8.BÖLÜM

1.7K 122 64
                                    

Ssssssseeeellllaaaaammm

Yıldızı parlatıp bol bol yorum yapmayı unutmayınn ..

Keyifli okumalar dilerimm.

Günler çok hızlı geçiyordu. Buraya gelişimin üzerinden neredeyse bir ay geçmişti.

Diego, sürekli işe gittiği için evde hizmetçilerle yalnız kalıyordum.

Salona gidip televizyonu açtım ve koltuğa uzandım. Bu bir ay içinde İtalyanca öğrenmek için kurslara gitmiştim. Akıcı olmasa da anlaşılır bir İtalyancam vardı.

"Alia, Puoi portare il caffè?" (Alia, kahve getirir misin?)

Bana geçen ay, yemek odasının yerini söyleyen hizmetçi kadının adı Alia'ydı. On dakika sonra elinde kahveyle gelmişti. Bugüne kadar üzgün olan yüzü, şimdi gülüyordu.

Kahveyi uzattıktan sonra saygıyla selam verdi ve yanımdan uzaklaştı. Kahvemden bir yudum alırken kanal değiştirdim.

Evde çok sıkılıyordum.

Bir süre kahve içerek televizyon izledikten sonra boş bardağı Alia'ya verip odama çıktım. Başım bir anda dönmeye başlamıştı. Ayrıca fazlasıyla uykum gelmişti.

Alia bana tuzak kurdu galiba!

Diego'yu aramak için telefonuma uzanmıştım ki yere yığıldım. Etraf dönüyordu. Kapı sesi duydum, sonrası karanlık...

Hayatım aksiyon lan.

Gözlerimi açtığımda karanlık bir odadaydım. Her taraf toz içindeydi.

Şuradaki böcek mi?

Ay ben korkarım!!

Çığlık attığım sırada kapı açıldı ve içeri elleri cebinde olan Diego'nun yaşlarında bir adam girdi.

"ti sei svegliata." (Uyanmışsın.)

Adamı deli etmek için Türkçe konuşmaya başladım. Normalde İtalyanca biliyordum.

"He uyandım ** kafalı!"
Kaşlarını kaldırdığında güldüm. "Seni pis böcek! Islak sokak köpeği! **!"

"Sei tu! Parlo turco!" (Sensin lan o! Türkçem var benim!)

Aha sıçtık.

Cafer bez getiiiir.

"Niye kaçırdın lan beni?" diye sordum oldukça sakin bir şekilde.

Ben niye bu kadar sakinim oğlum!?

"Fidye için." Bağlı olan ellerim yüz kere alnıma vuruldu şuan.

"** malı! Kimden fidye isteyeceksiniz?" dediğimde sırıttı. "Diego'dan."

Kaşlarımı çatarak, "Diego benim hiçbir şeyim değil ki! Aptallar, bir işi de düzgün yapın. Acemi mafyalar sizi." dedim.

Kaşınıyorum.

Adam biraz düşündükten sonra, "Orasını göreceğiz az sonra." dedi. Ay mal bunlar. Diego bana değer vermiyor ki, fidye için milyonlar versin?

"Tuvaletim geldi." dedim dişlerimi sıkarak. "Tut."

"Yaparım bak, yaparım deyip de yapmadığım bir şey şuana kadar olmadı!"

"Tut, ne yapabilirim?"

Az sonra olacaklardan sorumlu değilim.

Of tam rezillik.

Tuvalete gideceğim bahanesiyle kaçarım diye düşündüğüm için tuvaletim gerçekten yoktu. Yine de kendimi zorladım ve maalesef malum işi yapmaya başladım.

Şıp şıp su sesiiii.

Adam şaşkınlıkla bana baktığında kahkaha attım. "Tuvalete götür lan beni!" diye bağırdım. Mecbur kabul etti. İki tane iri yarı adam çağırıp iki elimi çözdü. Ayağa kalktığım anda yakalanacağımı bile bile kaçmaya başladım.

Odadan çıktım. Peşimde bir sürü adam vardı. Mükemmel zekamı kullanarak üst kata çıktım. Sonunda aydınlığa kavuşmuştum. Kapıyı aradığım sırada bir el belimden tutarak beni duvarın ardına çekti. Bu sırada arkasına saklandığım duvarın biraz yanına kurşun girmişti.

Korkuyla beni tutan kişiye baktım. Gelmişti! Diego buradaydı...

Sekizinci bölümü nasıl buldunuz?

Dokuzuncu bölümde görüşmek dileğiyle, hoşçakalın. ♡

İtalyan Mafya || textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin