Sen ve Ben ; "Biz"

351 45 12
                                    

MEDYA ; ESİN

Sabah uyandığımda herşey yine aynıydı, sadece tarih değişiyordu. Tatlı uykumdan beni uyandıran alarma küfür savurarak kalktım yatağımdan. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra annemlerle kahvaltı yapmak için mutfağa yöneldim. Her şey sıkıcı olmasına sıkıcıydı fakat bir ailem vardı ; Annem, babam, kardeşim. Onlar yaşamak için sebeplerimdi.

"Günaydın gençler!" diyerek nefis gözüken sofraya oturdum.

"Günaydın!"

"Yüzünü gören cennetlik kızım, on yıldır ilk defa görüyormuş gibiyim seni."

"Babacım biliyorsun sınav haftası bu hafta. Ders çalışmaktan odamdan çıkamıyorum ki."

"Takılıyorum kızım aferin çalış çalış."

dedi.

Annem mutlulukla gülümseyince babam ; " Ne oldu hayatım ne düşünüyorsun?"

"Lise yıllarımızı düşünüyordum canım, her şey ne kadar güzeldi değil mi?"

"Evet canım, her şey çok güzeldi. Bakışmalarımızı hatırlıyorum da hep utanıp kızarırdın."

Onların hala ilk günkü gibi birbirlerine aşık olması beni çok mutlu ediyordu. Bir babanın çocuğuna yapabileceği en iyi şey eşini sevmesiydi.

"Sohbetinize doyum olmaz ama benim okul vaktim geliyor, hazırlanmam lazım" diyerek kardeşim Alp'in yanağına minik bir öpücük kondurdum.

Okul formalarımı giyip saçımı açık bıraktım, çantamı hazırlarken servisimin geldiğini gördüm. Hemen çantamı hazırlayıp hırkamı alarak çıktım. Servise bindiğimde cam kenarında kuytu köşede oturmayı tercih ettim. İnsanlarla diyalog kurmayı pek sevmem aslında, sanırım bu yüzden tek başıma takılıyorum.

Koltuğa yerleştiğimde çantamdan kulaklığımı çıkartarak müzik dinlemeye başladım, ardından pencereden dışarı bakarak bin bir türlü düşünceye daldım.

Okula yaklaştığımızı fark ettiğimde düşüncelerimden sıyrılarak kulaklığımı çıkartıp çantama geri koydum. Okula vardığımızda servis basamaklarından inerken dengemi kaybedip düşüyordum, ta ki biri beni tutana kadar. Kafamı kaldırdığımda etkileyici bir yüzle karşılaştım. Kollarından kurtulduğumda ;

"Dikkat et, her zaman benim gibi biri çıkmayabilir." dedi ve gülümsedi. Daha teşekkür bile edemeden gözden kayboldu. Ukala şey.

Okula doğru yürürken Martın rüzgarları tenime işliyor ve beni ürpertiyordu. Hırkamı giyerek okula girdim. Merdivenleri çıkarak sınıfa vardım. Yerime oturup dersin başlamasını bekledim.

2. ders Matematik sınavı vardı diğer 11'lerle karma olacaktık. Büyük ihtimal bu ders öğretmen çalışmamız için bizi serbest bırakacaktı ders başladığında düşündüğüm gibi oldu. Test çözmeye başlamışken ;

"Esin!"

"Buyrun hocam?"

"Şu kağıttan 20 tane fotokopi çeker misin?"

"Tabii hocam" dedim ve yerimden kalkarak hocanın elindeki kağıdı alarak aşağıya inmeye başladım.Ben ne anlardım ki fotokopi çekmekten! Öğretmenler odasında bir öğretmenin olmasını umuyordum fakat umduğum gibi olmadı. Ortalıkta kimse yoktu. Odanın önünden geçen çocuğu durdurdum ve bana döndüğünde onun sabahki kahramanım olduğunu fark ettim.

Soru sorar gözlerle bana bakıyordu. " Şey, ben fotokopi çekmekten pek anlamam da" dedim elimdeki kağıdı göstererek.

"Ben de pek anlamam ama gel bir deneyelim." dedi ve odaya girdik. Kağıdı kapağın arasına koyduk, işin karmaşık kısmına geldiğimizde çocuk birkaç tuşa bastı. Makine çalışıyordu çalışmasına fakat durduramıyorduk. Gülmeye başladığımızda gülmekten birşey yapamıyorduk.

"Ne yapıyorsunuz!" arkamızdaki ses irkilmemize sebep oldu ve bir anda gülüşmemizi kestik.

"Hocam durmuyor" dedim zorla. Gülmemek için dudaklarımı birbirlerine bastırıyordum. Kahraman çocuğun da kendini zor tuttuğu belliydi.

Sanem Hoca makineyi durdurup kağıtları verdiğinde ufak çaplı bir şok geçirdim. Burada elli tane kağıt vardı. Neyse tepe tepe kullanır işte.

Sanem hocaya teşekkür ederek odadan çıkacaktım ki biri kolumdan tuttu. Döndüğümde bunun kahraman çocuk olduğunu gördüm ; " Bana teşekkür etmeyecek misin?"

"İstediğimden 30 kağıt fazla çıkardığın için mi?"

"Hmm. Evet onun için" dedi ve gülümsedi.

"Teşekkür ederim o zaman." dedim ve merdivenlere yöneldim.

Dersin bitmesine 20 dakika vardı. Sınıfa girdiğimde hoca "Hiç gelmeseydin Esin?" dedi.

"Hocam kusura bakmayın bir karışıklık oldu da." dedim ve kağıtları uzattım.

"Bir karışıklık olduğu belli istediğimden çok daha fazla kağıt var burada, neyse oturabilirsin." dedi ve yerime geçerek test çözmeye devam ettim. Zaman çabuk geçti ve zil çaldı. Çantamı toparlayarak sınavda olmam gereken sınıfa gitmek üzere sınıftan çıktım.

Yine cam kenarında kuytu bir köşe seçmiştim. Yerleştiğimde sınıf yavaş yavaş dolmaya başlıyordu.

Kollarımı sıranın üzerinde birleştirdim ve başımı da kollarımın üzerine koydum. Sınavı beklerken bir ses irkilmeme neden oldu;

"Yanın boş mu?"

Sen ve Ben ; "Biz"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin