"Pars? Ne oldu oğlum, neden geldin bakalım?"
"Rahatsızlık mı verdim?"
"Yok evladım, estağfurullah. Arya nasıl kızımsa sen de oğlumsun bunu sen de biliyorsun. Gel içeri bir hele..."
Pars çekinerek içeri girdi. Salona geçtiler.
"Kim geldi baba?"
"Gel kızım sen de buraya. Pars gelmiş."
"Kuzen? Ne oldu neden geldin?"
Çekinerek konuştu.
"Beni... evden attılar."
"Ne?!"
Yengesi ve kuzeni aşırı şaşkındı.
"Of Rafet, of... kim bilir ne dedin yine çocuğa... Neyse oğlum ben ararım şimdi babanı öğrenirim ne olduğunu, yorma sen kendini. Dinlen biraz ya da istiyorsan Arya ile takıl kafan dağılsın. Kızım sen de çok soru sorup bunaltma çocuğu tamam mı?"
"Peki.."
Pars ile Arya, Arya'nın odasına gittiler.
"Ee kuzen? Ne istersin, ne yapalım?"
"Sadece dinlenmek istiyorum Arya..."
"Peki şimdilik benim odamda uyuyabilirsin, ben annemlerle salonda otururum zaten."
"Sağol..."
"Lafı mı olur Parso'm ya, neyse ben gideyim de uyu sen."
Arya odadan çıkıp salona ailesinin yanına gitti. Pars yatağa uzandı, ardından düşüncelere daldı.
"O yunan neden benimle konuşuyor ki, yoksa düşünceleri hakkında söyledikleri gerçekten doğru mu... ama benim tüm bunlarla alakam ne? Neden sürekli yanıma geliyor, benimle konuşuyor?"
Tüm bunları düşünürken yaşananların ve çok düşünmenin verdiği fiziksel ve zihinsel yorgunlukla uykuya daldı.
Uyandığında akşam olmuştu. Yengesi ile kuzeni mutfakta akşam yemeğini hazırlıyordu. Direkt salona amcasının yanına gitti.
"Babanla konuştum."
"Ne diyor?"
Amcasının yanına oturdu.
" 'O geri kafalı çocuk bir daha bu eve ayak basarsa öldürürüm onu o kadar.' dedi başka bir şey söylemedi. Ne olduğunu anlatmıyor da, hiçbir şey soramadım. İsmini söylediğim an bunu söyleyip telefonu yüzüme kapattı."
"Onların pis, 4 duvar gecekondularının önünden bile geçmediğimden emin olacağım."
Bir süre sessizlik oldu. Sessizliği bozan amcası oldu.
"Pars.. dilersen seni orduya dahil ettirebilirim. Yanımızda olmuş olursun ve yaptığın bir işin, mesleğin de olmuş olur. Hem şuan biliyorsun ki savaştayız, ne kadar çok asker alımı olursa o kadar iyi. Bu bizim için de ordu için de avantajlı olacaktır. Ne dersin?"
"İyi de elim silah tutmaz ki benim, askerliğimi yapmadım ben."
"Zaten mülakatlara girmeden önce herkesi eğitiyorlar. Eğitim kampına veririz önce seni, sonra duruma göre orduya dahil ederler. Sen istiyor musun onu söyle bana."
Pars biraz düşündü. Hem amcasının dediği gibi bir işi olur, savaşta da ülkeye destek olmuş olurdu hem de askeri işlere dahil olursa Ante'yi bir daha görme fırsatı olurdu. Aklındaki soruları cevaplandırmaya ihtiyacı vardı.
"Kabul ediyorum."
"Güzel. O zaman ben bunu bir konuşurum diğer üstlerle. Seni de görmek isteyecektirler. Gelirsin sen de."
"Gelirim."
"Tamamdır o zaman."
"Yemek hazır beyler."
"Yengen çağırıyor, hadi gidelim oğlum."
Pars'ın sırtını sıvazladı. Sonra beraber mutfağa gittiler.
"Ee Kürşat, ne konuştunuz içeride Pars ile?"
"Nurten, biz Pars'ı orduya dahil etmeyi düşünüyoruz.."
"Nasıl yani, o da mı asker olacak?"
"Evet.. tabii olur mu diye görmek için önce üstlerle konuşup onları Pars'la görüştürmem lazım. Önce eğitim kampına verirler, eli silah tutmuyor çocuğun."
"Hadi bakalım, hayırlısı..."
"Hayırlısı..."
Yemek yedikten sonra sofrayı toplama işini Arya ve Pars'a bıraktılar. Arya bulaşıkları yıkıyor, Pars da masayı toplayıp Arya'nın yıkadıklarını yerleştiriyordu.
"Ne oldu Parso, dalgın görünüyorsun?"
"Ah, öyle mi?"
"Evet, aklın ailende mı yoksa hala?"
"Asla, onlar olmadan çok daha iyi yaşarım."
"O zaman sorun ne?"
"Yok bir şey..."
Arya dirseği ile hafifçe dürttü Pars'ı.
"Aşık mı oldun yoksa la?"
"Ne, ay yok be... kime aşık olacağım şu vaziyette, hayatımda kimse yok ki?"
"Hım, diyorsun?"
"Evet Arya... neyse işim bitti benim. Yorgunluğum geçmedi, yatmaya gideceğim yine."
"Ya kuzen çok sıkıcısın ya takılırdık beraber ne uyuması?"
"Yorgunum Arya... belki başka zaman."
"Peki tamam. Babamın eskilerini iste ondan, üstündekilerle yatma."
"Hay hay..."
Pars amcasının eski kıyafetlerini giydi ve direkt yattı.
"Ante'yi yine görecek miyim acaba..."
[BÖLÜM SONU]