7.bölüm

41 9 27
                                    

   Sabah uyandığım zaman Jeongin'e bakmaya gitmiştim. Yerinde yoktu. Meraklandığım için etrafta onu aramaya başladım. Salonun ortasına yani zemin kata geldiğimde ortada küçük bir delik gördüm. El bileğim kadar sanırım. Yanına gidip üstüne eğildim ve içine bakmaya başladım. Birisinin gözünü gördüğüme eminim. İçinden bir şeylerin yüzeye doğru yükseldiğini gördüm ve o anda Minho gelip beni itti ve yer altından çıkan yaratıklar yüzüne yapıştı. Ne yapacağımı bilemeden etrafa bakınmaya başladım. Hiç durmadan çıkıyorlardı. Deliği dondurdum ve Minho'nun yüzündeki yaratıkları çekiştirmeye başladım. Hepsini çıkarınca elinden tuttum ve koşmaya çalıştım.

     "Jisung lavaboya."

     "Şimdi mi? Acil mi ?"

     "Çabuk!"

    Lavabo arka tarafta kalmıştı. Önüme dönüp koşmaya devam ettim.

     "Minho gidemeyiz. Çok fazlalar!"

    Kolunu çekti ve sinirle bağırdı.

     "Sana gitmem gerek diyorum!"

    Elini yukarıya kaldırdı ve büyük bir alev topu oluşturarak karşıya attı ve ters yöne koşmaya başladı.

    Nefes alamıyordum ve sadece titriyordum. Deprem oluyor gibiydi. Arka arkaya yürüdüğüm sırada sırtım kapıya değdi. Zombilerin elleri camı parçalayacak derece güçlü ve hızlıydı. Minho etrafı yakıp gitmişti ve şuan etrafım sadece alevlerle kaplıydı. Küçük yaratıklar ise hiç bir şeye benzetemiyordum. Betimlemesi bile o an için imkânsız gibi bir şeydi.

    Dumanların arasında nefes alamadığımı fark edince iki elimle burnumu ve ağzımı kapatıp ateşlerin arasına girdim. En azından o zaman korku sebebi ile benden uzak kalırlardı.

   Gözlerim Minho'yu aradı. Benim nefesim olacağını söylemişti. Teşekkürler Lee Minho. Nefesim olduğun için ve son anıöa kadar yanımda olduğun için.

    "Seungmin sen misin?"

     "Elimi tut."

    Sadece dediğini yaptım.

      "Bak uyanıyor."

      "Nefes alıyor değil mi?"

      "Evet alıyor."

      "Bu çocuk neden her seferinde ölümle karşı karşıya geliyor?"

       "Değil mi?"

       "Bir gün gerçekten ölecek galiba."

       Gözlerimin ışığa alışması için yavaş yavaş açtım. Boğazım acıyordu. Aniden bir öksürük krizine girdim ve oturur pozisyona geldim.

       "Abi iyi misin?"

      Jeongin'e baktım ve elini tuttum. Hyunjin kenarda oturmuş benimle alay ediyor gibiydi. Daha fazla dayanamıyordum.

       "Hyunjin neden benden nefret ediyorsun?"

       "Komik görünüyorsun."

       "Bana iyi davranabilirsin."

       "Cevabımı biliyorsun değil mi?"

       "Evet keşke o gün beni kurtarmasaydın."

       Hyunjin başını çevirdi ve muhtemelen yüzünü ekşitti. Sorunlu. Küçükken zorbalarla falan mı takıldı acaba?

        Felix'e döndüm ve sordum.

       "Minho nerede?"

       "Seungmin seni buraya getirdiğinden beri lavabodan çıkmadı."

        Ve ekledi.

       "Ve çok garip davranıyor."

        Yavaşça ayağa kalktım ve dışarıya baktım.

       "Şu küçük yaratıklar nedir?"

       "Onlar bir çeşit inugami."

       "Anlamadım?"

       "Köpek şeklinde ama zombilerle benzerlik taşıyorlar."

       "Her neyse. Minho'yu bulmam lazım."

      Odadan koşarak çıkacağım sırada sessiz ol ayı tercih ettim. Dikkat çekmemem gerek. Her yerde olabilirler.

      Yavaşça parmak uçlarımda yürürken arkamda aniden bir ses duyarak sırtımı döndüm. Minik bir inugami bana bakıyordu. Hepsi korkunç gözükse de bu tatlı gelmişti. Kaçmam gerek ama bu gerçekten tatlıydı. Yere eğildim ve ellerimi açtım.

      "Buraya gel küçük inugami."

     Küçük adımlarla bana yürüdüğü sırada bir çift sarmaşık inugamiyi boynundan sıkarak kafasını patlattı. Kafamı kaldırıp Hyunjin'e baktım. Uzaktan beni izliyordu.

      "Bu iğrenç yaratıklardan hemen etkilenmek zorunda mısın? Ölebilirsin Han."

       "Bir kere de beni kurtarmasan olmaz mı? Neden hep sana borçlu olan benim?"

        Hyunjin ciddi bir yüz ifadesi ile yanıma geldi.

        "Jisung tüm olayları yanlış anlıyorsun. Bana hiç bir zaman borçlu olmadın. Sen olsan beni korumaz mıydın?"

        Sanırım haklıydı ama kabul edemezdim. Benim hakkımda ezik olduğumu ya da ucube olduğumu düşünebilirdi.

        "Ben seni kurtarmam Hyunjin. Bana kötü davranan birisine iyi davranamam. Bana zorbalık yapana güvenemem."

        Gözlerinin büyüdüğünü ve parladığını gördüm. Zorba bir insanın burada ne işi olabilir?

        Arkamı döndüm ve onu tek başına bırakarak lavaboya girdim.

        "Minho?"

        "Ne var?"

       Ses orta kabinden geliyordu. İlerledim ve kapıyı tıklattım.

        "Aç kapıyı."

        "Hayır."

       Sinirli bir şekilde bağırdım.

        "Söz vermiştin Minho! İhtiyacım olunca yanımda kalırsın sanmıştım ama sen yine yoktun! Biliyor musun? Güvenimi en fazla yıkan kişisin belki de. Her şeye rağmen sana tutunmaya çalışıyorum. Buraya senin sayende geldik. Biraz olsun bana bak. Ne kadar berbat halde olduğumu görmüyor musun?"

        Kapıyı açtı. Yüzünün yarısı kabuk bağlamıştı. Yüzü yanmış mıydı?

        "Yüzümde cehennem ateşini hissettim. Hatamı yüzüme vurduğun için teşekkürler. Gerçi ne kadar sağlam bir yüzüm kaldığı da belli değil.
        

Son Nefesler /Han Jisung/✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin