1. Bölüm

377 37 77
                                    

Merhaba herkese. Yeni bir maceraya daha başlıyoruz. Umarım çok sever ve okurken eğlenirsiniz. Yaralı kartalımıza sahip çıkalım lütfen. Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.

Berbat bir hafta geçiriyordum. Üniversite ikinci sınıfta olup da vize haftasını günlük gülistanlık geçiren biri olduğunu sanmıyordum zaten... Tabii, benim girdiğim dört vizenin üçünden beklentimin çok çok altında bir not aldığımı hesaba katarsak, ortalamadan daha berbat geçiyordu.

Sabah gözlerimi açtığımda, düşünebildiğim tek şey yaz okuluna gitmek zorunda kalacağımdı. Bu kadar kötü notları finallerden yüksek alsam dahi toparlayamazdım. Yaz okuluna kalmasam bile hedeflediğim ortalamaya asla sahip olamayacaktım. Normalde tembel biri değildim. Sadece bu dönem olmamam gereken birine âşık olmuş ve ders çalışmam gereken zamanları onunla geçirmiş olabilirdim. Tüm bunlara rağmen arkadaş olmaktan öteye gidemememiz şöyle dursun, çocuğa hoşlandığı kıza açılması için cesaret vermiştim.

Tamam, umutsuz vaka olduğumu düşündüğünüzü biliyorum ve buna hak veriyorum da... Tam bir aptaldım. En kötü yanı da hoşlandığı kızın ben olduğumu sanmamdı... Yeterince utanç içerisindeydim. Kafamı bir devekuşu gibi kuma gömmek ve dönemin geri kalanı boyunca orada kalmak istiyordum.

Şakaklarımdan birkaç ter akarken, yirmi bir yıllık hayatımda düştüğüm rezil durumları düşünmeyi bırakmaya çalıştım. Bu sıcakta yürüyerek bir yerlere gitmek yeterince zordu zaten. Asfalt her an eriyerek sandaletlerime yapışabilirdi. Yaşıtlarım son model arabalarında, sonuna kadar açtıkları klimalarıyla rahat bir yolculuk yaparak okula giderken ben sürünmek zorundaydım.

Magmada yaptığım birkaç dakikalık yürüyüşün sonunda nihayet okulun girişine vardığımda çantamdan öğrenci kartımı çıkarttım. Benimle aynı anda turnikelerden geçen iki kız bana baktığında, çantamı kafalarına geçirmemek için kendimi zor tuttum. Onların yapılı saçları, zerre akmamış makyajları, lüks kombinleri ve topuklu ayakkabılarının aksine sıcaktan erimiş gibi göründüğümün farkındaydım.

Tepede basit bir topuz yaptığım kızıl saçlarım dağılmış, yarısı da terden ıslanmıştı. Rimelim muhtemelen göz altlarıma bulaştığı için akşamdan kalma Amy Winehouse gibi görünüyordum. Tabii kızıl, çilli versiyonu... Ve üzerimde de gayet düz krem rengi bir şort ve yarım kollu beyaz bir tişört vardı. Sandaletlerim ve benden ağır olan kocaman krem rengi çantamla etraftakilere pek de uyum sağlayamıyordum. Kampüse giriş yaptığımda, klimalı binaya bir an önce girebilmek için adımlarımı daha da hızlandırdım.

Kapıdan içeri girerken yüzüme soğuk hava vurduğunda bedenimden çıkan alevlerin söndüğünü hissettim. Nihayet. Bugün son vizeme girecektim ve akşam olup da hava serinleyene kadar bu binadan çıkmaya niyetim yoktu. Sonra ise koşarak evime gidecek; yatağıma atlayıp, yaz okuluna gittiğim felaket senaryolarını düşünerek ağlayacaktım.

Bu okulda burslu okuyordum. Tembel olmadığımı söylemiştim, tam burslu okuyacak kadar başarılıydım. Fakat yaz okulu için ücret ödememiz gerekecekti ve en can alıcı nokta şuydu ki... Onu karşılamaya yetecek paramız yoktu. Annem, derslerimle ilgilenmem için çalışmama izin vermemişti. Onun aldığı maaş kira, faturalar ve yiyecek giderlerimiz için zar zor yetiyordu. Ben ise devletin verdiği öğrenci bursuyla geçinmek zorundaydım.

Babamı sormayın çünkü nerede olduğunu bile bilmiyordum. Annem ve babam ben hatırlamayacağım kadar küçükken boşanmışlardı ve babam kendine yeni bir hayat kurmak için ortadan kaybolmuştu. İyi yanından bakarsak, onu hiç hatırlamadığım için üzerimde büyük bir travmaya sahip değildi ve bundan rahatça bahsedebiliyordum.

Öğrencilerin bir yere bakıp fısıldaştıklarını gördüğümde, refleks olarak ben de kafamı oraya çevirdim. En azından biraz dedikodu, kafamı bir süreliğine dağıtırdı. İnsanların muhtemelen hakkında konuştukları kişinin en yakın arkadaşım olduğunu gördüğümde kaşlarımı çattım.

Kartalın KalbindeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin