26. Bölüm "Yalnızlığın orkestrası"

178 15 11
                                    

26. Bölüm Yalnızlığın orkestrası

Hayat niye böyleydiki? bu zalim hayat bir tek banamı böyleydi? Dermanımı bulmuşken ellerimin arasından uçup gitmişti.

Şuan duygularım o kadar karmaşıktıki nefret doluydum. Kimemi? Pars'a nefret doluydum beni böyle bırakmasına bir yandan aşkla doluydum. Bu iki duyguyu aynı anda yaşatmasına kızgınım kırgınım öfkeliyim bir yandan gölge'nin benden neden intikam aldığını düşünerek kendimi yiyiyordum. Şimdi ise en iyi dostlarımdan biri benim canımı yakmıştı.

Arabadan inip hızlı adımlarla yürümeye başladım. Arkamdan bağırdığını duyuyordum ama umursamıyordum. Duygularımın karmaşıklığından ellerim çok fena titriyordu. Derin nefes alıp veriyordum. Nikolay arkamdan gelip omzumdan tutup çevirmişti.

"Nereye gidiyorsun? Eve gideceğiz gel." özür dilemek yerine emir veriyordu bana hala. Bu sinirlerimi daha çok hoplatıyordu.

"Hiç bir yere gitmiyorum. Defol git başımdan." diyip yoluma devam ettim. Etrafımızda az da olsa insanlar vardı merakla bize çaktırmadan bakıyordu beni tanıyamıyorlardı çünkü güneş gözlüğüm vardı.

Nikolay'ın "Larissa." demesi ile durup ona döndüm.

Bir parmağımı kaldırıp tehditkar bir tavırla.

"Sakın bir daha bana Larissa deme siz el birliğiyle Larissa'yı yok ettiniz. Eğer arkamdan gelirsen andım olsunki kendimi öldürürüm!." elimin titremesi durmamıştı Nikolay'da bunu görmüştü hemen elimi indirip sert bir rüzgar gibi geçip gittim.

🌚

Sahil kenarına yürüyüp bir banka oturmuştum. Etrafıma baktığımda kimse yoktu. Arkamdan gelmemişti çünkü biliyordu eğer gerçekten arkamdan gelirse kendimi öldüreceğimi.

içimden ağlama isteği geliyordu yüreğim sızlıyordu. Aklımdan sürekli kurduğu cümleler geçiyordu. Bana çocuk gibi davranmayı kes diyordu. Lan ben çocukluğumu yaşamadım bile diğer çocuklar parklarda oyun oynarken ben park'a gitmeye korkuyordum o çocuklarında benim yüzümden öleceğini düşünüyordum.

Genelde hep çocukluğunu yaşayamayanlar büyüyünce çocuk ruhlu olurdu ama ben büyüdüğümde bile çocuk ruhlu olamamıştım. iki ellerimde saçlarıma gitmişti. Saçlarımı çekiyordum. Dişlerimi o kadar sıkıyordumki nerdeyse kırılacaktı. Başıma buyruk davrandığımı söylüyordu sadece kendimi düşündüğümü onları düşünmediğimi söylüyordu kısacası bencil diyordu bana ben bencilmiydim?

Saçlarımı çekmeyi bırakıp kafamı iki yana sallayarak hayır hayır ben bencil değildim ben sadece hayatta küskündüm.

Ben onları kendimden daha çok düşünüyordum. Onlarla fazla iletişime geçmiyordum çünkü biliyordum çürüyen elma ile sağlam elma yan yana gelirse sağlam elmada çürürdü ben onların benim gibi olmasını istemiyordum.

Nikolay'ın dediklerini Pars'ın beni terk edişini tekrar tekrar düşünecektim biliyordum. Düşünmemek için içki içecektim.

Bir an izlendiğimi düşünüp arkama baktım ama kimse yoktu. Ayağı kalkıp çok uzakta olmayan bara doğru yürümeye başladım.

Pars Kandemir'in ağzından:

Koca iki ay geçmişti bu iki ay cehennem gibiydi normalde çocukluğumun cehennem gibi olduğunu düşünürdüm ama hayır düşüncem değişmişti Larissa'yı terk ettiğim gün asıl cehennemin başlangıcıydı kendime kızgındım,öfkeliydim o gün ben sevdiğim kadını mahvederek gitmiştim.

O gün Larissa'nın ne hisettiğini ne düşündüğünü kim olsa anlamazdı ama ben anlamıştım duygularını anlamamam için yüzüne bir maske indirmişti o maske'ye rağmen anlamıştım. Şaşırmıştı başta sonradan dünyası başına yıkılmıştı. Ne olursa olsun güçlü durmuştu ama biliyordum içten içe acı çekiyordu. Güçlü durmak için kendine işkence ediyordu bunu kendimden biliyordum.

Hacker Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin