatı değer taşıyordu.

"Korkuyorum Afra..." Dedi Vuslat. Sesinden ağladığını anlamak zor değildi, gerçekten kötü durumdaydı. Ona ne kadar üzülsem de yapmadan önce bunu düşünmesi gerekirdi. Anne babası buna ne tepki verir kestirmek pek mümkün değil ancak hoş karşılamayacakları ortada. Kim olsa bu durumu normal karşılamaz. Oldukça rahat birisi olmasına rağmen benim annem bile bu durumda oldukça tepki gösterirdi.

Evin kapısının açıldığını duyunca hemen yerimden kalktım. "Seni sonra arayacağım, Deniz ile konuşmam gerekiyor." Dedim ve telefonu kapatıp sehpaya bıraktım. Kalbim hızla, korkuyla çarpıyordu. Vereceği cevap beni korkutuyordu, ya her şey doğruysa? O zaman ne yapacağım?

Ayağa kalkıp kapıya doğru ilerledim. Karşımda üstü başı kan içinde olan Deniz'i görünce ufak bir çığlık attım ve hemen yanına gittim. Gömleği, paltosu, elleri ve boynu... Her yeri kan içindeydi. Paltosunu çıkarıp askıya astığında belindeki silahı gördüm. Bana hiçbir şey demeden salona ilerledi ve belindeki silahı çıkarıp sehpaya bıraktı.

Peşinden gidip kolunu tuttum ve bana bakmasını sağladım. "Ne bu halin?" Panikle sorduğum bu soru, havada öylece asılı kalmıştı. Deniz bana cevap vermedi ve boynuna astığı, bağlanmamış olan okul kravatını çıkardı. Öylece yere attı.

Deniz...

Kravatımı yere atıp derin bir nefes aldım. Duş alıp evden yeniden çıkacak ve bir daha asla gelmeyecektim. Afra, mesajı görmüştür ve beni terk edeceğine eminim. Onsuz bir evin, hiçbir anlamı olmayacağından dolayı bu evde kalmamın pek bir mantığı olmayacaktır

İNTİHAŞK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin