Kutay Keskin
Duvara çarpan sessizliğin oluşturduğu gürültü gittikçe artıyordu. En ağır gelen sesti sessizlik. Rahatsız olduğum sessizlikte aradığım sevdiğim kadının sesiydi. Korkuyordum. İt gibi hemde. Daha önce yaşamıştım bu duyguyu. Babamın bizi terk etmesinin ardından annem hastalandığında yaşamıştım. Gün geçtikçe bitkinleşiyor, ölüyordu ama doktorlar somut hiç bir şey bulamıyordu. Kalbi hastaydı çünkü onun, kimsenin göremeyeceği şekilde. O zaman yaşadığım çaresizliği yaşıyordum şu an da. Elimden gelen yapılabilecek hiç bir şey yoktu. Duvarlara çarpan sessizliği adım sesleri bozdu.
-Gülşen; Emir!
50lerinde bir adam ve kadın gelmişti ameliyathanenin önüne. Telaşlı görünüyorlardı. Benim karşı çaprazımda aynı benim gibi yere çökmüş oturan Emir, onları görünce ayaklanmıştı.
-Emir; Anne.
Sesi umutsuzca çıkmıştı. Kadın etrafa göz gezdirdi. Daha önceden tanıdığı Yağızın üstünde durmuştu gözleri.
-Gülşen; Oğlum ne oluyor? Nasıl bıçaklandı, kim bıçakladı bu kızcağızın kime ne zararı var?
Emir kadını ellerinden tutup sandalyeye oturtmuştu. Adam da hüzünle etrafa bakmış, ağzından hiç bir kelime çıkmamıştı.
-Emir; Sakin ol annem konuşuruz bunları Gece bir çıksın da.
Sonra tekrar hakim olan sessizlik yine adım sesleriyle bozulmuştu.
-Aslı; Kutay!
Hastane formasıyla Aslı girdi bu sefer görüş alanımıza. Şu an gece vakti olduğu için pek kimse yoktu bizlerden başka. Nefes nefese önüme gelip çömeldiğinde gözlerinden yaşlar akmaya başlamıştı.
-Aslı; Ben nöbetteydim. Az önce öğrendim. Kutay.
Hıçkırarak ağlamaya başladığında hafifçe sarılmıştım. Ağzımı açamıyordum çünkü açtığım an bende ağlayacaktım.
O sırada olaya beklemediğim yüzler de dahil oldu.
-Yeliz; Kutay!
Hakan neden haber vermişti bilmiyorum ama içeriye Annem, ablam, abim gelmişti. Yanlarında da Oğuzla Hakan. Annemi görünce afallamıştım. Duvardan destek alarak ayağa kalktım.
-Yeliz; Oğlum ne oluyor?
Perişan haldeydim muhtemelen. Gözlerim kan çanağına dönmüştü. Bana yaklaşarak sarıldı. Bunun olmaması gerekiyordu. Kendimi en çaresiz hissettiğim anda en korunaklı kollar beni sarmıştı. Daha fazla tutamamıştım içimdeki yangını, yüzümü annemin omzuna gömerek hıçkırarak ağlamaya başlamıştım.
-Kutay; Anne.
Sesim boğuk çıkıyordu ama annem anlardı. Annem beni her zaman anlardı. Sesimdeki çaresizliği anlardı. Bir süre daha ağladığımda annem yüzümü kaldırıp gözlerime baktı. Onun da içi yanıyordu. Kâh Gece için kâh benim acım için.
-Yeliz; Sakin ol. Hiç bir şey olmayacak benim kızıma.
Kendimi toparlamaya çalışıyor derin derin nefes alıyordum. Sonra tekrardan sardı beni kollarıyla. Bu sefer usulca içime içime ağladım.
-Oğuz; Oho abiler ne bu kara bulutlar? Kız ameliyata alında sadece çıkacak birazdan. Toplayın kendinizi hadi hadi.
Tekrardan yere çöküp sırtımı duvara yaslamıştım. Kollarımı dizime yaslayarak alnımı koluma dayadım. Bizimkiler yanıma gelip omzumu sıkmıştı. Dilden dökülecek bir şey yoktu çünkü. Saatler gibi geçen yarım saatin ardından ameliyathanenin kapısı açıldı. Doktor bir anda bu kalabalığı görünce afallamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gecemin Karanlığı
General Fiction; Biliyor musun? Benimle inatlaşmana bayılıyorum. Kaşlarımı çatarak anlamaz gözlerle gözlerine baktım. O ise sakin ve farklı bakıyordu. ; Çünkü bence senin dilinde inatlaşman ona kıymet verdiğini gösteriyor. Hemen pes edip bir kenara atmıyorsun ya...