Yeniden

76 21 0
                                    

-Önemli-
Merhaba, haftalar sonra yeni bir bölümle karşınızdayım.
Bu bölüm fazla gecikti biliyorum. Bunun sebepleri kurguda bir sıkıntı çekmem ve okuyucu sayımla oy sayılarımın düşük olması. Yorumları zaten es geçiyorum, yok denebilecek kadar az. Normalde yazar notlarını sevmem ama belirtme gereği duydum. Eğer okuyucu sayım hep böyle az olacaksa final yakındır.. Keyifli okumalar.

Multimedia; Aras & Esin

Çaresizliğin en koyu tonlarında savaş veriyordum kendimce. İtilafta bendim ittifakta. Kendi içimde verdiğim savaş bir türlü bitmek bilmiyordu. Bunu aileme ve çevreme yansıtamadığım için kendi içimde boğuluyordum. Ne bu sıkıntıyı anlatabilecek kadar kelime haznesine sahiptim, ne de hâle. Bu yaşta tükenmiş gibi hissediyordum. Sanki içimden bir şeyleri cımbızla çekip alsam ölümüne rahatlayacakmış gibiydim. Derin bir nefes alabilecektim sanki o boşluğu çekip atınca. Ama gerçek şuydu ki, öyle birşey asla olmayacaktı. Hayat denilen serüven, bizi hiçbir zaman rahat bırakmayacaktı. Bugünümüz mutluysa yarın mutlaka bir sorun çıkaracaktı. Gerçekler fena hâlde canımı yakmıştı bu kez.

Doğa, deliye dönmüş hâlde sessizce bağırıyordu. Doğa'nın bu sinirine hiç anlam verememiştim. Belki de vermek istememiştim, kim bilir?

Doğa'nın sözünü keserek içimden geçen soruyu sordum. Cevabını duyduğumda canım acıyacakmış gibi hissediyordum ama olsun. Gerçeğin acısı, yalanların tatlısından daha iyiydi benim için.

"Cenk.. Cenker. Sana. Bi-Birşey mi. Yaptı?"

Soruyu öyle korkak, öyle temkinli sormuştum ki. Cevabı beklerken içim içimi yiyordu. Ya evet derse? O zaman ne olacaktı? Yine mi kurduğum arkadaşlık sap gibi ortada kalacaktı? İçimden hayır desin diye dualar ediyordum.

Doğa cevap vermekte tereddüt eder gibiydi. Bu beni daha da korkutmuştu.

"E-evet."

Ne?! Evet mi?! Hayır, hayır. Bunun cevabı evet olamaz. Hayır, lütfen bu bir rüya olsun. Uyanayım şimdi 'Oh be rüyaymış.' diyeyim.

İfadesizdim, donmuştum adeta. Hâla uyanmayı bekliyordum. Ama lanet olsun ki bu bir rüya değildi! Bu, bu gerçekti. Doğa ifadesizliğimden korkmuş olacak ki beni omuzlarımdan tutup sertçe sarsmaya başladı.

"Esin!"

"Esin, iyi misin?"

"Esin, kendine gel!"

Doğadan sert bir tokat yemiştim. Bu beni anca kendime getirebilmişti. Beraber konsere gidip çılgınca eğlendiğim kişi, Cenker, Doğa'ya ne yapmıştı?! Ya o gün.. Ya o gün bana da birşey yapsaydı? Ki öpmüştü. Cenker beni o gün öpmüştü. Tiksinçle yüzümü buruşturdum. Hâla birşeyler söylememiştim.

"O. O sana. Dokundu. Mu?"

Bir önceki 'evet' cevabı beni fena hâlde sarsmıştı. Bari bu sefer evet demesin diye geçirdim içimden. Lütfen bu sefer evet demesin.

"Hayır."

Şimdi içime biraz daha su serpilmişti. Kafamı kurcalayan şey şuydu; Eğer Cenker, Doğa'ya dokunmadıysa, ne yapmıştı?

Aklımdan geçen soruyu okumuşcasına cevapladı beni Doğa.

"İkimizin arasını o yaptı. Bu iddiaya onu Cenker zorlamış olmalı. Çünkü adını bile anmak istemediğim o şerefsiz bana sürekli 'Cenker olmasaydı senin farkına varamazdım.' derdi. Esin, o buradan gitsin n'olur."

Doğa ürkekçe yüzüme baktı. Gözleri resmen bana yalvarıyordu. Gözlerinden akan bir damla yaşta cabasıydı. Doğa tahminlerine göre konuşmuştu. Cenker böyle bir çirkinliği yapmadıysa, bu yaptığımız iftira atmak olurdu.

Yine de Doğa'nın bu hâli içimi burkmuştu. Cenkeri burdan yollayacaktım; şimdilik. Elbet yüzleşmemiz gerekecekti. O gün gelene kadar tüm o insanları Doğa'dan uzak tutacaktım. Bunu yapmalıydım.

Doğa'ya teselli vermek istercesine sımsıkı sarıldım. Onu burdan göndereceğimi ve her şeyin iyi olacağını söyledim. Her ne kadar klişe olsa bile.. Fakat şuda bir gerçekti ki, her şey hiçbir zaman iyi olmayacaktı.

Doğa'ya sarıldıktan sonra mutfağa -Cenker'in yanına- ilerledim. Mutfakta Cenker'i göremeyince seslendim. Ses yoktu. Belki lavaboya gitmiştir diye kapıyı tıklayarak 'Orada mısın?' diye sordum. Ama cevap gelmemişti. Anlaşılan Cenker konuştuklarımızı duyup buradan tüymüştü.

Doğa'nın yanına giderek onun burada olmadığını, rahat olmasını söyledim. Uzun süredir tuttuğunu anladığım nefesini serbest bıraktı.

"Ne yapalım?" diye sordum.

"Bilmem, yapacak bir şey yok gibi." dedi ve ekledi "Eve gidip biraz yalnız kalmak istiyorum. Sorun olmaz değil mi?"

"Hayır, ama yalnız kalmanın iyi bir fikir olduğundan emin değilim."

"Merak etme, kendime bir şey yapacak değilim."

"Peki, ben seni geçireyim o zaman. Kendine çok dikkat et olur mu?"

"Tamam, ederim." diyerek sarıldı.

Ardından eve gitmek üzere yola koyuldu.

Şimdi ben de yalnız kalmıştım, ne yapacaktım?

Biraz yürüyüşe çıkmak iyi gelebilirdi. Odama gidip rahat bir şeyler giydikten sonra saçımı öylesine topuz yaptım. Saç, uğraşmayınca daha güzel oluyordu.

Pınar ablaya haber verip Alp'i öperek evden çıktım. Aklıma hücum eden tek düşünce Arastı. Onu haddinden fazla özlemiştim. Şimdi ona sımsıkı sarılıp içimdeki her şeyi ona anlatmak ve rahatlamak istiyordum. Ama bu şimdilik imkansızdı. Belki de sonsuza kadar.

Uzun bir süre yürüdükten sonra yorulduğumu hissettim. Ağaçlık bir yer bularak kendimi kamufle edip orada oturmaya karar verdim. Doğanın kokusu beni rahatlatabilirdi.

Dediğim gibi bir yer bularak oturdum. Dizlerimi kendime çekerek kollarımla dizlerime tutunmuştum. Derin bir nefes almaya yeltendiğim sırada biri eliyle ağzımı kapattı. İşte şimdi iyi şeyler olmayacaktı. Ya Cenker duydukları karşısında deliye dönüp bana bir şey yapmaya kalktıysa? Arkamdaki Cenker miydi bilmiyordum bile.

Öylece güçsüz bedenimle çırpınıyordum. Çırpınmamı bitiren o ses olmuştu.

"Esin, sakin ol. Benim, Aras."

Çırpınmayı kestikten sonra Aras elini ağzımdan çekerek yanıma oturdu. Kalkmaya yeltendiğim sırada beni sıkıca tutup yeniden oturttu.

"Esin, beni dinleyeceksin. Seninle konuşmak için yalnız kalmanı bekledim ve seni buraya kadar takip ettim. En azından sadece beni dinle."

Hiçbir tepki vermemiştim. Konuşmayacağımı anlayınca söze başladı.

"Ben kayboldum Esin. Labirentin içinde dolanıyorum ama hep aynı noktaya varıyorum. Bir türlü bulamadım çıkış yolunu. İşin içinden çıkamayacağımı anladığım zaman delirecek gibi oluyorum. Beni o labirentin içine hapseden sensin. Ve garip olanda şu ki, beni oradan kurtaracak olanda sensin. Lütfen bu labirentin içinden çıkmama yardım et. Bana yeniden eskisi gibi sarıl. Yeniden anlat bana herşeyini. Yeniden sen ol, yeniden ben olayım, yeniden biz olalım. Sen benim her şeyimsin. En yakınımsın. Bu hiç bir zaman değişmedi. Ve emin ol, hiç bir zamanda değişmeyecek. Sen hep benim uğur böceğim olarak kalacaksın."

Uğur böceğim. Bu iki kelimeyi yan yana duyduğum zaman tuttuğum gözyaşlarımı serbest bıraktım. Tutamamıştım kendimi. O bana hep uğur böceğim derdi ve ona şans getirdiğime inanırdı.

Gözyaşlarım hıçkırıklara dönüştüğü zaman sımsıkı sarıldı bana. Öyle sıkı sarılmıştı ki.. İşte o an haykırarak ağlamaya başladım. Benim buna çok ihtiyacım vardı, Aras'a.

Sen ve Ben ; "Biz"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin