Arkadaşlarr 3.bölümden sonra olaylar daha iyi bir akışa giriyor. Hepinizi bekliyorumm.Sessizlik. En yakın dostumdu galiba. Yakın olduğum kadar da nefret ettiğim. Sırf bu sessizliği bozmak için uzandığım yerden duvara atıp tuttuğum küçük top en sonunda sekerek yere düşmüştü. Bir süre uzandığım yerde tavana bakarak bekledim. Derin bir nefes alıp doğrulmuş ve camdan dışarıyı izlemeye başlamıştım. Yeni yeni aydınlanan gökyüzünün altında uçsuz bucaksız deniz manzarası vardı karşımda, aynı uçsuz bucaksız yalnızlığım gibi. İstanbul'a geleli tam olarak 4 saat olmuştu ve ben bunca zamandır kanepede uzanıyordum. Neden mi? Çünkü ne yapacağım hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Kiminle nasıl yüzleşecektim? Bizimkiler, bıraktığım gibiler miydi yoksa zaman gerçekten her şeyin ilacı mı olmuştu? Fazlasıyla soru vardı ancak hiç birinin cevabı henüz yoktu. Derin bir nefes alarak ayağa kalktım ve kendime gelmek için duşa girdim. Sorularımın cevapları bir kaç saat sonra oluşmaya başlayacaktı galiba. Üzerime lacivert takımımı giydim ve saclarımı fön tarağı ile tarayıp kendi haline bıraktım. Kısa olsa da dalgalı olduğu için kurutunca kabarıyordu.
( Genel olarak buraya kıyafetlerle ilgili resim koymayacağım çünkü kişinin hayal gücü nasılsa ona göre oluşmasını daha çok seviyorum ancak kızımızın tarzı anlaşılsın diye buraya bir resim bırakıyorum. Hukuk alanında olduğu için genelde bu tarz resmi kıyafetler tercihi olacak. Ceketi vatkasız, içini de düz beyaz gömlek olarak düşünebilirsiniz. Karakterimiz bu manken değil sadece kıyafet için koydum resmi.)
Yüzüme sadece güneş kremi sürerek çantamı alıp evden çıktım. Daha yolumuz uzundu, otobüsle gidecektim iş yerine. Siteden çıkarak durağa doğru ilerledim. Saat erken olmasına rağmen etrafta fazla insan vardı. Kalabalık beni her ne kadar rahatsız etse de iki sene süren yalnızlığımda bana başka insanların da var olduğunu hatırlatıyordu. Ayrıca yurdumun insanını özlemiştim galiba. 40-45 dakikalık otobüs yolculuğunun ardından büroya gelmiştim. Önümdeki 4 katlı büyük ve geniş binaya baktım. Can abinin şirketiydi. Gitmeden önce de burada çalıştığım şirket. Can abi, hayatımda beni ilerleyeceğim çizgiye iten adam. Derin bir nefes aldım. Buraya kadar gelmişken dönmek olmazdı değil mi? Kendimden emin adımlarla dönen kapıya doğru ilerledim. İçeri girdiğimde burnuma dolan koku bile aynıydı. Tanıdıklık hissiyatı küçük bir tebessüm etmeme sebep oldu. Ve ardından duyduğum tanıdık ses.
-Can; Gece!
Duyduğum sesle bana doğru gelen adama hızlı adımlarla ilerledim.
-Gece; Abi!
İşte. İki sene sonra tanıdık birine sarılmıştım. Tanıdık ve huzur veren birine.
-Can; Allahım. Şükür kavuşturana. Çok özledik be kızım.
Büyük bir gülümsemeyle ondan ayrıldım ve yüzüne baktım. Özlemiştim. Gözlerindeki o ışıltıyı. Hayatın tüm oyunlarına karşı acıyla harmanlanan o ışıltıyı. Bu yüzden biz çok benziyoruz demişti Can abi. Senin de gözlerin gülüyor ama arkadaki o yangın hiç bir zaman sönmüyor demişti.
-Gece; Bende çok özledim.
Ayak üstü geçen nasılsın, iyi misin muhabbetlerinin ardından beni ofisime doğru götürmeye başlamıştı. Bir yandan da şirkette değişen değişmeyen şeylerden bahsediyordu. Asansörün butonuna basıp beklemeye başladık.
-Gece; Şey, abi. Haberi var mı, geleceğimden?
Yavaşça başını salladı.
-Can; Şirket kayıtlarını görebiliyor sistemden. Bir hafta önce senin sisteme girişin yapılınca gördü. Ama bir sorun çıkmadı, yani henüz.
Derin bir nefes aldım.
-Gece; Yani, o da bir şey değil mi? O gelirse ben giderim ayağı da çekebilirdi.
Can abi hafif bir tebessüm ederek kafa salladı.
-Can; Sıkma canını fıstık. Her şey olacağına varır. Sen akışa bırak ateşi biraz daha sönsün o sana gelecektir zaten.
Hafifçe kafa salladım. Ve asansöre binerek ofise çıktık. Şirketi yüz üstü bırakıp yurt dışına eğitime giden biri için fazlasıyla geniş ve güzel bir ofisti. Cam duvarın önünde geniş bir masa ve önünde ikişer sandalye, orta sehpa vardı. Direkt kapıdan giriş kısmında da bir koltuk takımı.
-Can; Evet. Şimdi yurtdışından henüz yeni geldiğin için sana pek fazla dosyamız yok. Basit bir kaç dosyayla idare edeceksin. Gün geçtikçe sen zaten sanını duyuracaksındır. Bu koridorun sonunda benim ofisim var. Yanımda da Emirinki. Bilgin olsun diye söylüyorum. Bu katta totalde 6 ofis var. Koridorun sonunda da asistanımız var. Geleni gideni kontrol etme, genel mahkeme programlarını düzenleme vs gibi işlere yardımcı oluyor. Bir ihtiyacın olduğunda onunla iletişime geçebilirsin. Kerem Aktürk.
-Gece; Tamamdır abi. Ben tekrardan çok teşekkür ederim. Yüzünü kara çıkartmayacağım.
-Can; O ne demek gece. Sen istesen de istemesen de bu şirkete geri gelecektin asıl. Senin gibi bir avukatım olduğu için ben teşekkür ederim.
Tebessüm ederek sarıldım.
-Can; Hadi duygulandırma beni şimdi. Kolay gelsin size avukat hanım.
Gülümseyerek teşekkür ettim. Can abinin çıkmasının ardından odamda göz gezdirdim ve sandalyeme oturarak yönümü camdan tarafa çevirdim. Hiç bir şey olmamış gibi tak diye dönmek çok zor gibi gelmişti ama yapmıştım. Beni neler karşılayacaktı hiç bir fikrim yoktu ama tek emin olduğum şey ben bu hayattaki tek ailemi de kaybetmek istemiyordum.
####################
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gecemin Karanlığı
General Fiction; Biliyor musun? Benimle inatlaşmana bayılıyorum. Kaşlarımı çatarak anlamaz gözlerle gözlerine baktım. O ise sakin ve farklı bakıyordu. ; Çünkü bence senin dilinde inatlaşman ona kıymet verdiğini gösteriyor. Hemen pes edip bir kenara atmıyorsun ya...