Multimedia; Doğa
Düşünmekten başka bir şey yapmıyorum bu aralar. Düşün, düşün ve tekrar düşün. Her günümün düşünerek geçmesinden bıkmıştım artık. Ne kadar şanslı insanlar var, aklına eseni sorgulamadan yapanlar mesela. Neden ben de onlar gibi olamıyordum? Her şeyi akışına bıraksam olmaz mıydı sanki? Düşün düşün nereye kadar be Esin. Düşünerek gideceksin mezara. Her ne kadar bu yargılara varsam da yine düşünmeden edemeyecektim. Attığım her adımımı düşünmek zorundaydım. Benim sorgulamamak gibi bir lüksüm yoktu. Ailem bana güveniyordu çünkü onlar da biliyordu her adımımı sorguladığımı. Tek yapmam gereken sabretmekti. Elbet bir gün ben de gülecektim.
Yine muhteşem bir okul sabahı (!). Her günkü gibi aynı şeyleri yaptıktan sonra dışarı çıkıp servisimin gelmesini bekledim. Servise bindikten sonra yine şu lanet olası okula gelmiştim. Ah bi mezun olsam da üniversite hayatı yaşasam artık.
Sınıfa doğru ilerlerken Cenkeri gördüm. Sırıtarak bana el salladığında kafamı çevirerek sınıfa doğru yürümeye devam ettim. Aslında bunu hak edecek hiçbir şey yapmamıştı. Fakat bir karar vermiştim ve bunun arkasında durmalıydım. Zaten bu kadar samimi olduğum için kendime sürekli kızıyordum. Yapmıştım bir hata, ne kadar kızsamda olanları geri alamam sonuçta. Bir yanım tepkimi belli etmemi söylerken diğer yanımsa onlarla beraber ilklerimi yaşadığımı haykırıyordu bana. Bu doğruydu, ilk kaçamağımı Cenkerle yapmıştım. İlk defa bir erkekle baş başa bir konsere gitmiştim. İlk defa babamdan başka bir erkeğin elini tutmuştum ve bu da Ergindi. Böyle şeyler düşünüpte kararımdan vazgeçmeyecektim. Hemen düşüncelerime son verirken aklıma yeniden Erginin numaramı bulması gelmişti. Komik olan yeniden düşünmeye başlamış olmamdı. Düşüncelerimi kovduktan sonra tekrar düşünmek büyük bir aptallık gibi gelse de aldırış etmedim. Acaba Ergine sorsa mıydım? Yoksa düşünerek kafayı yiyebilirdim.
Dersin başlaması düşüncelerimden sıyırdığı için iyi olmuştu. Sabah sabah coğrafya dersi ne kadarda güzeldi öyle değil mi. Tamam Esin saçmalamayı bırak, kendini teselli etmeyi bile beceremiyorsun be kızım. Nihayet teneffüs zili çaldığında hocaya zafer bakışlarımı fırlattım. Bugün de sağ çıkmıştım şu lanet olası dersten. Önce tuvalete gidip saçıma başıma bir göz attıktan sonra kantine inip kahvaltı etmeyi planlıyordum. Tuvalette saf saf aynaya bakarken hıçkırık sesleri beynimde yankılanıyordu. Kapıyı tıkladıktan sonra "İyi misin?" diyebildim kim olduğunu bilmediğim bir kıza.
"Defol başımdan! Keyif alıyor musun he başkalarını ağlarken görmekten!"
"B-ben sadece yardım etmek istemiştim. Gerek yok anlaşılan. Ne halin varsa gör." diyerek çıkmaya yeltendiğimde
"Dur. Kimsin sen?" cümlesiyle olduğum yerde kaldım.
"11-D'den Esin ben."
kız kapısını açtığında gözleri ağlamaktan kan çanağına dönmüş haldeydi.
Elini uzatıp "11-A'dan Doğa ben." dedi başarısızca gülümsemeye çalışırken.
"Memnun oldum. Neden ağladığını anlatmak ister misin? Tabi özel değilse."
