Canlar selam!
Bol kaoslu ve koşturmalı bir bölüm ile sizlerleyim...
Bölüme başlamadan önce yıldıza basmayı ve satır arası yorumlarınızı bana sunmayı ihmal etmeyin lütfen...
Keyifli okumalar!
17. BÖLÜM AÇIKLANAMAYAN GERÇEKLER
Sigaramın olayı çözmek adına harcadığım süre zarfında ufalan parçasının son nefesini içime davet ederek yere fırlattım. Postalımın altında ezilen çöpün sertçe geriye iteklediğimde kavga seslerinin kaynağına doğru ilerlemeye başladım.
Ormanlık alanın geniş arazine adımımı attığımda postal sesleri toprağın ezilme sesine karıştı. Yere dökülen yaprakların kurumaya yüz tutmuş halleri üzerine attığım adımlar ile ezilerek değişik bir ses tonajı etrafa yayılıyordu.
Kendimi geniş ağacın gövdesine yasladığımda on beş, yirmi adımlık ötede boğuşan iki adamı izlemeye başladım. Kısılan gözlerim ikisi arasında gidip gelirken benim ormana girmemle tekrardan sözlü bir kavga etmeye başlamışlardı. "Madem günün birinde söyleyeceğim o gün bugün olsa ne oluyor Barça? Anlaşmamız böyle değildi!" Âhi'nin ilk defa duyduğun gür ve sert sesi ile kaşlarım çatıldı. Sinirlediğinde bile kendine hâkim olmaya çalışan adamın bu hali bana hiç de hayrı alamet gelmemişti.
"Biz seninle anlaşma mı yaptık ulan?! Beni deli etme, ben sana ne zaman söyleyebilirsin dersem o zaman söyleyebilirsin anlıyor musun beni?" Miralay Âhi'nin yakasını iki eliyle kavramış ve sırtını ağaca yapıştırmış vaziyette sinirle yüzüne eğilerek bağırıyordu.
"Ellerimden kayıp gitmesine izin mi vereceksin Barça? Nankörlük yapmayı kes ve düzgün düşün!" Âhi gergince Miralay'a bakarken Miralay alay edercesine güldü. "Tam onu toparlamaya başlamışken, hayatını düzeltmesi adına Kalender'e yöneltmişken aklını bulandırmana izin vereceğimi mi sanıyorsun?" Miralay'ın alaycı kahkahası ormanlık arazinin her bir zerresine yayılırken Âhi yakasına sarılan elleri sertçe geriye itekleyerek Miralay'ın üzerine yürüdü. "Onu toplamışken mi? Onu toplamışken öyle mi?! Ulan ben senin sözüne uyarak çıkıp Hakkâri'ye geldiğimde sen benden yalnızca iki hafta istedin, iki hafta! Konu onun Kalender ile evlenip evlenmemesi değil, ben bir olaylar döndüğünü elbette ki anlayabiliyorum. Konu senin verdiğin sözleri tutmayarak Armin'in iyice dibe batmasını sağlayıp onu kurtarıyormuş gibi hissettirme çaban! Ya kendine gelir olayları ciddi anlamda düzeltirsin ya da ben her şeyi göze alarak Armin'le konuşurum Barça, karar senin!" Miralay Âhi'yi sertçe geri iteklediğinde Âhi'nin yerinden kımıldamaması sonucu dengesini kaybederek geriye doğru savruldu. Miralay sırtını ağacın sert yüzeyine çarptığında sinirle Âhi'ye baktı. "Ben ne yaptığımın farkındayım. Bana gelip de ne yapmam gerektiğini anlatacak son insan sensin Arman, ayağını denk al. Mesleğini elinden almam ne kadar zamanımı alır sence?" Miralay sinir bozucu gülmesine devam ederken Âhi de ona katılarak alayla güldü. "Ben sana yalnızca yapacaklarımın özetini anlattım Barça asıl karar sana ait. Benim duygularımı bildiğin halde önemsiz bir parça gibi söküp kenara atma fikrini aklından çıkarsan iyi edersin çünkü eğer Armin'le konuşursam onu sen bile tutamazsın. Kendi yetiştirdiğin kadının ne kadar tehlikeli olduğunu bildiğin halde onunla oynamak biraz kötü bir fikir gibi görünüyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜMLE BAŞ BAŞA
Chick-LitGenç bir bordo bereli olan Armin, mesleğe ilk girdiğinde tanıştığı timini anlamsız bir şekilde kaybetmesiyle gözlerini aralar. Zihninde dönen yardım çığlıkları, ihanetlerin hançer darbeleri ve daha nicesine cevap ararken gelen emir ile Hakkâri'ye gi...