Yalnızlık Paylaşılmaz

180 44 10
                                    

 MEDYA ; Kahraman Çocuk 

Not; İsmini daha sonraki bölümlerde öğreneceksiniz. :)

Kafamı kaldırdığımda yine o yüzle karşılaştım. Nedense onunla konuşmak istemiyordum, evet belki aşkla, arkadaşlıklarla tanışma yaşım gelmişti fakat gereksiz ümitlere kapılmak istemiyordum.

Yanımdaki sıraya çantamı koyarak ; " Hayır sıra boş değil, çantam oturuyor " dedim.

"Ama artık oturmuyor" diyerek çantamı bana uzattı ve ardından oturdu. Onunla muhattap olmayacaktım, ben insanlarla diyalog kurmayı sevmeyen bir kızdım; o da sıradan bir çocuktu. Nihayet öğretmen geldi ve kağıtlarımızı dağıttı. Gıcıklık olsun diye çantamı sıralarımızın tam ortasına koydum. 

Gerçekten zor bir sınavdı bu, birde kolay olacak diyorlardı, tamamen uydurma. Sakinliğimi koruyarak sorulara odaklandım. Son 3 soruya geldiğimde " Son 10 Dakika " cümlesi beynimde yankılandı. Bir hırsla soruları çözdüm ve çıktım sınavdan.

Kantine gittim ve atıştırmalık birşeyler alarak masaya oturdum. 

"Buraya da mı çantan oturuyor?"

Neden dibimde bitiyor bu çocuk böyle? Hiçbir tepki vermedim ve tostumdan bir parça ısırdım.

" Hmm. Sanırım boş." dedi ve oturdu. "Neden sürekli dibimde bitiyorsun? Alt tarafı insanlık yapıp beni düşmekten kurtardın. Teşekkür de ettim daha ne istiyorsun?" 

" Tutmasaydım rezil olacaktın ama öyle değil mi?"

"İnsanlık hali, herkes düşebilir bunda rezil olunacak ne var?"

"Uvv, atarlanıyoruz bakıyorum da "

"Peşimde dolaşırken hiç öyle demiyorsun ama?" diyip cevap vermesine fırsat vermeden masadan kalktım ve sınıfa doğru yürümeye başladım. Sınıfa girdiğimde sınıf bomboştu, teneffüs de bitmek üzereydi. Sırama oturup dersin başlamasını bekledim.

Ders başlamıştı fakat zerre kadar ders dinleyesim yoktu. O sırada gözüm pencereden dışarıya kaydı. Sanırım dersleri boştu , arkadaşlarıyla basketbol oynuyordu. İstemsizce onları izliyordum, doğrusunu söylemek gerekirse onu izliyordum. Saçları rüzgardan havalanırken göz göze geldik ve kafamı çevirdim. Kendi kendime söylenip durdum, salak gibi niye izliyordum ki onu?

10 Dakika sonra yeniden gözüm kaydı ona. Yeniden gözlerimiz buluştu ama bu sefer kafamı çevirmedim. Gözlerime bakıp topu sektirdi ve önüne dönerek basket attı. Sanki bu senin için diyor gibiydi bakışları. Ne olduysa o anda oldu, birden onun ne kadar tatlı olduğunu düşündüm. Sonra kendime gelip sıyrıldım düşüncelerimden. 2 yıldan sonra ne olmuştu bana böyle? Hayır, değişmeyecektim, beni değiştiremeyecekti. Alt tarafı beni düşmekten kurtarıp fotokopi çekmemde yardım etmişti. Tam derse odaklandığım anda zil çaldı. Biraz hava almak için bahçeye indim, her zaman tek takıldığım ağaç kenarına doğru ilerledim. Banka oturup etrafı izlemeye başladım. 

Sonra yanıma bir çocuk oturdu ama bu o değildi. Nedense biraz üzülmüştüm.

"Ne o tek başına takılıyorsun aylardır? " 

"Aylardır beni mi izliyorsun sen?"

"Hayır saçmalama, seni her gördüğümde tek başına takılıyorsun, belki arkadaşa ihtiyacın vardır diye düşündüm."