"Bahçeye çıkabilir miyiz? Dertleşecek birine ihtiyacım var."
onaylarcasına başımı sallarken bahçeye doğru yönelmiştik. Banklardan birine oturduğumuzda burnunu içine çekerek konuşmaya başladı.
" Aşktan korkuyor ve kaçıyordum. İnsanlardan uzak durmaya çalıştıkça insanların içine sürüklendim. Biri vardı içlerinde, kim görse hayallerini kurardı onun. Ben de öyle bi salaklık yapıp onun platoniği olmuştum. Gizli gizli onu izler oldum okulda. Beni fark etmiş olacak ki, benimle çıkmak istedi. Ben de zannettim ki.." yeniden hıçkırıklara boğulduğunda ona sarılıp güven vermek istemiştim. Ama bundan emin değildim. Susup yeniden burnunu çekti ve devam etti; " Beni seviyor zannettim, aylarımı verdim. Sürekli peşinden koştum.." duraksadı ve gözyaşlarını elinin tersiyle sildi.
"Meğer arkadaşlarıyla iddiaya girmiş pislik herif. Herkes benim ulaşılmaz olduğumu, ona asla yüz vermeyeceğimi söylemiş. Başkası olsa inan ki yüz vermem. Gerçekten. Her neyse, bir gün beni çağırdı çok kötüyüm gel diye. Bizimkilerle kavga ettim otelde kalıcam ayağına otele gittik beraber. Ayaklarım kırılsaydı da gitmeseydim. Beni zorla yatırıp soydu ve bağladı. Karşı koyamadım, gücüm yetmedi. Ölmek istedim, yerin dibine girip oradan asla çıkmamak istedim. Resimlerimi çekti ardından bana zorla sahip oldu. Ve bugün.. Arkadaşları resimleri görmüşçesine bana iltifat ettiler 'Bacakların çok seksi, göğüslerine bayıldım' gibisinden. Okulda adım çıktı be. Ölmek istiyorum. Belki de çoktan öldürmeliydim kendimi."
Duyduklarım karşısında afallayıp kalmıştım. Şu an beynim uğulduyor ve hiç kimseyi duymuyordu, Doğa'yı bile. Ben de tıpkı Doğa gibi insanlarla köşe kapmaca oynuyordum. Bir kez daha verdiğim kararın ne kadar doğru olduğunu anladım. Ya nefsime uyup pişman olacağım şeyler yaşasaydım? Doğanın yerinde de olabilirdim. Gözümden bir yaş geldiğinde bütün erkeklere lanet okuyordum.
Doğaya sımsıkı sarılıp sırtını sıvazlayarak "Sakın, sakın ama sakın böyle şeyler düşünme. Bu onların acizliği Doğa. Sen kötü bir şey yapmadın. Sen hala masumsun. Sakın onlara aldırış etme, güçlü ol. Dimdik yürü başını eğmeden. Omuzlarını dik tut, boynunu bükme. Ne zaman bir dost ararsan ben senin yanındayım ve sana inanıyorum. Söz ver bana, bunları aşacaksın değil mi?"
"Bilmiyorum, lanet olsun ki hiç bir şey bilmiyorum Esin. Ne olur yardım et bana. Kafayı yemek üzereyim. Ne olur yardım et.."
Zil çoktan çalmıştı. Ama bu hiç umrumda değildi. Doğayı çok yakın hissetmiştim kendime. Sanki çocukluktan beri dostmuşuz gibi hissediyordum. Kendime bir söz verdim; Doğa'ya her şeyi unutturacak ve asla bu duruma düşmeyecektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen ve Ben ; "Biz"
Teen FictionHayatı tanımak, hayatı yaşamak kadar zordur. Birde bu süreçte insanlara karşı olan güveninizi yitirdiyseniz.. İşte Esin o kişilerden, hayatı tanımaya çalışırken insanlara olan güvenini kaybedenlerden. Bunun bir sebebi var, yüzleşmek istemediği bir...