Barışın anlatımıyla
Emrenin gitmesinin üzerinden neredeyse 1 saat geçmişti. İçimde bir huzursuzluk vardı. Onun üzülmesini istemiyordum. Onunla konuşmaya gitmiştim ama kapı kilitliydi.
Biliyordum. Çok üzülüyordu. Kimse onunla içten konuşmuyordu bu evde. Babam işleri olduğu için çoğu zaman evde olmuyordu, annem o olay yüzünden Emreye bir türlü ısınamıyordu, bense....
Ona o kadar çok ceza veriyordum ki, bu yüzden her zaman bana haklı olarak tavırlı oluyordu. Ona verdiğim cezalar hepsi onu evde tutmak içindi aslında. Onu diğerlerinden korumak içindi. Onu gördükleri anda öldürürler.
Ama ona bunu açıklayamam. Yıllar önce olan o olayı öğrenirse kendini suçlu hissederdi.
Kapı açıldı. Gelen Sedef ablaydı. "Barış bey yemek hazır"
"Bey ne Sedef ablayaa" dedim gülerek. Oysa şaşkınca bana bakıyordu."İlk defa seni gülerken görüyorum." deyip oda güldü.
"Abla Emre aşağıya indimi?" diye sordum. Sedef ablanın yüzü asıldı. "Emrenin kapısı kilitliydi. Ne kadar kapıya vursamda açmadı. Bende babana söyledim."
"Babam geldi mi?" babam genelde bu saatte gelmezdi. "Evet"
"Tamam Sedef abla. Birazdan gelirim ben."Sedef abla "tamam" deyip çıktı. Biraz düşündükten sonra Emrenin odasına gitmeyi karar aldım. Hemen kendi odamdan çıkıp koridorun sonundaki odanın önüne geldim. Kapıyı açmaya çalıştım. Açılmadı. Kapıya vurup "Emre" diye seslendim. Hiç bir ses yoktu.
"Barış?" Babamın sesiyle arkamı döndüm. Çalışma odasından çıkıyordu. "Baba Emre kapıyı açmıyo" diye endişeyle konuştum.
"Biliyorum. O biraz yorgunmuş gelmeyecekmiş. Telefondan yazdı bana." Telefondan mı yazdı? "Neden yüz-yüze söylemedi?"
"Dinleniyordu Barış. Bu yüzden telefonla yazmış" hayır, içimdeki huzursuzluk durmuyordu. "Baba biz biraz tartıştık. Ağlayarak çıktı odadan. Lütfen konuş onunla. Ben yapamam biliyosun." Babam derin bir nefes aldı. " Konuşmak istemiyorsa kimse onunla konuşamaz. Hadi yemek yiyelim. Sonra ben konuşurum onunla."
Babamın ısrarları sonucunda aşağıya inmiştim. Her kes yemek yiyordu. Bense tabağımdaki salatayla bakışıyordum. "Oğlum yemeyecek misin?" Babamın konuşmasıyla ona döndüm. "İştahım yok baba."
"Olmaz öyle. Hadi biraz ye." Derin bir nefes alıp salatamı yemeye başladım.
5 saat sonra
Kaç saat geçmişti ama Emreden hala ses yoktu. Babama da her sorduğumda beni geçiştirip duruyordu. İçimdeki huzursuzluk gitdikce büyüyordu.
Son test kağıdınıda kontrol edip çıktım kendi çalışma odamdan. Çalışma odam 2 ci kattaydı. Evdeki asansörle 3 cü kata çıktım. Emrenin odasının önüne gelip kapıyı açmaya çalıştım. Kapı hala kilitliydi. Kapıyı açmam gerekti. Ama nasıl?
Aklıma gelen fikirle asansöre binip 1 ci kata indim. Kilere gidip yedek anahtarların olduğu dolabı açtım. Emrenin odasının yedek anahtarını alıp yeniden yukarı çıktım. Anahtarla kapıyı açıp içeri girdim.
Allahım sana şükürler olsun. Kötü bir şey olmamıştı. Emre uyuyordu. Ne? Emre titriyormu yoksa bana mı öyle geliyor?
Emrenin yatağına yaklaştım. Emre titriyordu. Elimi alnına koydum. Allah kahretsin. Ateşi vardı. Hemen ateşini ölçtüm. Ateşi 39 dereceydi. Olamaz. Üzerindeki pikeyi üzerinden çektim.
"A-abi ç-çok soğuk" dedi ve pikeye uzandı. Elini tutup pikeyi almasını engelledim. "Olmaz abim. Ateşin var"
Ağlamaklı sesiyle "a-abi lüt-tfen" dedi.
Allah kahretsin. Çok titriyordu. Telefonu alıp babamı aradım. Onu durumdan haberdar edip doktoru aramasını istedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yılların Sırrı
Horror#erkekversiyon 17 yaşına gelmesine rağmen sürekli ceza alan Emre Kılınç artık bıkmıştı ve abisine karşı çıkmaya karar vermişti. Bu yüzden ona ceza veren abisiyle sürekli kavga içerisindedir. Ama kaçırıldığı zaman her şey değişir. Bu en başından ber...