"Teşekkür ederim ama ben iyiyim böyle. "

"Hadi ama kandırma kendini , yalnız başına takılmak sıkıcı olmalı. "

"Aslına bakarsan öyle ama insanlara da güvenilmiyor ki. Yalnızlık güzel fakat insan daralıyor bir zaman sonra. Her neyse tanımadığım birine birşeyler zırvalıyorum kusura bakma."

"Aslında benim de bir arkadaşa ihtiyacım var ne dersin? Eğer çevrende gördüklerim ne diye soracak olursan onlar sahte kalabalık. Benimle ben olduğum için takılmıyorlar. Cenker ben bu arada."

dedi ve elini uzattı.

"Hmm. Neden yalnız takıldığımı anlıyorsun değil mi? Memnun oldum, ben de Esin." diyerek ben de elimi uzattım ve el sıkıştık.

Çevreye göz attığımda onun bana sinirli bir şekilde baktığını gördüm. Nedense bu hoşuma gitmişti. Beni kıskanıyor muydu? Off, saçmaladın yine Esin! Siz nesiniz ki seni kıskanacak? Arkadaş bile değildik ben neler düşünüyordum böyle?! 

"Hey! Daldın gittin, ne düşünüyorsun kara kara?"

"Yoğurdu düşünüyordum çok faydalı."

"Mizahını sevdim" dedi ve gülümsedik. 

"Bundan böyle arkadaşımsın Esin, ne zaman birşeye ihtiyacın olursa buralardayım şimdi gitmem gerekiyor sonra görüşürüz." dedi ve kalktı yanımdan.

Bu neydi ki şimdi böyle? Sadece adını bildiğim bir çocuğa neden güveneyim ki?

Tam kalkmaya yeltenmiştim ki yeniden yanıma o geldi, kolumdan tutup beni tekrar yerime oturttu. "Kolumu bırak canımı yakıyorsun!" diyebildim sadece. Kolumu öyle bir sıkmıştı ki kolum ağrımaya başlamıştı, canım çok fena yanıyordu. 

"Onun benden farkı ne?"

"Ne saçmalıyorsun sen kimin ne farkından bahsediyorsun?"

"Bilmemezlikten gelme Cenker'den bahsediyorum. Onunla arkadaşlık etme."

"Sanane ya sana mı soracağım kiminle arkadaşlık edip etmeyeceğimi annem falan mısın sen?"

"Bak ben de sadece seninle arkadaş olmak istemiştim ama sen her seferinde beni yanlış anlayıp tersledin. Biraz önce yanına bir çocuk oturdu ve sen onunla el sıkıştın anlatabildim mi?!"

"Sende insan gibi yaklaşsaydın o zaman." 

"Sende bana insan gibi davransaydın o zaman!  Camdan bakarken iyiydi ama öyle değil mi? Sen kendini ne zannediyorsun bulunmaz Hint kumaşı falan mı? Senin gibilerini çok gördüm ben, naz yapıp kendilerini bir bok sanarlar, daha fazla çekemeyeceğim nazlarını ne halin varsa gör tamam mı asalak gibi takıl tek başına!" 

dedi ve çekti gitti. Gidiş o gidiş.. Öyle bir dokundu ki sözleri bana. İnsanları kırmak bu kadar kolay mı ya da bilmeden yargılamak? Şimdi daha iyi anlıyordum neden tek başıma takıldığımı. Onun deyişiyle takılacaktım tek başıma asalak gibi. Keşke şu lanet olası ayağım hiç takılmasaydı da düşmeseydim aptal çocuğun kollarına. Ya beni tanımıyordu bile. Ne bu celal? Ağlamamak için zor tutuyordum kendimi. Ağlamayacaktım da ..

 Yalnızlık, garsonun gelip, "Ne içersiniz?" diye sorduğunda, senin soru soracak kimsenin olmamasıdır. "Çay" dersin, "Kahve" dersin. "Ne içersin canım?" diye soramazsın işte... Yalnızsın, yalnızım, yalnızız. İşin özünde herkes yalnız. Ahmet Batman

Benim kimseye hatır borcum yok çünkü o kahveyi hep yalnız içtim.

Sen ve Ben ; "Biz"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin