BÖLÜM 5.

799 40 21
                                    

Barış Kılınç 24 yaşında

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Barış Kılınç
24 yaşında. Matematik öğretmeni.

Sabaha kadar uyuyamamıştım. Tüm kırgınlıklarımla sabahlamıştım. Gözüme uyku girmemişti. Şimdiyse tam uyuyacağım sırada okul vakti gelmişti.

Öyle bir uykum gelmişti ki gözlerim kapalı kalkarak banyoya gitmiştim. Yüzümü yıkayacağım sırada aynadaki yansımamı gördüm. Resmen dağılmıştım. Gözlerim kızarmıştı ve göz altlarımda morarmıştı. Dudağımdaki yarada kendini belli ediyordu abim sağolsun.

Banyodaki işlerimi hallettikten sonra formamı giyindim ve her ne kadar inmek istemesem de aşağıya indim. Her kes masadaydı. "Günaydın" diye mırıldanıp masaya geçtim. Kimseyle konuşmak istemiyordum. Hatta yüzlerine bile bakmak istemiyordum.

Kahvaltılardan ne kadar nefret etsemde mecbur yapmak zorunda kaldığımdan bir kaç lokma aldım ağzıma. Gözlerim kapanıyordu. Çok uykum vardı. "Oğlum? İyi misin?" babamın sorusuyla ona döndüm ve her kesin bana baktığını gördüm. Abim ve hatta annemin bile. "İyiyim. Sadece uykum var." dedikten sonra kalktım. "Size afiyet olsun. Ben bahçede bekliyorum." Hiç kimsenin yüzüne bakmadan kurduğum cümleden sonra ayakkabılarımı giyinip çıktım evden. Yine şezbonkların olduğu yere gelip öndeki şezbonka oturdum. Gözlerim kapanıyordu. Ve bu hiç iyi değildi.

Barışın anlatımıyla

Emre masada çok bitkin görünüyordu. Gözleri kızarmıştı ve göz altları morarmıştı. Dudağının kenarıda dünkü olaydan sonra yara olmuştu. Onun için endişeleniyordum. Ona öyle çıkışmamalıydım ama elimde değildi. 18 yaşında o adamlar yüzünden sevgilimi toprağa gömdükten sonra onun üzerinde dahada titiz olmuştum.

Onunda Ela gibi ölmesini istemiyordum. O daha çok küçüktü. Tüm bunları atlatalım, o zaman her şey çok iyi olacaktı.

Kahvaltımı bitirdikten sonra babamla vedalaşıp evden çıktım. Emrenin hep biz kahvaltı yaparken çıkıp geldiği yere, şezbonkların yanına geldim ve şaşıracağım görüntüyle karşılaştım. Emre uyuyordu.

Evet. Emre uyuyordu. Şaşırdığım şeyse onu ilk defa şezbonkta uyurken buluyordum. Genelde rahatsız edici olduğunu söylerdi Sedef ablaya. Yanına yaklaştım. O kadar derin bir uykudaydı ki dudağı içe büzülmüştü. Bu hali çok tatlıydı.

Onu uyandırmaya çalıştım. Uyanmadı. Son çare onu kucağıma alıp arabaya kadar taşıdım. Rahat etmesi için onu arka koltuklara yatırdıktan sonra şoför koltuğuna geçtim. Okula doğru sürmeye başladım arabayı.

Okula varmamız 15 dakika sürdü. Emreye döndüm. Hala uyuyordu. "Emre" deyip dürttüm onu. Uyanmadı. "Emre" sesimi biraz yükselttikten sonra kıpırdanmaya başladı.

Gözleri yavaş-yavaş açılırken bana şaşkınca baktı. "Bakma öyle. Şezbonkta uyumuşsun. Ne kadar çağırdıysam kalkmadın. Babamda kaldırmamamı söyləyip kendi taşıdı arabaya" dedim. Ona benim taşıdığımı söyleyemezdim.

Hiç bir şey söylemeden kalkıp saçını düzeltti ve indi arabadan. O gidince bende inip okula geçtim.

3-cü ders

3 cü dersim Emrelereydi. Zil çalınca sınıfa girdim. Her kes ayağa kalktı ama kalkmayan vardı. Bilin bakalım kim kalkmamıştı? Doğru bildiniz. Emre kalkmamıştı. Çocuklarla selamlaştıktan sonra Emreye döndüm. Kollarını sıranın üzerinde birleştirmiş kafasınıda kolların koyup uyuyordu.

Ses etmedim. Bütün ders boyunca uyudu. Zil çalmasını bile duymadı. En son sınıflarından çıkarken Mert onu uyandırmaya çalışıyordu.

Ders bitince

Emrenin anlatımıyla

Sonunda tüm dersler bitmişti. Eve gidebilirdim. Okuldan çıkıp taksi durdurdum. Taksiye binip eve geldim. Yol 15 dakika sürdü. Bu süreçte uyumamak için epey bi direnmiştim. Parayı ödeyip indim. Eve gelip anahtarla kapıyı açtım. Annem ve abim salondaydı. O kadar yorgundum ki hiç bir şey demeden odama çıktım. Kapımı açıp üzerimi değiştikten sonra kendimi yatağa attım.

Abimin yatağının benim yatağımdan daha rahat olduğunu söylemiş miydim? Abimin pikesi. pofuduk-pofuduktu. Aklıma gelen kötü ama bir o kadar da iyi planla kalkıp abimin odasına geçtim. Ona hala kırgındım. Ama bu yatağını kullanamam anlamına gelmiyordu. Kendimi abimin yatağına atıp pikeye gömüldüm. Pamuk gibi pikeyle gözlerim kapandı ve uyku tüm bedenimi esir aldı.

Barışın anlatımıyla

Telefonuma bakınıp dinlenmek için odama çıktım. Kapıyı açtığım an gördüğüm görüntüyle dona kaldım. Emre yatağımda uyuyordu. Kapıyı kapatıp yanına gittim. Saçlarını okşayıp saçına öpücük kondurdum. Saçlarıyla biraz daha oynadıktan sonra telefonumu alıp fotoğrafını çektim. Çok tatlı gözüküyordu.

Onu rahatsız etmemek için cam kenarındaki geniş koltuğa geçtim. Biraz dinlenmek adıyla bende uyudum.

Uyandığımda Emre hala uyuyordu. Lan bu neden bu kadar çok uyuyor? Telefonumu alıp bakmaya başladım. Yaklaşık 20 dakika sonra Emre kıpırdanmaya başladı. Gözlerini açıp etrafa bakmaya başladı. Beni görünce gözlerinde korku dolu bir ifade gördüm. Bu üzmüştü. Ama haklıydı.

"Yatağımda iyi uyudun mu?" diye sordum. Bir şey demedi. "Hadi gidip yemek ye ve buraya gel" aç olduğunu biliyordum. Geldiğinden beri uyumuş ve yemek yememişti. Oda bir söz demeyip kalktı ve odadan çıktı. Lan bari yatağı toplasaydın.

Kalkıp yatağımı topladım ve Emre için dersi daha detaylı anlatacağım bir yazı yazdım. Geçen dakikaların ardından Emre odaya girip yeniden yatağıma uzandı. "Dinliyorum" dedi bana bakmadan. "Sana bu günkü dersi anlatıcam. Kalk ve beni dinle."

Şaşırmış olucak ki doğrulup bana şaşkınca baktı. "Neden?" diye sordu. "Tüm ders uyudun da ondan" resmen tüm ders uyumuştu. "Tamam" diyerek kestirip attı. Benimle çok konuşmaması beni üzsede bunu bir kenara atıp ona dersi anlatmaya başladım.

Tüm anlattıklarımı pür dikkat dinlemişti. Zaten okulda da başarılı bir öğrenciydi. Her şeyi çabuk anlıyordu. Ama yinede emin olmak için "her şeyi anladın mı?" diye sordum. "Evet" dedi.

"Tamam. Zorlandığın bir yer olursa bana sora bilirsin." Başıyla inaylayıp kalktı ve gitti. İnanamıyorum. Resmen hiç bir şey söylemeyip öylece gitti.

Kalkıp dışarı çıktım ve aşağıya indim. Babam buradaydı. "Baba hoşgeldin." dedim ve babamın çaprazındaki koltuğa geçtim. "Hoşbulduk"

"Baba bir gelişme var mı? Ne diyo adamlar?" son anlarda epeyce bi darlamışlardı babamı. "Yok. Aynı şeyi diyorlar." dedi babam.

"Emre nasıl? Sabah çok kötü görünüyordu." derin bir nefes aldım. "Benimle konuşmaması dışında iyi" dedim. Annem de aşağıya indi. "Kenan ben yarın Emreyi iş görüşmesine götürücem. Ama korkuyorum. Ona bir şey olur diye çok korkuyorum." dedi annem.

"Anne ben sizin arkanızdan bir kaç koruma göndericem. Merak etme gizlice izliyecekler sizi." annem çok korkuyordu. Emreye kötü davransa bile onu çok seviyordu. Kötü davranmasınında kendince sebepleri vardı işte. Derin bir nefes aldım.

"Neden korkuyorsun anne?" Emre? Bakışlarımı sağıma çevirince Emrenin çatık kaşlarla bize baktığını gördüm. Hayır. Lütfen hiç bir şey anlamasın. Lütfen.

BÖLÜM SONU

_______________________________________

Bölümü nasıl buldunuz? Oy vermeyi unutmayın canlarım.

Yılların SırrıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin