BÖLÜM 32

182 15 64
                                    

Basketbol alanından çıkıp eve gelmiştik. Yorgun olduğumuz için her kes kendi odasına geçmişti.

Banyoya geçip duş aldım. 20 dakikalık duşun ardından rahatladığımı hissettim. Üzerime bol ve oldukça rahat olan siyah eşofman takımımı giydim. Rüzgar abimin yanında kala-kala iyice siyah giyinen biri olmuştum.

Kapımın çalmasıyla "gir" dedim. Kapı açıldı. Gelen annemdi.

"Emre sana süprizim var" dedi. Ona merakla bakarken "hadi aşağıya gel" dedi ve çıktı. Bende hiç bekletmeden telefonumu cebime attım ve çıktım.

Hızla aşağıya inerken bir yandan da süprizin ne ola bileceğini düşünüyordum.

Aşağıya indiğim de karşılaştığım manzarayla dona kaldım. Şuan Sedef abla karşımdaydı. Şaka değil dimi?

Anneme baktığım da gülümseyip başını olumlu anlamda salladı. Hemen koşup Sedef ablaya sarıldım. Oda bana sarıldı.

"Seni çok özledim" dedi. Ayrıldığımız da merdivenlerden gelen sesle oraya döndük. Gelen Rüzgar abimdi. Sedef ablayı görünce oda şaşkınlığını gizleyemedi.

"Ne? Gerçək mi bu?" Bu sefer babam olumlu anlamda başını salladı. Rüzgar sakin adımlarla gelip Sedef ablaya sarıldı.

Ayrıldıkların da "başından beri bana çalıştığı için onu istemezsiniz diye düşünmüştüm." dedi.

Babam hemen lafa atlayıp "olur mu hiç öyle şey? Oda bu evin kızı." dedi.

"E hadi yemek yiyelim."

Annemin konuşmasıyla hep beraber sofraya geçtik. Sofra çeşit-çeşit yemeklerle doluydu.

Yemek yerken babam Rüzgar abime "oğlum sen ne okudun?" diye sordu. Rüzgar abime baktığımda oda bana baktı. Bir süre sonraysa "ben okumadım." dedi.

Yemek babamın boğazında kaldı ve öksürmeye başladı. Barış abim hemen babama su doldurup uzattı.

Babam suyu içerken Barış abimde şaşkınca Rüzgar abime bakmaya başladı. "Oğlum ne demek lan okumadım? " Barış abim şaşkınlıkla ve merakla sordu.

"Bildiğin okumadım işte." Babam suyunu bitirdikten sonra "oğlum hiç okula gitmedin mi? İzin vermediler mi sana?" diye sordu.

"Haa. Yok ya okul okudum da üniversite okumadım. Okul birincisiydim ben. Derslerim gayet iyiydi." İşte bununla her kes daha çok şaşırmıştı.

Annem şaşkınlıktan büyümüş gözleriyle konuştu. "Peki neden üniversite okumadın?"

"İşlerim vardı ve okumaya ihtiyacım yoktu. İhtiyacım olan her şeye sahiptim zaten."

"Ne iş bu böyle?" Babam ve abim aynı anda sormuştular.

"İş işte." İşte bu beni de meraklandırıyordu. Ne işiydi bu böyle? Bana da anlatmamıştı ki.

"Oğlum ne işi bu?" Babamın gayet sakin bir ses tonuyla konuşmasına karşılık Barış abim "lan eğer kötü işlere bulaştıysan benden kurtulamazsın" diye yüksek sesle konuştu.

"Off yaa. İşlerim vardı işte yaa. Neyse hadi doydum ben. Odama çıkıyorum."  Rüzgar abim kalkıp odasına giderken ben de kalktım. "Bende doydum." dedim ve salondaki koltuklara geçtim.

1 hafta sonra

Yavaş-yavaş gözlerimi açıp esnedim ve kalktım yatağımdan. Banyoya gidip işlerimi hallettikten sonra odama geldim ve üzerime bol siyah pantalon ve beyaz thsirt geçirdim. Oddamdan çıkıp zıplaya-zıplaya asansörün önüne geldim. Asansöre binip aşağıya indiğimde her kesin aşağıda olduğunu gördüm. Tek bir kişi yoktu. Abim. Rüzgar abim.

Yılların SırrıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin