1.7

533 148 131
                                    

"Yoruldum!"

Basket sahasında kendini yere atan çocukların aksine bir Minho bir de Jisung top ile oynamaya devam ediyordu, daha doğrusu Jisung Minho'ya eşlik ediyordu. En son Minho da bağırarak kendini yere attığı zaman Jisung topu onlardan uzak bir yere fırlattı.

Minho, Chan'ın dizine uzanırken Jisung da ağır ağır ilerlemiş ve Hyunjin'in yanına oturmuştu. O nefeslenirken Hyunjin kafasını çevirip yüzüne baktı. "Teşekkür ederim Jisung." diye konuştu aniden. "Bir daha asla böyle bir an yaşayamayız demiştim, yaşattın."

Önüne dönüp devam etti. "Tüm o güzel anılar lisede kalacak gibi gelmişti, bazen lisede yaşadığımız böylesine ufak bir eğlence anına bile muhtaç kaldım. Teşekkür ederim onu bana verdiğin için."

Kalbinden yük kalkmış gibi hissediyordu gerçekten. Nefes alabiliyordu ve lisenin onda verdiği acı his kaybolmuş gibiydi. Jisung hiçbir şey demeden sadece yüzüne bakarken Hyunjin yan dönüp onun dizlerine koydu başını. "Teşekkür ederim."

"Ben bozduğumu geri getirmeye çalışıyorum."

Hyunjin'in, Jisung'un dizine uzandığını gören arkadaşları ister istemez onlara baktı. Araları ağır ağır düzeliyordu, kimse aniden olmasını beklemezdi zaten ve bu halleri mutlu ediyordu.

"On yıl boyunca yalnız kalıp nelerle savaştığını tahmin edebiliyorum," deyip ellerini geriye koydu ve spor salonunun tavanına baktı. "Hatta benim tahminimden de fazla olduğunu biliyorum."

Hyunjin ona doğru döndü. "Tıptan sonra..." diye mırıldandı merak ettiği bir şeyi sorarak. "Tüm her şeyin boşa gitmesi yani... Seni zorladı mı?"

"Çok." dedi dürüstçe, fakültenin önüne çöküp çocuk gibi ağladığı anı hatırladı. "Bırakmaya karar verdiğimde çok sinirliydim ama bırakınca oturup ağladım. Çünkü... Okuduğum dört yıl, sizi bırakmam, bağımı kesmem... Hepsi boşunaydı. Hayatımın son beş yılı tamamen boşa geçmiş demekti. Çöpe giden beş yıl beni çok ağlattı."

Aslında onu anlayabiliyordu Hyunjin ve anladığında kalbine çöken ağırlığı görmemek imkansızdı. Yüzü istemsizce düşerken tek eli yükseldi ve Jisung'un yanağına kondu. Bu dokunuşa hasret kalan Jisung direkt gözlerini kapatmış, onu hissetmişti andan sıyrılıp.

Dünya'daki tüm seslerin yok olması demek bu olmak demekti ki gerçekten tüm seslerin kaybolduğunu ve huzurlu hissettiğini düşündü. Yılların yükü kalkmış gibi hissederken "İyi hisset," dedi Hyunjin. "İyi hissetmelisin."

Gözlerini açtı. "Hak ediyor muyum?"

"Ediyorsun." dedi reddetmeden. Elini indirip onun karnına doğru döndü ve gözlerini kapattı Hyunjin. "O yüzden iyi ol."

Kendini küçük bir uykunun kollarına bırakırken Jisung da bu sürede onun saçlarını okşadı, arkadaki çocuklar ise kendi halindeydi. Minho telefonundan açtığı bir videoyu dizinde uzandığı Chan'a gösterirken Jeongin, Changbin, Felix ve Seungmin ise taş - kağıt - makas oynuyordu.

Kendi hallerinde takılmalarını Minho böldü. "Yemek yesek mi? Acıktım."

"Olur," dedi Jisung kafasını çevirip. Hyunjin de elini yüzünü yıkamak için ayaklandı bu sırada, diğerleri yemek konuşurken o da spor salonundan çıkmış ve lavaboya doğru yürürken ezbere bildiği koridorlara iç çekerek bakmıştı.

Gerçekten bir gün bunu tahmin etmezdi mesela. Liseye asla geri dönemezdi, bu formayı asla giymezdi, Jisung gelmezdi, eskisi gibi sekiz kişi olmazlardı, böyle düşünüyordu bir zamanlar ama imkansız diye bir şey yoktu, bunu öğrenmişti.

Lavaboya geçip eline yüzüne su vurduktan sonra aynadan kendine baktı. "Vay be Hyunjin..." diye mırıldandı. "İçinde nasıl bir sevgi gömmüşsün de kalbinde mezar oluşmuş."

iary, hyunsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin