1.9

284 106 95
                                    

Sekiz kişinin toplandığı akşamda haliyle ses yüksekti. Her yerden bir konuşma, bir kahkaha yükseliyor veyahut herhangi bir konu üzerinde tartıştıkları için bağırıyorlardı. Salonun bir ucunda Jisung bir ucunda Hyunjin otururken ikilinin gözleri birbirlerindeydi.

Bu ortamda pek konuşamıyorlardı gündüz yaşadıkları öpüşme için. Jisung ona sormak istiyordu, beni öptün ama beni tamamen affettin mi? Affettiysen bir isim koyalım çünkü ben dayanamıyorum, demek istiyordu.

Ara ara buluşan gözleri yine buluştuğunda Jisung elini şakaklarına yaslayıp onu izlemeye başlamış, Hyunjin ise telefonunu kapatıp kenara bıraktıktan sonra gözlerini yüzüne dikmişti.

"Bu hafta sonu," dedi Changbin. "Bana gelin, et alacağım."

Jeongin yüzünü buruşturdu. "Senden çok Hannibal Lecter enerjisi aldım, ben gelmiyorum."

"Öğk," diyen Minho izlediği dizinin görüntüsü ile hareket ederken Changbin göz devirdi. "Ağzımı bozacağım, yarrağımı ye sen."

Bu sefer Jeongin kahkaha atarken diğerleri de hafifçe gülmüştü. Jisung kolunu kaşıdı. "Aslında bana gelseniz, sizi evime davet etmek istiyorum. Yani yemek yapmayı pek beceremem ama malzemeleri alırım, beraber yaparız."

Onun bu teklifi yapması diğerlerini mutlu etmişti çünkü Jisung'un evini merak ediyorlardı. İlk atlayan Felix oldu. "Ben gelirim! Yardım ederim, beraber yaparız Ji'm."

Jisung sırıttı. "Sen bir tanesin."

Felix ona öpücük atmış, "Tamam o zaman," diyen Changbin ile diğerleri de onaylamıştı. Saat iyice geçe gelirken Jisung da mutluydu. Onlarla eskisi gibi olmak mutlu ediyordu, gerçek dostlarına tekrar kavuşmak iyi hissettiriyordu.

Geriye ise tek bir şey kalmıştı; sevgilisine kavuşmak.

Herkes yavaştan ayaklanırken Jisung, Hyunjin'i bekliyordu. "Ben de gideyim," diyen Hyunjin ile beraber "Ben de," diyerek atladı. Minho esnedi. "Tamam veletler."

"Otuz yaşımıza gireceğiz ama sen bilirsin."

"Veletsin yani."

Jisung göz devirince Hyunjin ikisine gülmüş, ceketini almak için yürümüştü. Jisung da üstüne hırkasını giyip kulaklığını boynuna yerleştirdi, Minho ve Chan ile vedalaşmışlar, kapı kapanınca ise yalnız kalmışlardı.

"Biraz konuşalım mı?" diyerek ilk adımı atan Jisung oldu. Hyunjin'in bir adım atmayacağını biliyordu, Hyunjin'in gerçekten ona geleceğini de sanmıyordu bugüne kadar ama bugün ona ümit vermişti.

Elleri üstündeki blazer ceketin ceplerinde olan Hyunjin kafa salladı. "Konuşalım."

İkisi ağır ağır bahçeden çıkmış ve Jisung'un sokağa park ettiği arabasına yerleşmişlerdi. Jisung arabayı çalıştırıp onun evine sürerken Hyunjin fark ettiği şeyle mırıldandı.

"Evimin adresini..." dedi. "Navigasyona kaydetmişsin."

Jisung direksiyonu çevirdi. "Eğer olur da tekrar aklım başımdan giderse beni sana getirecek bir şeyler bırakmak istedim."

"Unutmazsın değil mi?"

"Unutmam." Güldü hafifçe. "Changbin öyle dedi. Doktorum ne dediyse o."

O, yola odaklanmışken Hyunjin ister istemez onun yüzünü izlemeye daldı. Adım atmak istiyor fakat kendine güvenemiyordu, Jisung onu kendine o kadar çok ihanet ettiriyordu ki adım attıktan sonra pişman olur muyum diye düşünüyordu.

Yine de yüzünde küçük bir gülümseme ile suratını izlerken Jisung sessiz geçen bir yolculukla arabayı Hyunjin'in evinin önüne çekti. Arabayı kapatıp arkasına yaslandığında Hyunjin de onun gibi sokağa baktı.

iary, hyunsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin