Dora daha yatalı birkaç saat olmuştu ki rahatsız edici çığlık sesleri kulağını tırmalamaya başlamıştı. Hayalle gerçeklik arasında sıkışmışken ilk başta rüya gördüğünü sandı. Ama sesler kesilmeyince gözlerini açmak zorunda kaldı ve gerçekle o zaman yüzleşti. Sığınaktaki insanlar çığlık çığlığa kaçışıyorlardı. Neler olduğunu anlamaya çalışırken hâla uyku sersemiydi. Hemen ayağa kalkmaya çalıştı. Yalpalayarak kalkmayı başarınca seslerin asıl kaynağıyla yüz yüze gelmişti. Manzarayı görünce bir an aklını kaçıracak gibi olmuştu.
Yaratıklardan biri şu an sığınağın içindeydi. İğrenç yaratık marketin önünde gördüğünden biraz daha küçüktü ama yine de en az onun kadar çirkin ve korkutucuydu. Kahverengi, uzaktan bakınca kaygan gibi gözüken ince bir derisi vardı. Ağzı orantısız derecede büyüktü ve bir kurbanını yemekle meşguldü. Dora kimi yediğini bilmiyordu. İstese de tanıyamazdı. Yaratık kurbanının üstüne çökmüş, karnını yarmış ve iç organlarını yiyordu. Her yer kan gölü olmuştu.
Dora kan gölünü görünce kusacak gibi oldu neyseki kendini son anda durdurdu. Başı zonkluyordu, ağlamak istiyordu. Diğer insanların da ondan bir farkı yoktu. Kimisi koşuyor kimisi ağlıyor bazıları kusuyor ve bir kısmı da korkudan kıpırdayamıyordu. Ama kimse kaçamıyordu çünkü yaratık tek girişin önündeydi.
Kız biraz toparlanmaya çalıştı. Korkunç manzaradan gözlerini çekti. Hemen pes etmeyecekti. Buradan kaçması gerektiğini biliyordu. Yaratık avıyla meşgulken üstünden atlayarak geçip gitmeyi düşündü. Ama bunu yapmak neredeyse imkansızdı. Yaratığın kucağına düşebilirdi veya yaratık aniden ona saldırabilirdi o zaman kendini savunamazdı.
O an Dora'nın yapabileceği tek şey yaratığın tam aksi yönünde yani kanalizasyonun derinliklerine koşmak olabilirdi. Eğer şansı varsa kaçabilir veya saklanacak bir yer bulabilirdi. Dora kalabalığı yara yara karanlık koridora yöneldi. Kız o tarafa daha önce hiç gitmemişti çünkü oraya hiç güneş ışığı uğramıyordu. Çok karanlıktı ama kızın şu an başka bir şansı yoktu. Hiç vakit kaybetmeden tüm gücüyle koşmaya başladı. Karanlıktan hiçbir şey göremese de hızını yavaşlatmadı. Yerdeki pis sular her bastığında etrafa sıçrıyor, paçaları kirleniyordu. Su giderek derinleşiyor pis koku giderek artıyordu. Artık ayakları tamamen suyun içine gömülmüştü. Ama bunların hiçbiri kızın umurunda değildi. O, çığlıkların kaynağından olabildiğince uzağa kaçmak istiyordu.
Su neredeyse dizlerine geliyordu bu da onu yavaşlatıyordu. Yaratıktan baya bir uzaklaşmıştı sesler artık uzaktan kulağına ulaşıyordu. İğrenç koku dayanılmaz bir hâl almıştı. Dora artık bir çıkış olmadığını düşünmeye başlamıştı. Durmadan ilerliyordu ama pis su dışında hiçbir şey bulamamıştı. Tam sonunun geldiğini düşünüp pes edecekti ki ileride bir ışık hüzmesi göründü. Tavanda aniden bir delik açılmıştı. Dora dikkatli bakınca bir kişinin o delikten yukarıya çıkmaya çalıştığını gördü.
"Hey!"
Hemen bağırıp tüm gücüyle o tarafa yöneldi. Düşmemeye özen göstererek olabildiğince hızlı gitmeye çalışıyordu.
"Acele et."
Adam yukarı çıkmayı başarmıştı. Dora'ya elini uzatmış onu bekliyordu. Kız ulaşınca elinden tutup var gücüyle yukarı çekti. Dora'nın kolu acımıştı ve dar delikten geçmesi zor olmuştu ama bunu umursamadı. Yakından bakınca bu kişinin üstatlardan biri olduğunu gördü. Çıktıkları delik de bir kompozit rögar kapağıydı. Bu kadar dar bir delikten kendi bile zor geçerken adamın nasıl geçtiğini anlayamadı.
Yere ayak bastığında pantolonundan pis sular damlıyordu. Adamın da ondan pek farkı yoktu dizine kadar olmasa da baya bir ıslanmıştı. Dora sonunda çığlık seslerini geride bırakıp ışığa kavuşmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIYAMETİN KÜLLERİ
FantasíaKorkunç bir pus ve insanı içten içe çürüten kirli bir kasvet diyarın el değmemiş yerlerini bile sararken Solemna için tam bir kıyamet günüydü. Binlerce kana susamış yaratık Solemna topraklarında gezerken insanlık için tüm tehlike çanları çalıyordu...