15

165 18 25
                                    

"Ya hala inanamıyorum size ya? Nasıl kaybolursunuz gerizekalılar!" Seungmin eve geldiklerinden beri susmuyordu, Minho ve Jisung ise başları eğik bir şekilde onu dinliyordu. Ne dese haklıydı. "Üç günde sinir sorunlarım oluştu sizin yüzünüzden ya." 

"Seungmin zırvalamaların bittiyse kurallarımızı açıklayacağım." Hyunjin oturduğu yerde doğruldu ve ellerini dizlerine dayadı. "Seni özel olarak Chris istedi, sen onun kölesi olacaksın. Minho sende Jeongin'in, az birbirinizi sınayın. Changbin, Han senin olsun. Bende Felix'i istiyorum." Sarışınla göz göze geldi uzun olan. "İtiraz yok, sike sike her şeyi yapacaksınız."

˚ʚ♡ɞ˚

Ertesi gün olduğunda Hyunjin, Changbin, Chris ve Jeongin dörtlüye işkence çektirmek için erkenden kalktı ve diğerlerini de kaldırdılar. Changbin zorla Han'ı spor yapmak için dışarı çıkarmıştı. Chris ise Seungmin'in yanına yatmış ve ona yapışmıştı, Seungmin ne kadar zorlasada Chris ondan asla ayrılmamış, hatta daha da yapışmıştı. Jeongin, Minho'ya bütün işlerini yaptırıyor ve her yeni bir görevde Minho ona ayrı lakaplar takıp küfürler ediyordu. Hyunjin'in ise aklında bambaşka bir şey vardı, Felix'in elinden tuttu ve çatı katına çıkardı. Terasa iki sandalye ve küçük bir masa koymuştu. "Sen otur ben geliyorum." dedi ve içeriden hazırladığı iki bardak kahveyi alıp bir tanesini Felix'e uzattı. "Neden her şeyi sen yapıyorsun? Bunun neresi ceza?" dedi. "Benim aklımda bambaşka şeyler var." dedi Hyunjin sigarasını yakarak. "Ne gibi?"

"Bana kendini anlat." Felix, Hyunjin'in absürt sorusuyla kalakalmıştı. "Ne?" diyebildi sadece. "Kendine dört duvar örmüşsün Felix, içine kimseyi almıyorsun. Ben bu şansımı seni tanıyarak kullanmak istiyorum." dedi. "Yani, ne desem ki? Dışarıdan soğuk dursam da enerjik bir insanım aslı-" "Bahsettiğim bu değildi. Gerçek seni, buraya gelişini, geçmişini dinlemek istiyorum. Felix'i Felix yapan şeyleri." Sarışın bir süre sessiz kaldıktan sonra Hyunjin'in sigara paketine uzandı ve bir sigara çıkardı. "Pekala, istediğin bu olsun." dedi.

Güneş ise yavaştan batıyordu, son ışıkları ikiliye vurmuştu. Hyunjin'in kızıla çalan kahve gözleri ve Felix'in sarı saçları parlıyordu. "Ben Kore'ye kendi isteğimle gelmedim." dedi bir anda ve refleksen gözleri dolunca derin bir nefes aldı. "Avusturalya'da yaşıyordum, biliyorsun ve orada bilinen şey çok fazla orman yangını olduğudur." Hyunjin, sarışının sözleri sonrası anlık bir farkındalık yaşadı ve ağzı şok içinde açıldı. "Bir gün...Aslında çok net hatırlamıyorum ama ben üniversiteye geçmeden birkaç ay önceydi sanırım. Annemlerin çığlıkları ve itfaiye sesiyle uyandım, sonra hatırladığım tek şey ailemden geriye hiçbir şeyin kalmayışıydı. Annemin arkadaşı olayı öğrenir öğrenmez buraya taşınmamı ve onunla yaşamamı sağladı, bana yardımcı olmaya çalıştı." Hyunjin, Felix'e daha da yaklaştı ve elini tuttu. "Felix ben-" "Böyle bir şey beklemiyordun. Biliyorum." dedi ve gülümsedi, fakat gözyaşları gözünden akıyordu bile. "Annemin tek hayali tiyatro yapmaktı, o yüzden bu klübü bu kadar istemiştim. Onun hayalini gerçekleştirmek." 

"Çizgiyi aştığımı hissediyorum, özür dilerim. Seni buna zorlamamalıydım." dedi Hyunjin, elini sarışının yüzüne koydu ve çillerini okşadı. "Sorun değil, birine anlatmaya ihtiyacım vardı sanırım. Dinlediğin için teşekkür ederim." Hyunjin daha da suçlu hissediyordu. "Başka istediğin bir şey var mı? Nasıl olsa hala kölenim." dedi Felix kendini toparlamaya çalışarak. 

"Öp beni." Hyunjin, Felix'in tepki vermesini bile beklemeden öptü karşısındakini. "Sakın yanlış anlama, bunu sana acıdığım için yapmadım. Bunu sana aşık olduğum için yaptım." dedi Hyunjin ger çekilerek. "Merak etme biliyorum, sen fark etmesen de az buz tanıdım seni. Aşık olmasan o gün havuzda da öpmezdin beni." dedi sarışın. "Hatırlıyor muy-" Bu sefer de Felix karşısındakinin tepkisini beklemeden öptü onu. 

love on topHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin