BÖLÜM 7.

901 40 12
                                    

Emrenin anlatımıyla

Gözlerim bir ormana açıldı. Her yer karanlıktı. Hiç kimse yoktu. Bense yerde oturuyordum. Etrafıma baktım hızla. Benden başka kimse yoktu. Birden uzaktan sesler gelmeye başladı. "Sen değeri olmayan bir pisliksin. Hiç kimsenin sana ihtiyacı yok. Her kes seni kullanıyor." Sesler ormanda yankılanıyordu. Etrafıma baktım korkuyla. Hiç kimseyi göremedim.

Her tarafa döndüm. Hiç kimse yoktu. Peki bu konuşan kimdi?

Kahkaha sesi gelmeye başladı. "Beni mi arıyorsun?" ve yine o kahkaha sesi. "Beni bulamazsın çocuk. Ben senin karanlık tarafınım. Unutma her kesin karanlık tarafı gerçektir."

"Yalan söylüyorsun. Ben değersiz bir oislik değilim!" diye bağırdım. Yine kahkaha atmaya başladı. "Sen öyle sanıyorsun. Böyle giderse delireceksin."

"Sus!" tüm gücümle bağırıp kulaklarımı kapattım. Kahkası durmuyordu. Sesler beni çıldırtıyordu.
"Koşsana. Kurtul benden" dedi. Tüm gücümle koşmaya başladım. Koştum, koştum ve koştum.

Ayağımın çalıya takılmasıyla yere düştüm. Arkamı döndüğüm ana ağaçların içinden siyah bir gölgenin bana doğru yaklaştığını gördüm. Yerde geriye doğru gitmeye başladım.

"Gerçekten kaçabileceğini sandıysan ne yazık sana. Benden kaçamazsın. Kendinden asla kaçamazsın." deyip yenidən kahkaha atarak daha hızlı gelmeye başladı. Yüzünü göremiyordum. Bana iyice yaklaşınca benim tıpatıp aynım olduğunu gördüm. "Değersiz pislik" deyip daha yüksek sesle kahakaha attı. "Hayır değilim. Ben değersiz pislik değilim. Beni seven kız arkadaşım var."

"Eski kız arkadaşın. Ne oldu ona? Şimdi nerde? Göremiyorum da. Pisliksin lan sen."

"Değilim! Pislik değilim!

"Değilim!" diye bağırarak bu gün gördüğüm bilmem kaçıncı kabustan uyandım. Derin-derin nefes alarak sakinleşmeye çalıştım. Ter içinde kalmıştım. Sürahiye uzanıp titreyen ellerimle su doldurdum. Suyu içmeye çalışırken bir kaç yudumdan sonra bardak üzerime düştü. Tüm yatak su olmuştu. Hay ben titreyen ellerimi si-

Derin nefes alıp kalktım ve titreyen ellerime küfürler ederek ışığı açıp banyoya geçtim. Elimi yüzümü yıkayıp kurulandıktan sonra odaya geçtim. Birden kapım açıldı. Gelen abimdi. Bir kere be bir kere böyle bir zamanda gelme. "Ne oldu? Neden uyanıksın? İyi misin?" diye sordu. "Sen neden buradasın?" diye sordum.

"Işığın açık olduğunu görünce bakayim dedim" sanki çokta umrunda. "Tamam baktın. İyiyim. Şimdi çık hadi." Gitmedi yüzüme bakmaya devam etdi. Ne oldu dercesine bakınca "Kabus falan mı gördün?" diye sordu. Bu garibime gitmişti.

"Nerden anladın?" Buda sorumu Emre. Salak kafam. Nerden anlayacak? Gecenin bu vakti uyanık olmanın tek mantıklı sebebi kabus görmək zaten.

"Gözlerin kızarmış. Kesin kabus görünce farkında olmadan uyuka da  ağlamışsındır. Çocukkende öyleydin. Bide terlemişsin." Çocukken. Sen benim çocukluğumu biliyormusunki demek istesemde daha fazla uzatmak istemememden dolayı sessiz kaldım. Benden cevap alamayınca "korkarsan ve ya rahatsız olursan uyanık olucam. Yanıma gelebilirsin." deyip odamdan çıktı. Çok beklersin diye içimden geçirsem de yine konuşmayıp susmayı tercih ettim.

Sahiden ben gerçekten ağlamış mıydım? Aman her neyse. Kafamı karıştırmayı çok iyi biliyordu.

Dolabımı açıp yatağın çarşaflarını değiştim. Terlediğim için üzerimide değiştirip siyah şortlu pijama takımımı giydim. Yeniden yatağa uzandım. Ama kirkuyordum açıkçası. Bu gece bilmem kaç defa kabus görmüştüm. Uyumak istiyirdum ama uykumda kaçmıştı. Kalktım ve aklıma gelen fikirle sessiz adımlarla mutfağa indim.

Yılların SırrıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin