Abim bana tamı tamına 20 dakika aralıksız ninni söylemişti. Birini bitirip diğrine, onu bitirip bir başkasına falan derken 20 dakika olmuştu.
Ama bilin bakalım ne olmuştu? Abim kendisi uykuya dalmıştı. Şuan aşırı sıcak sıcaklık gelmişti. Bir taraftan abimin sarılması, bir taraftan üzerimdeki pike...
Deminden beri uyku tutmuyordu. Neden uyuyamıyordum lan ben? Benim diğerlerinden neyim eksikti?
Aklıma gelen dahiyane fikirle- tabii ne kadar kötü olsada- abimin elimi üzerimden yavaşca çektim. Daha sonra üzerimdeki pikeyide çekip yataktan kalktım.
İlk önce olduğum yeri incelemeye karar aldım. Sessiz adımlarla kapıya yaklaşıp kapı kulpunu tuttum. Sessiz olmaya özen gösterip kapıyı açtım ve çıktım odadan. Fakat karşımdaki manzara...
Burası evdi ve demin içinde olduğum odaysa evdeki hastane odasıydı. Tıpkı bir hastane gibiydi. Ama asıl soru bir evde neden öyle bir odanın olduğuydu. Sahi neden?
Adımlarımı büyük koridordaki asansöre doğru çevirdim. Asansörde gördüğüm tuşlara göre ev 3 katlıydı ve ben şuan 2 ci kattaydım. Asansöre binip kapıyı kapattım ve üzerinde bir rakamı olan tuşa bastım. Bir kaç saniye sonra kapı yeniden açıldı.
Direkt salona gelmiştim. Salonun dizaynında eski evimizden- yani abimin villasından- farklı olarak daha çok siyah üstün tutulmuştu. Salon siyah ve beyaz olarak 2 renkle dizayn edilmişti. Adımlarımı salonda gezdirdiğimde asansörün yanından bir koridorun uzandığını gördüm.
Hemen koridora girdiğimde burada büyük bir dolap ve başka odaya açılan bir kapı gördüm. Abim hiç kimseye 1 ci katta oda vermezdi. Buda kesinlikle bir mutfaktı. Buna adım gibi eminim.
Kapıya yaklaşıp açtığımda dediğimin doğru olduğunu gördüm ve içeriye geçtim. Acıkmadım dersem yalan olurdu. Çok çok acıkmıştım.
Buzdolabını açtığımda çeşitli yemeklerle dolu olduğunu gördüm. Ama canım hiç birini istemiyordu. Kendime 1 tane domates ve salatalık aldım. Buzdolabını kapatınca elimdekileri doğraya bilmek için tahta mı ne olur ya onu aramaya başladım. Tezgahın en köşesine koyulmuş ismini bilmediğim ve sadece tahta dediğim şeyi görmemle eline aldım ve tam önüme koydum.
Aradan geçen 5 dakika süre sonunda büyük uğraşlar sonucu domates ve salatalığı doğramaya başarmıştım. Salatalık değilde domates beni çok zorlamıştı. Her kestiğimde suyu akıyordu. Şuansa domatesten çok salçaya benziyordu.
Kapının bir anda açılmasıyla irkilerek elimdeki bıçağı gelen kişiye çevirdim ama Sedef abla olduğunu görünce rahatlayıp bıçağı indirdim. Zaten yaptığım saçma değil miydi?
Bana şaşkınca bakmaya başlayınca elimi enseme götürüp çekinerek konuştum. "Şey...ben acıktım da"
Söylediğim şeyle gülümsedi ve kapıyı kapatıp yanıma geldi. Fakat doğradığım domatese baktığında kahkahasını tutamadı.
"Ya gülme yaa. Ne güzel doğradım işte" tamam, başaramadığımın bende farkındayım.
Nihayet kahkahasını durdurmayı başardığında "gerçəkten doğradığına emin misin? Domatese eziyet etmişsin resmen." dedi.
"Çok komik" dedim ve doğradığım domatese bakmaya başladım. "Aslında...haklı ola bilirsin"
Bu sefer ikimizde kahkahamızı tutamamış ve gülmeye başlamıştık.
"Sen masaya geç. Ben şimdi bize birer sandviç hazırlarım" hiç geri çeviremezdim teklifini. Başımı olumlu anlamda sallayarak masaya geçtim. Buzdolabını yeniden açtığında konuşmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yılların Sırrı
Horror#erkekversiyon 17 yaşına gelmesine rağmen sürekli ceza alan Emre Kılınç artık bıkmıştı ve abisine karşı çıkmaya karar vermişti. Bu yüzden ona ceza veren abisiyle sürekli kavga içerisindedir. Ama kaçırıldığı zaman her şey değişir. Bu en başından ber...